Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Sokaklar

Sokaklar
 

Ocak ayında ayaz ve dondurucu soğuğu hissetmeyen yoktur. İlkyaza daha çok var. Sokaklar, caddeler, ana arterler gidecekleri yere gitmenin telaşı ile yola çıkanların soğuktan korunmak için sıkı sıkıya parkalarını, paltolarını giyenlerle doludur. Başlarında kulaklarına kadar çektikleri berelerle bir an önce toplu taşım araçlarına ulaşmanın gayretiyle yola çıkanlarla doludur.

Bu yaşamın bir gereğidir. Yadırganmaz.

Lakin, hafta içinde görülen bu manzaranın hafta sonlarında artan kalabalıkla daha da belirginleşmesi şaşırtıcıdır.

Soğuk havaya aldırmaksızın çocuklarını, çocuk arabalarıyla yanlarında bulunduranların, alışveriş merkezlerini dolduranların bu mevsimde evlerinde değil de günün büyük bölümünü sokakta geçirmeleri de.

Bulunduğum sokak ile E-5 karayolu arasında yer alan caddenin iki tarafında yer alan işyerlerinde alışveriş yapanların; metro istasyonu yakınında bulunan dar meydanı dolduranların, yiyecek satan yerlerin içinde ve önünde yer alan masalarda çay içip sohbet edenlerin pek de soğuğa ayaza aldırmadıkları ortada.

Meydanda ki insan profili ile ara sokaklarda ve meydandan uzak yerlerdeki insan profili arasında büyük bir farklılık olduğu ilk bakışta dikkati çekiyor. Meydan ve yakın çevresinde daha bir rahat giyim kuşamı tercih edenler, rahat para harcayanlar; cadde ve ara sokaklarda ise genelde daha kapalı giyinen; dahası kara çarşafı tercih edenler, alışverişlerini pazarda veya AVM yerine marketlerde yapanlar görülüyor.

Bu denli alışveriş yapanları, bu denli rahat para harcayanları gördükçe ya diyorum bu insanların geliri çok fazla ya da bizim gelirimiz çok az. Bir alışveriş furyasıdır gidiyor. AVM'nin birinden çıkıp yanda ki diğerine girenler, ödemelerin yapıldığı kasada sıra oluşturanlar, peşin para yerine kredi kartıyla gerekli gereksiz alışveriş yapanlar çok rahat görünüyorlar. Sanırsın aldıklarının parasını kendileri değil de başkaları ödeyecekmiş gibi.

Hafta içi ve hafta sonları cadde de dilencileri görmek artık alışılan bir durum. Suriye'den gelenlerin küçük çocuklarını dilendirmesi; küçük çocukların okul yerine sokaklarda ayakları çorapsız terliklerle dilenmesi, soğuk ve yağışlı havalarda kalın giysi yerine ince birer kazakla dolaşmaları insanın içini burkuyor. Dilenen insanlar sadece Suriye'den gelenler değil elbette.

Bir yandan çok rahat para harcayanlar, diğer yandan ekmek parası için dilenenler.

Ayrıca akşam üzeri kaldırımlara tezgah açanları, insanların yürüdüğü alanlara koydukları elektronik eşyadan saate, çantadan çoraba, giysiden ayakkabıya çok çeşitli malzemeyi satanları görmek de sıradan bir durum. Hele özellikle iş çıkışı saatlerinde metro ve Metrobüs duraklarındaki köprülerde satış yapanların çokluğu yürümeyi zorlaştırmakta. İnsanları canından bezdirmekte.

Ya insanlar bu duruma alışmışlar artık yadırgamıyorlar, ya da ben yıllarca yaşadığım ortamın sakin, sessiz olmasına alıştığımdan yadırgıyorum.

Her insanın alışkanlıkları, bakış açısı, yaşam anlayışı diğerinden farklıdır. Acaba ben düşünce biçimimi ve bakış açımı mı değiştirmeliyim. Duygularımız, düşüncelerimiz, beğenilerimiz, sezgilerimiz, tepkilerimiz, düşlerimiz... Değişmesi gerekenler... Lakin hangi tarafın değişmesi gerekir...

Gelirinden çok fazla para harcamakta ustalaşanlar mı, kredi kartı ile alışveriş yapanlar mı yoksa geliri oranında harcama yapanlar mı...

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..