Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sokak Kızı İrma

Sokak Kızı İrma
 

"Sokak Kızı İrma " filminden Shirley Mc Line


O' nun kocaman ve yemyeşil, yüzünün yarısını kaplayan gözlerini ilk gördüğümde birden içim kaynayıvermişti.

Beren'in Fatmagül' ün Suçu Ne dizisi vardı o sıralar televizyonda. Ne kadar da Beren Saat' e benziyordu. Onun gibi ufak tefek, hareketli ve yüzünün yarısını kaplayan kocaman yemyeşil gözlü, masum bakışlarını doğrudan gözlerimin içine diken dünyalar sevimlisi bir yaratık.... Ve bir de oyuncu... yine onun gibi yani... Akşam olup da üç katlı evin ortasındaki sofanın ışıkları yanınca ve gölgeler düşünce, trabzanlı ve eski demir parmaklıklı merdivenin altındaki beyaz duvarın üstüne... Bizim gölge ustası hemen ortaya çıkardı , her neredeyse. Taaa.. merdivenin üst basamaklarına kadar zıplardı gölgelerin peşinde ve sofanın bir ucundan ucuna koşturup dururdu, ışıkla ve gölgelerle oynaşırken... Biz de  oyununu körüklemek için bütün hünerlerimizi gösterirdik tabii bu arada Gamze ile. Evi çınlatan kahkahalarımızda cabası...

Bu zamanlar, yani sarmaşıklı bahçeye bakan gürül gürül yanan odunların ısıttığı, televizyonun karşısında bir yandan kucağımızda O, karşımızda televizyon ve dizilerle mayıştığımız sıcak odadan çıkıp, girişteki sofanın ışıklarının yanması ve gölgelerin düşmesi genelde benim evden, Gamze den ve ondan ayrılma zamanlarımdı. Yani  bir çeşit uğurlama şöleniydi, onun gölge oyunları..

Geçen yıl bu sıralar sokaktan kendisi gelmiş İrma. Hem de  Assos' ta  pansiyonun sokak penceresini tırmalayarak... Minik bir bebekmiş o sıralar. Perişan vaziyette, hasta, tüylerinin yarısı dökük, bıyıkları bile kopuk. Biberonlarla beslemiş Gamze onu. Sokaktan gelen bizim kız ,isminin hakkını hep verdi. Onu izlerken ne dert kalırdı insanda ne tasa. Hipnoz etkisi yaratır, rehabilite ederdi insanı. Tasa şurubu gibi ya da bir çeşit Ooommmmmmmmm..... vaziyetleri yani.

Yarım asırlık yaşamım genelde onlardan uzak durmakla, dokunamamakla hatta kaçmakla geçmişti. Yaman'ı  artık çoktan yok olmuş Bolu'da ki evimizin, çiçekler içindeki bahçesinin bilinmeyen bir kuytusuna  törenle gömeli, ne çok yıllar geçmişti. Ancak 5 yaşlarında olmalıydım o sıralar. Üzülmüş müydüm... doğrusu tam hatırlıyamıyorum.

Sonrasında hep uzak durdum onlardan nedense. İlk kez Elifimin Tarçınını çok sevdim ama o beni pek sevmedi. Sevgime karşılık vermek yerine en olmadık yerde ve zamanda pusu kurup saldırmayı seçti. Elif'in Biberi ya da Kamyon şöförü ya da NOK(Norveç Orman kedisi) ise kaçmayı seçti benden.

Böylece onlarla vuslatım yine başka bir bahara kaldı.

Allahtan bekleyiş çok uzun sürmedi.Tam onlara olan sevgim Tarçınla başlayıp , karşılık bulamama ve yarım kalmışlık duyguları içinde kıvranma aşamasında iken ........İşte tam bu sırada O girdi devreye. Tüm sempatikliği, şirinliği hatta biraz paranoyaklığı ile...Kendisi seçerdi kendisinin sevilme zamanını. Kendisi istediği zaman gelip otururdu kucağıma ve istediği kadar kalır bazan ödül olarak boynumdan öperdi. Sadece kendisi istediği zamanlar bacaklarıma dolam dolam dolanır, sürüm sürüm sürtünürdü, Sevilmek, mıncıklanmak için  için upuzun uzanıverirdi önüme. Sadece kendi istediği zamanlar ama...Yüzünün yarısını kaplayan kocaman yemyeşil gözlerini sonuna kadar açarak ve şaşkın şaşkın, gözlerimin ta içine bakarak...hani her şeyi soran merak eden afacan çocuklar gibi...

Hiperaktif, çılgın, özgür, oyuncu ,neşeli harika bir yaratıktı, ismi gibi...

Kış günleriydi o günler yani İrmayla aşkımızın başladığı günler. Yani ilk kez elimi sürdüğüm ,dokunduğum, uzun uzun sarı, kızıl,tekir, beyaz tüylerini okşadığım, ona ciğerler ,balıklar yaptığım, elimle yedirdiğim günler...Bir gün bile tırmalamadı, ısırmadı elimi kolumu...

Ama abisi Talat pek ona benzemiyordu. O da Tarçın gibi tırmık atmadan, ısırmadan duramıyordu.Yine de İrmayla aşkımızı kıskanıp da dokunulmak istediği zamanlar, kocaman azman vücudu ile hiç sormadan fütursuzca kuruluverirdi kucağıma...Onu da sevdim. Gamzenin evinin aldırışsız erkeğini yani...Üç beş gün ortadan  kaybolduğu günler birlikte ağıtlar yakardık Gamzeyle, onun evinin aldırışsız erkeğine...

İkisi de ameliyatlıydı. Belki doğaya aykırı idi ama yarı özgür, yarı evde yaşadıkları sürece başka türlüsü de çok zordu göründüğü kadarı ile. Gamze biraz da onlar için bu üç katlı , bahçeli, müstakil ve eski evde yaşamayı seçmişti.  Ve Gamze de onlarda mutlu görünüyorlardı. Hatta ucundan kıyısından ben de dahil olmuştum onların bu mutlu , bol tüylü, dokunmatik , yemyeşil, balıklı, gölge oyunlu, mırıl mırıl yaşamlarına... 

Sonra bir gün anneleri yani Gamze iki aylığına onları evde , anahtarı da komşuya bırakıp  diş tedavisine gitti İstanbula zorunlu olarak.

Döndüğünde İrma hamileydi !

 

 Devamı ve gerçek fotolar sonraki bölümde.../...

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..