Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Anılar
 

Söğütlerin efendisi

Söğütlerin efendisi
 

Çocukluğum Sakarya'nın küçük bir kasabasında geçti. Hemen evimizin yanı başında iki odalı derme çatma evde yaşayan yaşlı bir dedemiz vardı. Hiç yaşını sormadım ama çocukken bize çok ama çok yaşlı gelirdi, sorsalar yüz yaşında derdim.

Hiç konuşmazdı bizimle, bir eşi vardı kendisi gibi o da konuşmazdı.

Mesleği vefat edenleri kefenleyip, mezara defnetmekti. Elinde kazması evimizin hemen yanındaki mezarlıkta toprağı kazarken gördüğüm zaman anlardım ki birini daha son yolculuğuna uğurlayacak.

Gerçi onu ben elinde kazmasıyla değil, bana söğüt ağacından yaptığı flütlerle hatırlıyorum.

Sessiz ve tüm gizemiyle mezarlığa doğru giderken arkasına takılırdım. Hiçbir şey demeden yüzüme bakar, gülümserdi. O nedenle midir bilmem yaşlı insanların yüzleri bana her zaman daha anlamlı, sıcak ve samimi gelir.

Cebinden küçük, ağzı sürekli kullanılmaktan yamulmuş çakısını çıkartır, yorgun, artık yerçekimine karşı koyamayan bedenini bir tümseğin üstüne bırakırdı. Ben de hemen karşısına otururdum. Cebinden ya da yanı başında ki söğüt ağacından bir dal kopartır, çakısıyla onu yontmaya başlardı. Yüzünde ise ciddi bir iş yapmanın sakinliği ve huzuru. Elinde dalı evirir, çevirir, belli yerlerine delikler açardı.

Söğüt dalının bir özelliği kabuk kısmı ile gövde yani dalın orta kısmının birbirinden ayrılmasıdır. Özenle dalın orta kısmını kabuğuna zarar vermeden ayırır, yine oyar ve tekrar kabuk ve gövdeyi birbirine kavuştururdu.Ben ise gözlerimi kocaman kocaman açıp bunu nasıl yapabildiğini anlamaya çalışırdım.

Hele üfleyip bir de ses çıkınca sormayın keyfime.

Belki ona göre çok basit bir işti, gözü kapalı bile yapabilirdi, ama küçük bir kızın gözünde imkansız bir şeyi başarıyordu. İşi bitince sessiz bir tören edasıyla, elinde şekillenmiş dal parçasını küçük ellerime bırakıverirdi.

Sonra yıllar geçti, sadece yazları gittiğimiz senelerden birinde köyde biri vefat etmişti, ama mezarlıkta elinde kazmasıyla başka biri onun yerine toprağı kazıyordu. Öğrendim ki geçen kış vefat etmişti, mezarlığa koştum, kimin nerde yattığını ezberlediğimden bulmam zor olmadı. Mezarının başlığı mermer bile değildi, ahşap yapmışlardı.

İlk önce çok bozuldum, bu ona karşı nankörlüktü, daha iyisini yapabilirlerdi. Sonra düşümdüm ki soğuk mermerden yapılan bir başlık yerine eminim ahşabı tercih ederdi.

Dua ettim ruhuna ve başımı kaldırdığımda bir söğüt ağacının dalı düştü elime.

 
Toplam blog
: 7
: 524
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Beş yıldır avukatlık mesleğini elimden geldiğince ya..