Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Sokak kedisi ile evini seven köpek

Sokak kedisi ile evini seven köpek
 

Dünyaya geldiğinde evi öyle büyük büyük sevinçler kaplamamıştı. Anne kedi habire doğuruyordu. Gelen en son yavruydu. Anne kedi "artık yeter" dediği anda altıncı yavru pat diye düşüvermişti rahminden. Anne kedi biliyordu ki her yavru başka bir acı, başka bir sorumluluktu. Hatta sık sık "köpekler bile anne olmasın"diyordu.

Diğerleriyle baş edemezken bu altıncı neden olmuştu, kendini suçlayıp duruyordu. Bu suçluluktan dolayı, eski yıpranmış bir hüzünle yavru kediye bakıyordu. Yavru kedi de bir şeylerin olağan dışılığın farkında, annesinin gözlerinden aldığı hüzünle ve suçlulukla dünyaya bakıyordu.

Annesinin bu suçluluk duygusu, onu istememiş olmanın verdiği hüzün zamanla yavru kedi için avantaja dönüşmüştü. Herkes ona daha kısıtlamasız, daha korumasız ve daha hoşgörülü davranmıştı.. Bu özgürlük ona diğerlerinden farklı olmayı, evin büyük kapısının dışında düşler kurmayı kazandırmıştı. Her gün büyük tahta kapının tam karşısına yatıyor, uyuduğunda yada uyanıkken kapının ardını merak ediyor , bilmediği dünya ile ilgili düşler görüyordu.

Bir gün kapının altındaki dar aralıktan kendini sıyırarak yavaşça süzüldü sokağa. Annesinin suçluluğunu ve hüzünlü gözlerini , tüyleri yolunarak o koca kapının içinde bıraktı. Canı acımıştı ama, işte sokağa çıkmıştı.

Hüznün yerini merak ve korku kaplamıştı. Ama hava o kadar güzeldi ki korkularını hemen unuttu. İlkbaharın mis kokuları geliyordu etraftan. Güneş tüylerini aşıp derisini tatlı tatlı ısıtıyordu. Upuzun gerindi önce, sonra patilerini, karnını, sırtını erebildiği yere kadar güzelce bir yaladı, temizlendi. Dört ayağının üzerine sağlamca basıp silkindi. Keyifli temkinli ağır adımlarla uzaklaşmaya başladı.

Uzaklaştı, uzaklaştı. Evinin ve annesinin kokusunu duyamayacağı kadar yol alarak uzaklaştı. Uzaklaşsın ki bir daha dönüşü olmasındı. Uzaklaştı.

***

Artık sokak kedisiydi. Ve sokağın bütün kokusunu içine almak, sokağın bütün kokusunu üzerine sindirmek için sokak sokak dolaşıp, bir çok çöp kutusuna daldı çıktı. Karşılaştığı kedilerin bazılarıyla sadece hırlaştı bazılarıyla tırnak ve diş izleri alarak dövüştü. Hatta bir keresinde sokakta oynayan neşeli çocuklara kanıp, onların gıdıklamalarına aldanmış, sonrada kuyruğunda bir teneke parçasıyla günlerce dolaşmıştı. Yaşlı bir kadının yardımıyla kurtulabilmişti kuyruğunda ki tenekeden. Sonra bir sığınak bulup kendine her gün kalacağı yeri sabitledi.

Günler geçti, zaman aktı bilmeden. Sadece biraz daha kocamanlaştığının farkındaydı. Sokağa iyice alışmıştı. Sokaklarda zamanla değişmişti. Artık çöpler büyük demir kapaklı demir bidonlara yerleştiriliyordu. Demir kapakları kaldıramıyor günlerce aç kalıyordu. Sonunda pazar yerini keşfetti. Hem de balık pazarını. Acıktığı zaman balık pazarına gidiyor her zaman karnını doyurabileceği bir şeyler buluyordu. Birde köşe başında ki ciğerciye dadanmıştı. Önünde uzun saatler bekliyordu. Sonunda ciğerci dayanamayıp birkaç parça yiyeceği bir gazetenin üstüne koyup önüne sunuyordu. O yılışıklık yapmıyor yemeğini yiyip teşekkür eden gözlerle bakıp başka bir sokağa hızla yol alıyordu.

Karlı bir kış günü, karnını doyurup her zamanki sığınağına ağır keyifli adımlarla giderken, yolda kızgın bir kedinin saldırısına uğradı. Hiç beklemediği, önlem almadığı bir zamanda saldırmıştı kedi. Boynu , ağzının kenarı, gözlerinin çevresi, kulakları, kuyruğu neredeyse her yeri tırmalanmış her yanını diş izleri kaplamıştı. Bu saldırıdan çok yorgun düşmüştü. Kendini zar zor sığınağına attı. Hiç bir yarasına dokunmuyor , ince ince akan kanlarını izliyordu. Sanki hava kararmış akşam erkenden olmuştu.. En uzun gecenin başlangıcındaydı. Şiş gözleri kapanıyor, açmaya çalışıyor uykusu geldikçe uykuya direniyordu. En soğuk geceydi. Başını patilerinin arasına aldı , uyumadan sızılarını dinlendirmeye çalıştı.

En uzun geceydi. Bilemiyordu belki de gece gündüz eşitti. Şiş gözlerini kapatmamaya çalışırken, karşı kaldırımda tüyleri pırıl pırıl sakin adımlarla salınarak yürüyen bir kedi gördü. Sakin kedide onu gördü, durdu. Kıpırdamadan yaralı kediyi öylece izledi. Yavaş adımlarla yaklaşıp, usulca yanına uzandı. Sokak kedisi sakin kedinin sıcaklığını duydu. Uzun uzun bakıştılar. Sokak kedisi patisini sakin kedinin patisinin üstüne bıraktı. Onun acısı sanki diğerine geçmişti. O yaralarını büyük bir ustalıkla sıvazlıyor, kurumuş kanları diliyle temizliyordu. Bütün yaralar temizlenmiş en derin yaralara ulaşılmış onarılmıştı. Sakin kedi ona sıcaklığını vererek sabaha kadar yanında kaldı. En uzun geceydi, kim bilir beklide en kısa gece.

Sokak kedisi neredeyse unuttuğu annesinin kokusunu almış, onun güvenliğini hissetmiş, hiçbir şey hesaplamadan kendini diğerine bırakmıştı. Sakin kedi ertesi gün kendi yaşamını devam ettirdiği yerlere gitmiş ara sıra sokak kedisine uğrar olmuştu. Sokak kedisi diğerini aramıyor ama bazı akşamlar sakin kediyi sığınağında bulduğunda sevinçten deliye dönüyordu.

Sakin kedi uzun zamandır sığınağa uğramaz olmuştu. Sokak kedisi hem onu merak ediyor, hemde yapacak bir şey bulamıyordu. Akşam olmadan sığınağa gidiyor sessizce onun ayak seslerini bekliyordu. bir gün dayanamayıp koklaya koklaya bir apartmanın önünde ki çöp kutusunun yanına gelip oturdu. Başını yukarı kaldırıp tüm pencerelerin camlarını tek tek gözetlemeye başladı. Nihayet pencerenin birinde onu gördü.

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..