Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '12

 
Kategori
Söyleşi
 

Söke'de bir gönül adamı Murat Uzgurla bir röportaj

Söke'de bir gönül adamı Murat Uzgurla bir röportaj
 

Söke'de İz Bırakanlardan:

Yaklaşık üç yıldır Söke’de İZ Bırakanlarla bazı çalışmalarım oluyor. Bunları zaman zaman bu köşemde yayınlıyorum. Kimdir bu iz bırakanlar? Söke tarihi itibariyle zengin bir Ege ilçesidir. Tarihi, sosyal, toplumsal ve kültürel bir geçmişi vardır. Şairleri, yazarlarının yanı sıra dünden bugüne Söke’ye maddi ve manevi açıdan hizmet edenleri yazıyorum. Söke halkıyla bütünleşen insanları yazıyorum. Okul yapanlar, cami, çeşme, köprü, v.s. yapanlar, idareci olarak, dernek mensupları olarak hizmet verenler, sosyal ve kültürel faaliyetlerde çeşitli kurum ve kuruluşlarda takdire değer hizmetleriyle Söke’de bir taşı, bir tuğlası bulunanları unutmayacağım. Ölmezsem bunları da bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Bu yapacağım çalışmayla “ Söke’de İz Bırakanlar” genç kuşaklar için bir kaynak olacaktır. Söke’nin milli mücadeledeki yerini de unutmayacağım. Bunları sabırla araştırıp izliyorum.

İşte buradan yola çıkarak geçenlerde Söke’de sevilen ve sayılan değerli İş adamlarımızdan Sökeli Murat Uzgur’la bir söyleşi yaptım. 10 Mayıs 2012 günü iş yerindeki çalışma ofisinde bir araya geldik. Adet olduğu üzere kendisine bazı sorularımız oldu. Sevgili Murat Uzgur hiç itiraz etmeden demli çaylarımızı yudumlarken, sorularımıza tatlı bir söyleşi, bir tatlı kahve tadında sorularımızı aşağıdaki şekilde yanıtladı. Kendisine yönelttiğimiz sorularımızı ve aldığımız cevapları aynen sunuyor ve Sayın Murat Uzgur’a öncelikle burada teşekkür ediyorum.

- A. GÜLER: Sayın Murat Uzgur önce bize kendinizden biraz söz eder misiniz?

—M: UZGUR:Ben 15.12.1936 yılında Söke’de doğdum. Biz aslen Rodosluyuz. Babam Süleyman Uzgur kardeşleriyle birlikte Söke’ye gelip yerleşmişlerdir. Dedem Rodoslu soyadı kanunu çıktığında Rodos’ta bir köyümüzün adı Uzgur adını taşıyordu. Bundan dolayı dedem Uzgur soyadını seçmişti.  Dedem çok hassas bir insandı. Soyadımız Rodos’tan geliyor. Atatürk’ün ölümünden iki yıl önce dünyaya gelmişim. ( 1936 ) , Söke’de o yıllarda Söke’nin Özbaşı yolu tarafında bulunan evimizde doğdum. Tahminen o zaman Söke’nin nüfusu 7.000 bin küsur civarında idi. Aradan uzun yıllar geçti. Söke’nin nüfusu şimdi 66.000 civarındadır. Ayrıca Türkiye’nin nüfusu 1936’larda 18 milyon idi.

     1936 yılında şu andaki evimizde ilçe kaymakamı oturuyordu. Kaymakamlığın lojmanı daha sonra yapıldı. Yine bu arsa üzerinde yapılan evimiz o yıllarda modern bir bina idi. Tüm odalarıyla birlikte tertipli, düzenli, banyosu ve tuvaleti vardı. İlçe kaymakamı buradan çıkınca sonradan biz gelip buraya yerleştik. O zaman 4,5 yaşında idim. O yıllarda bu sözünü ettiğim evimiz Söke’nin en güzel evlerinden biri idi.   Evin çatısı ve alt bodrum katı çok sağlam malzemelerden yapılmıştı. Kullanışlı bir evdi. O yıllarda Söke Kemal Paşa İlkokulu, Kocagözoğlu İlkokulu, Jaletepe İlkokulu vardı. İlçemizde lise yoktu. Kemalpaşa İlkokulu’nun adı daha önce İsmet Paşa İlkokulu idi. Daha sonra Kemal Paşa İlkokulu oldu. Ben Kemal Paşa İlkokul’undan mezun oldum. O yıllarda ilçemizde sadece bir ortaokul vardı. O da özel idi. Bilahere bu okul Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Ben ortaokulu 1950 – 1951 yılında bitirdim. Daha sonra İzmir Atatürk Lisesine gidip okumaya başladım. Bir süre İzmir Atatürk Lisesi’nde okudukta sonra son sınıfta öğrenci iken gelip, Aydın Lisesi’nden mezun oldum. 1957 yılında Üniversite sınavlarına girdim ve kazandım. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde kaydımı yaptım, oradan ayrıldım. İzmir Ticaret ve Ekonomi fakültesinde kaydımı yaptım ve Dış Ticaret Konsolosluk Bölümü’nden iyi dereceyle mezun oldum ( 1961 ).

     - A. GÜLER: Okul hayatınızda mutlaka bazı arkadaşlarınız vardır, bunlar hakkında da bize biraz bilgi verir misiniz?

— M.UZGUR:  Haklısınız Kadir Bey, gerek lise yıllarımda ve gerekse Üniversite yıllarımda bazı arkadaşlarım oldu. Hâlâ onlarla haberleştiğim, telefonla konuştuğum bazı arkadaşlarım vardır. İyi ki hatırlattınız. Atatürk Lisesi’nde iken sevdiğim, samimi olduğum çalışkan zeki arkadaşlarım vardı. Bunların bir kısmı profesör bile oldu. Örneğin bu arkadaşlarımdan Raci Kabakçı Liseden sonra gidip İstanbul’da Üniversiteyi okudu. Benim okul arkadaşım Raci Kabakçı sayesinde İstanbul / Kanlıca’da Türkan Saylan Hanımefendi ile tanışma fırsatını buldum.  Türkan Saylan değerli bir eğitimci ve bir bilim insanı idi. O da Tıp alanında doktor ve profesör oldu. ( 13 Aralık 1935 İstanbul ‘da doğdu,18 Mayıs 2009 İstanbul’da öldü.  ÇYDD Genel Başkanı idi ) Yakın zamanda kaybettik. Ölünceye kadar onunla dostluğumuz devam etti, birlikte çektiğimiz fotoğraflarımız vardır. Prof. Dr. Türkan Saylan Hanımefendiyi rahmetle anıyorum. Sosyal ve kültür alanında derin izler bırakıp öbür âleme göçtü. Nur içinde yatsın…  

Bir başka arkadaşım Aşkın Karadayı idi. Aşkın Bey’de Beyin Cerrahi Profesörü oldu. Aşkın Bey yakın zamanda Nisan ayı 2012’de vefat etti. Onu da rahmetle anıyorum. Yine İstemi Nalbantgil vardı. Bu arkadaşımda çok zeki ve çalışkandı. O da profesör oldu. Ege Üniversitesi’nde uzun yıllar görev yaptı. Bir de yine okul arkadaşlarımdan Cumhur Ertekin vardı. O da Üniversite okudu ve Nöroloji Profesörü oldu. Bu arkadaşlarımın üçü de hâlâ yaşıyorlar. Zaman zaman onlarla telefonda konuşuyoruz. Bunlardan başka lise okul arkadaşım ve hepimizin yakından tanıdığı ünlü olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu vardı. 1993 yılında Tansu Çiller Hükümetinde Olağanüstü Bölge Valisi idi.  Biliyorsunuz Vali Hayri Kozakçıoğlu Güneydoğu’da ve Diyarbakır’da uzun yıllar valilik yaptı. Daha sonra XX. ve XXI. Dönem Milletvekili oldu. Aslında Hayri Kozakçıoğlu normal bir öğrenci idi. Sebat etti, azimle bugünlere geldi. Bunlardan başka bir de Kıbrıslı Hüseyin Bacavuz adında bir okul arkadaşım daha vardı. Hüseyin Bacavuz da çok çalışkan bir öğrenci arkadaşımdı. Daha sonra Beden Terbiyesi Bölümünden mezun oldu ve Beden Eğitimi öğretmeni oldu. Uzun yıllar yavru vatan Kıbrıs’ta öğretmenlik yaptı. Fakat ne yazık ki 24 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında şehit oldu. Sırası gelmişken O’nu da burada rahmetle anıyorum… Onun adını Kıbrıs’ta bir Stadyuma ve bir okula verdiler, hatırasını yaşattılar. Bunu da o yıllarda evimizde oturan Yüksek Makine Mühendisi Alper Bey vardı.  O da İngiltere’de Nenci ( Nensi ) Üniversitesi’nde okumuş ve bu Üniversite’yi başarıyla bitirmişti.  

Alper Bey’in eşi Sevilay Hanım Diş Hekimi idi. Alper Bey Sezai Türkeş’in akrabası idi.  Bir başka arkadaşım Özer Altınışıkvardı. Manisa’da birlikte askerlik yaptık. O zaman Özer Bey teğmen idi. Daha sonra Tüm Generalliye kadar yükseldi. O da çok çalışkan ve değerli bir arkadaşımdı…     

Aşağı, yukarı 20 yıl Söke Ticaret Odası’nda yönetim kurulunda Eczacı Halil Özşarlak dostumuzun başkanlığında görev yaptım. Ticaret Odası Yönetim Kurulu’nda üye olduğum günlerde çok sevdiğim ve saygı duyduğum Söke’mizin tanınmış duayenlerinden kadim dostum ve ağabeyim olarak sevdiğim Sayın Eczacı Halil Özşarlak’ın hep yakın ilgisini gördüm, bunu da burada belirtmek isterim.

1967 yılında Almanya ‘ya gittim orada iki gece kaldım ve bir 1966 model 230 S markalı bir Mercedes’le döndüm. Bunları öğünmek için söylemiyorum, sırası gelince bu hatıramdan Almanya’dan söz ettim.  Bu da o günlerin bir gençlik hatırası idi…

- A. GÜLER: Sayın Murat Uzgur, okul hayatınız nasıl geçti,  kısaca söz eder misiniz, neler yaptınız? 

- M. UZGUR: Kadir Bey, ayıptır söylemesi ben de o lisede okurken çalışkan bir öğrenci idim. O yıllarda okulumuzda değerli bir öğretmenimiz vardı. Öğretmen Selahattin Okandan Bey, Jeoloji ve Fransızca derslerinde bizim derslerimize giriyordu. Cana yakın babacan bir öğretmendi. Benim öğrenci velisi oldu. Dört yıllık fakülteyi üç yılda başarıyla bitiren başarılı, tuttuğunu koparan, çalışkan bir öğretmendi. Beni evladı gibi seviyordu. O yıllarda notlarımız 10 üzerinden veriliyordu. Öğretmenlerimizden 5 almak kolay değildi, çok da çalışıyorduk. İzmir Atatürk Lisesi’nde öğrenci olduğum bu yıllarda İzmir’de Namık Kemal Lisesi, Karşıyaka Lisesi, Kız Lisesi, Mithat Paşa Erkek Lisesi ve Amerikan Koleji, vardı. Bir de YETO ( Yüksek Ekonomi Ticaret Okulu ) vardı.  

- A.GÜLER: Murat Bey, siz Lise’den sonra askerlik çağına geldiniz, vatani görevinizi nerede ve nasıl yaptınız?

M,UZGUR:  Askerliğimi Manisa’da yedek Subay olarak yaptım. Teğmen olarak bitirdim. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtında beni üsteğmen olarak göndereceklerdi,  kısmet olmadı. Askerlik dönüşü zaten evin tek oğlu idim. Babam Süleyman Bey inşaat işleriyle uğraşıyordu. Ona yardımcı oluyordum.  Söke ve çevresinde tanınmış bir iş adamı idi.  1950 – 1960 yılları arasında birçok işlere imza attı.

- A.GÜLER: Murat Bey buraya kadar gelmişken rahmetli babanız Süleyman Uzgur Bey’den de biraz söz eder misiniz?

- M.UZGUR:Övünmek gibi olmasın rahmetli babam Süleyman Uzgur Söke ve çevresinde tanınmış bir işadamı idi. Söke, Aydın, Nazilli, Yenihisar ( Didim ) Akköy, Ak Yeniköy, Doğanbey ve Kuşadası’nda yaptığı eserler vardır. Maliye Bakanlığı’ndan ( 10.10.1929 ) tarihli imzalı Müteahhitlik İzin Belgesi sahibi idi. Yine İthalat bağlamında Romanya’dan İthalat ve Ticaret Sertifikası da vardı.  Babam Süleyman Uzgur, Söke’nin ve Aydın’ın önde gelen müteahhitleri yarasında yer aldı. Babam iş adamı olarak İtalyanca, Rumca ana dili gibi konuşuyordu. Yaptığı inşaat işlerinden dolayı devletin ve çevre halkının güvenini sağlamıştı. Tecrübeli, deneyimli bir insandı. Mesleğinin bütün inceliklerine A ‘dan Z ‘ye hâkimdi. Babam İnşaat sektöründe önemli izler bıraktı.   

           Babamın yaptığı işlerden bazıları:

Rıfat Yücel ve Süleyman Gürsoy’la birlikte ortaklaşa olarak Akköy, Yeniköy, Yenihisar göçmen Evlerini inşa etti.  (1936 )

 

-          Eyüp Özbaş ( Zamanın Söke Belediye Başkanı ) Söke- Tırha ( Ağaçlı) İçme suyu inşaatı

-          Söke Belediye Mezbahası,

-          Söke Menderes Köprüsü ( 1943 – 1944 )

-          Moralı Tekin Köprüsü ( 1944 )

-          Eski Söke Devlet Hastanesi, ( 1950 )

-          Kuşadası eski Devlet Hastanesi,

-          Bağarası köprüsü, Argavlı Tekin Durağı köprüsü,

-          Konak Mahallesi sırtlarında ilk su deposu

-          Selçuk Hali,

-          Doğan bey Jandarma Karakolu Binası

-          Dipburun Gümrük Binaları,

-          Söke Çayı Seddeleri,

-          Kuşadası İçme Suyu Hattı,

-          Aydın pınar başında Yüzme Havuzu ( 1944 ). Bu havuz hala yerinde duruyor.

Babam sadece bu inşaat işleriyle değil, birçok işlerde önemli imzalar attı. 1950 yılında Demokrat Parti’den siyasete atıldı il Genel Meclisi ve Söke Belediye Encümeni gibi Üyeliklerde bulundu ( 1950–1960 ), Ticaret işlerinde oldukça başarılı idi. Ağır tonajlı kamyonların örneğin Margürüs ve Deust Marka otoların Çöke çapında bayilik işleriyle uğraştı. Buların yanı sıra Tuğla işleri, Kerestecilik, pamuk üreticiliği, çeşitli süt ve peynir imalatı gibi işlerinde de uğraş verdi ve bundan çok başarılı oldu. Ayrıca 50 yıla aşkın zaman zarfında Söke Ovası’nda Kereste Tüccarlığı ile ün saldı. 1950 yılında Kuşadası’nda ilk sayfiye evi ile birlikte Söke’de üç katlı Konak binasını da yaptı. ( 1 )

Kadir Bey, rahmetli babamı 1974 yılında kaybettik. Onun acısı hâlâ içimizde, o günlerde Sökeli Uzay şairi diye anılan rahmetli Kâmil Erdin ( D. 1914 – Ö.  7 Ocak 2002 ) babam için duygu ve düşüncelerini yansıtan bir şiir 20. 02. 1974 ‘te yazmıştı. Bu şiiri, bizim Söke Ekspres’in 30 Mart 1974 tarihli sayısında yer almıştı. Babamın anısına bu gazeteyi 38 yıldır yanımda özel bir dosyada saklıyorum.

- A.GÜLER:  Ailede kaç çocuğunuz var, bunların tahsil durumu hakkında bilgi verir misiniz?

— M.UZGUR: Kadir Bey, ben 1968 yılında evlendim. Üç çocuğum var, ikisi erkek biri kız. Süleyman, Banu ve küçük oğlum Balamir.  Oğlumun biri Söke Sporla ilgileniyor, Söke Spor’da gençlerin yetişmesi için hocalık yapıyor. Şimdi 50 kişilik genç bir kadrosu vardır. Bu gençleri yetiştirmek için uğraş verir.   Balamir oğlum emlak işleriyle uğraşıyor, her iki oğlum da Liseyi bitirdiler. Ticarete atıldılar, Kızım Banu Uzgur ise İstanbul Üniversitesi İktisat Fen Fakültesi İngilizce Bölümü’nü 1995 yılında bitirdi. Amerika’da Kaliforniya Üniversitesi’nde 1999 yılında mastır yaptı. Halen İstanbul’da Türkcell de üst düzeyde bir görevde çalışıyor.

 Geçenlerde değerli duayenimiz, Ağabeyimiz Sevgili Halil ÖZŞARLAK Şunları yazıyordu: ANIL…  ANIL… ANIL!.. Başlıklı yazısında:

“ Her halde bir ay kadar önce Akhisar Belediye spor’daki Anıl’ı uzun uzun yazmıştım. Ailesinin Söke’de oturduğunu, eğitimini Söke’de yaptığını çok daha önemli kadim dostum, biricik kardeşim Murat Uzgur’un oğlu Süleyman’ın bu çocukla yıllardan beri uğraştığını, onun sosyal hayatından futboluna kadar ilgilendiğini yazmıştım. Bu yazıları yazdıktan sonra Süleyman Uzgur Anıl’ı eczaneye getirmiş tanışmış ve sevmiştim.
Ben futbolcu değilim. Topun ne olduğunu bilmiyorum, ama iyi bir futbol seyircisiyim. Topun nereden gelip kime gitmesi gerektiğini televizyonlardan izliyorum. Sonradan değil doğuştan Fenerbahçeliyim… Ama bu yıl Akhisar Belediye sporun maçlarını da hiç kaçırmadığımı söylemek istiyorum. Fenerbahçe maçı ile çakışsa bile ben mutlaka Anıl’ı seyretmek için Akhisar Belediyespor maçını seyrederim. Anıl’ın spora yatkın bir vücudu ve futbola yatkın bir becerisi var. Bu beceriyi mutlaka Süleyman Uzgur’dan almıştır.
Cumartesi günü Fenerbahçe - Galatasaray maçını Aydın’daki bir toplantı için seyredememiştim. İyi ki de seyretmemişim. Galatasaray’a başarılar dilerim.
Ama ertesi günü; yani pazar günü oynanan Rize - Akhisar maçına odaklandım. ( Söke Ekspres 15. 5,2012 )

- A.GÜLER: Murat Uzgur’a ailesi ve amcaları konusunda bir sorumuz daha oldu: Aynen şöyle cevap verdi:

- M.UZGUR:Kadir Bey, daha öncede söylemiştim. Dedem Osmanlının son dönemlerindenHalep’te bir okulda öğretmenlik yapan İbrahim Hakkı’nın oğludur. Ailecek Rodos Adası’na tayinleri çıkar. Gelip Rodos’a yerleşirler. Genç ve bekâr olan dedem İbrahim Hakkı Bey, Rodos Lindost’ta göreve başlar.  Dedemin ilk eşinden 4 çocuğu olur. Eşi öldükten sonra ikinci kez evlenir ve bundan da 7 çocuğu olur.  Halil, Murat, İsmail ve Babam Süleyman ( Uzgur ) bu adları taşıyan amcalarım ve babam dört yaşında iken annesini kaybeder. 11 çocuklu bir aile de sıkıntılar başlar... Nüfus kalabalık olur. Babam Süleyman Uzgur İtalyan bir ailenin çocuklarına bakıcılık yapar. İtalyan aile ile ilişkileri çok iyi gider. Hatta babamı çok sevdikleri için beraber İtalya’ya götürmek ister. Babam onların yanında dört yıl kaldıktan sonra İtalya’ya gitmek istemez…

—    Babam Süleyman Uzgur ağabeyi İsmail ile mevsimlik işçi olarak Fethiye’de zengin bir Rum’un çiftliğinde çalışmaya başlar. Diğer kardeşleri de Marmaris, Fethiye, Köyceğiz, Dalyan, Muğla, Nazilli ve İzmir gibi yerlerde çalışmaya başlarlar. Aile tümü ile Rodos’tan koparlar. Hatta bir kardeşleri yani amcam Murat Uzgur da Amerika’ya gider. İsmail, Ömer ve Süleyman temelli olarak Söke’de kalmaya karar verirler. Murat ise Rodos’ta Yunanlı bir kıza âşık olur, Yunanlı kız önce Uruguay’a gider ve arkasından amcam Murat Bey gider. Murat Uruguay’da bir terzi atölyesini kurar, işleri iyi gider. Ancak Murat ile diğer amcalarım arasında ilişkiler kopar, gider. Ancak son zamanlarda babama bir, iki mektup yazıp göndermişti.  ( 1956 ) ‘da. Son zamanlarda amcam Murat ve kızı Ethel Söke’ye gelmek isterler ama kısmet olmaz. Amcam Murat Uzgur Amerika’da vefat eder. 

- A.GÜLER:  Bize eski Söke ile yeni Söke hakkında biraz bilgi verir misiniz? 

—M.UZGUR:Geçmişte bizim çocukluğumuzda Söke’nin nüfusu 7.000 küsur civarında iken şimdilerde 66 bindir. Geçmiş yıllarda Söke’de üç ilkokul varken,  şimdi İlçemizde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden aldığımız son bilgilere göre:  12 ilköğretim okulu  ( bunlardan biri Özeldir ), 11 lise, 1 Yüksek Meslek Okulu bir de İşletme Fakültemizde eğitim gören öğrencilerimiz vardır. İlköğretim artı ortaöğretimde eğitim gören toplam 15. 000 civarında öğrencilerimiz vardır. Toplam öğretmen sayısı çalışan personel ile birlikte 1530 civarındadır. Bir vatandaş olarak Milli Eğitim’den ve okullarımızdan başarılı, sevindirici haberler alıyoruz. Sorumluluğunu bilen öğretmenlerimizle ile birlikte çalışkan öğrencilerimiz ve duyarlı velilerimiz vardır. Söke basınında onların başarılı haberlerini duydukça bir vatandaş olarak elbette seviniyorum. Bu açıdan Söke’nin geleceğini iyi görüyorum… Elbette ki bunlar benim kişisel düşüncelerimdir.

Geçmişte Söke Ovası’na inemiyorduk, ova baştanbaşa kamışla, otla örtülü idi, şimdi gerçekten bir pamuk ovası oldu. Tarlalarımız ekilebilir elverişle hale geldi. Yılda üç ürün alan vatandaşlarımız vardır.  Okuyanlarımızın sayısı bir hayli çoğaldı. Söke büyük bir ilçe oldu. Göz dolduran okullarımız vardır. İlçemiz her yönüyle zengin bir ilçedir. İl olmaya namzet bir ilçe. Geçenlerde bizim Söke Ekspres gazetesinde şöyle bir haberle karşılaştım.( 11.5.2012 ) ,tarihli haberde aynen şöyle yazıyordu: “ Söke trafiğinde 36 bin 278 araç bulunuyor” . Yani her iki kişiden biri araba sahibi oluyor. Bu da sevindirici bir olay değil mi? SÖKTAŞ dünya çapında bir sanayi merkezidir, yine Söke- Milas yolunda onlarca iş yerleri Tekstil ürünlerini satan alışveriş mağazaları açıldı. Aydın yolunda yeni hizmete giren NOVADA OUTLET-  KİPA BÜYÜK ALIŞ- gibi yeni açılan alışveriş merkezlerinde birçok insanımız orada iş bulma imkânını bulacaklardır. Söke’nin geleceğini ben şahsen iyi görüyorum.   Buralarda yüzlerce Sökeli çalışıp ekmek yiyor. Geçmişte öylemiydi Söke… Deve katarlarıyla İzmir’e alış verişe giderdik… Şimdi Söke’de yaşayanlar daha çok şanslıdır.

 Mesleğim ticaretle uğraşıyordum. Rahmetli babamın sağlığında ona yardımcı oluyordum. Daha çok kerestecilik ve mandıra işleriyle uğraştım. Bu işler 2000 “ yılına kadar devam etti. 2000 yılında emekli oldum ve bu işleri de bıraktım.

- A.GÜLER: Murat Beye son sorumuzu sormadan edemedik. Deneyimle ve güngörmüş bir iş ve ticaret adamı olarak gençlerimize ve işadamlarımıza neler söylemek istersiniz?

-M.UZGUR: Ben babam Süleyman Uzgur’dan çok şeyler öğrendim. İyi bir iş ve ticaret adamı idi, insan en başta dürüst olmalı. Yapacağı işleri sağlam yapmalıdır. Topluma güven vermelidir. Verdiği sözü de yerinde tutmalı ve zamanında yerine getirmelidir. Ama en önemlisi de azimli, sabırlı, cesaretli ve çalışkan olmalıdır. 

-A.GÜLER:  Murat Uzgur’a spor konusunda da bir sorumuz oldu.

 -M.UZGUR. Ben daha çok lisede iken basketbol, voleybol ve hentbol ile ilgilendim. Söke’de 1960–1963 yılında Behzat Ulusoy zamanında Dumlupınar Spor’un ikinci başkanı idim. Sporu da çok seviyor ve de maçları da izliyorum. Koyu bir Fenerbahçeliyim. Fenerbahçe’nin hiçbir maçını kaçırmam.

- A.GÜLER:Sevgili Murat Ağabeyimiz bize iyi zaman ayırdınız, verdiğiniz bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyor,  yaşamınızda sağlık ve başarılar diliyorum.

- M.UZGUR: Kadir Bey, asıl ben sizlere teşekkür ediyorum…

1        Süleyman Uzgur /  Ağalar Memleketi /  Kerim Yalçın kaya / Söke 2010.

2-      Bu yazı Söke Ekspres’te yayımlandı. 7,8 ve 9 Haziran 2012..s. 3

 

                                           

 

 

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..