Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '11

 
Kategori
Deneme
 

Söke'de Bir İsmail Dalgıç Vardı

Söke'de Bir İsmail Dalgıç Vardı
 

Bugün günlerden Cumartesi hava da güzel, kış ortasında olmamıza rağmen yine de Söke’de havalar güzel gidiyor. Kar yok, don yok, ayaz yok güneşli bir havadayız. Ara sıra sıra çisil çisil yağmur yağıyor. O da bir başka güzelliktir. Böyle yavaş yavaş yağan yağmurları severim. Yağmur berekettir, bol yağmurlu günler bizi geleceğin aydınlık ve bereketli günlere götürür. Bunlar bol ekin almamıza işarettir. Gelecekte bereketli bol buğday harmanlarına elbette merhaba diyeceğiz. Bu güneşli günler aydınlık günlere gebedir. Şimdi de hayırlısını dileyelim tüm Sökeli çiftçilerimize ve halkımıza. 

İsmail Ağabeyden söz edecektim. Söke Kemalpaşa Mahallesi'nden İsmail Ağabeyi kaybedeli yaklaşık üç ay oldu. Aşağı yukarı aradan 98 gün geçti… Zaman ne kadar çabuk geçiyor. Rahmetli şair dostum, üstadım gazeteci , şair Halil Soyuer’in bir şiir kitabının adı “ Zaman Akıp Gidiyor” diye yazmıştı. Gerçekten de zaman çabuk geçiyor. İsmail Ağabey aramızdan ayrılalı nerdeyse 3, 5 ay olacak… Onu 08 Kasım 2010'da 78 yaşında iken yitirdik... 

İsmail Dalgıç, Kemalpaşa Mahallesi'nde ikamet ediyordu, evli ve yedi çocuk babası idi. Söke’mizin yerel basın tarihinde bir duayendi. Bir İstanbul efendisi idi. Sosyal bir demokrattı. Samimi bir Atatürk hayranı idi. Söke Ekspres Gazetemizin değerli yazarlarındandı. Zaman zaman sosyal ve toplumsal konulara değinir, hiç çekinmeden dobra dobra eleştirirdi. Yazılarında kırıcı olmaktan çok yapıcı ve birleştiriciydi. Söke’nin tarihini, Söke’nin coğrafyasını, Söke’nin siyasi ve toplumsal hayatını çok yakından tanıyor ve yazılarında bunları çoğu kez akıcı, duru ve yalın bir Türkçeyle yazıyordu. 

Vefatından yaklaşık bir yıl önce hayat arkadaşını kaybetmişti. Bir başsağlı münasebetiyle Kemalpaşa’da ki evlerinde yanlarına gitmiş, ziyaret emiş, başsağlığı dileğinde bulunmuştum. Acılarını paylaşmış, boynuma sarılmıştı. “ Kadir Bey, çok teşekkür ediyorum, beni memnun ettiniz. Bu gelişiniz beni son derece onurlandırdı. Ölüm elbette hepimiz içindir, ancak böyle günlerde acıları paylaşmakta güzeldir. Siz bu geleneği iyi bilenlerdensiniz, sizlere çok teşekkür ediyorum “ diyordu. 

Evdeki çocukları bizlere hizmette kusur etmediler, çaylarımızı birlikte içerken yine söyleşimiz sırasında şöyle diyordu: Söke kitabımı yayımlarken tarih ve Atatürk konusunda bir konuyu eksik bırakmıştım. "Bu konuda çok üzülüyorum" merak ettim hangi konu deyince? " Atatürk’ün Söke’ye ilk gelişi hakkında" dedi... Yeni Söke gazetesinde 1995 – 1996 yıllarında siz ve emekli öğretmen Yaşar Çağbayır’la birlikte Atatürk ‘ün ilk Söke’ye gelişini 4 Şubat değil de, 9 Şubat 1924 tarihlerinde Söke’ye geldiğini tarihi belgelerle ispatlamıştınız... Araştırmalarınız sonucunda bu konu iyice aydınlığa kavuşmuştu. Bu konu hakkındaki bilgiler Yeni Söke Gazetesi'nde ve senin Cumhuriyetimizin 75. yılı anısına 1998 yılında yayınlamış olduğunuz “ Sökeli Şairler ve Yazarlar - Güldeste ( Ankara - 1998 ), adını taşıyan kitabınızda bu konu ile ilgili bilgi ve belgeler vardı. Özellikle size bizzat gönderilen iki önemli belge vardı: 

1- T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, ( Tarih: 05 Ocak 1995 ),  

2- Genel Kurmay Başkanlığı’ndan ( 02 Ocak 1996 ), tarihli belge ve eski yazıyla yazılan “ Hâkimiyet - i Milliye” adını taşıyan gazete,  

Ben bu iki belgeyi “ Söke ( Tarih ve kültür ) adını taşıyan kitabıma almadığıma çok pişmanım, bu eksiğimi sonradan fark ettim, siz de bana hatırlatmadınız “diyordu. İsmail Dalgıç Bey, bunları nazikçe ve kibarca söylüyordu. “ Ben de önemli değildir İsmail ağabeyim, üzmeğiniz tatlı canınızı zaten bunlar hem Yeni Söke Gazetesi Arşivinde ve hem de benim “Sökeli Şairler ve Yazarlar- Güldeste ( Ankara 1998 ) adını taşıyan kitabımda zaten vardır, merak edenler bunlardan yararlanabilirler” dedim. Bu konuda kendinizi üzmeğiniz demiştim. O da gülerek sırtımı sıvazlamış, adeta gönlümü babacan bir tavırla alıyordu…. 

Sevgili İsmail Dalgıç eşinin vefatından sonra bir hayli yorgun ve bitkindi, bir iki kez daha O'nunla Kemalpaşa kahvelerinde bir araya geldik. Çaylarımızı yudumlarken: “ Kadir bey, artık bende gitmek istiyorum, eşimin yanına bir an varmayı gelecek günleri bekliyor ve özlemle gün sayıyorum, benim için yaşamın tadı, tuzu kalmadı” diyordu. Yine gönlünü almaya çalıştım, ölümle ölünmez ki hayat devam edecek diyordum. 

Evet, ölüm hepimiz için bilinen ve yaşanılan bir olgudur. Her gün salalardan bir haber geliyor. (…………….. oğlu ) filan kes öldü, Merkez Koca Camii’nden kılınacak öğle namazından sonra asri mezarlığa defnedilecektir” diye. Bu sözleri hemen hemen her sabah kulaklarımıza geliyor. Bu bir realitedir. Geldik ve gidiyoruz. Hiçbir kimseyi kırmaya, gücendirmeye, haksızlık yapmaya, malına, mülküne göz dikmeye, hile, hurda yapmaya, şöyle veya böyle küçük düşürmeye, bağnazlık ve kıskançlık yapmaya değmez. Derler ya “ az yaşa, çok yaşa, bir gün kafan değecek taşa “diye bir söz vardır. Bu sözlerden ibret almaya değmez mi? Aha geldik ve gidiyoruz… 

Ben bunları yazarken ünlü halk ozanımız ilahi aşkın gönül dostu 770 yıl önce izlere şöyle sesleniyor bir değişinde: 

Mal sahibi mülk sahibi  

Hani bunun ilk sahibi  

Mal da yalan, mülkte yalan  

Var birazda sen oyalan…  

İsmail Dalgıç ağabeyimiz güzel giyinirdi, temiz giyinirdi. Sözü, sohbeti hoş bir insandı. Dobra dobra konuşur vey azardı. Yamuk değildi, dik bir duruşu vardı. Kemalpaşa’da oturuyordu, konuk komşularıyla iyi geçiniyordu. 9 Kasım 2010 günü Söke Koca Merkez Camaiinde kılınan cenaze namazı bir hayli kalabalıktı. Bu da iyiliğine işarettir... 

Aslında bu yazımı geç yaz yazdım, elde olmayan nedenlerden dolayı oldu. Hemen arkasında yazmak ta pek isteme rağmen bugünlere geldi. Onu her zaman saygıyla ver rahmetle anacağız. Arkasında Söke Ekspres Gazetesi köşesinde Söke tarihli ve coğrafyasıyla ilgili birçok makaleler bıraktı, birde Söke’mize ait kalıcı bir eser kazandırdı. Söke’nin tarihi ve coğrafyası bağlamında önemli buluyorum. 

Rahmetli İsmail Dalgıç’ın yanılmıyorsam Söke Ekspres gazetemizin ( 06 Ekim 2010 ) tarihli yazısında “BİR METEOROLOJİK HİKÂYE “ başlığı altında yazdığı bir yazısı vardı. Hava raporları ile ilgiliydi. Bu yazısından birkaç cümle ile alıntı yaparak sözlerime son vermek istiyorum. 

“ Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün henüz yok sayıldığı yıllarda bu işlere bakan Ziraat Vekâletine bağlı Gözlem ( Rasat ) kulübeleri vardı. İlgili memur sabah -akşam bu kulübelere gelir, Rasat’a bakar not aldığı hava tahminini il Müdürlüğüne bildirirdi. Zaten kulübedeki alet, edevat bir rüzgâr pervanesi ile özel ak kâğıda sarımlı bir makaradan ibaretti. Nem oranı bu kağıt üzerinden okunurdu. Kâğıt nemli ise “ hah… Yağmur yağacak” diye kayıt düşürülürdü. Pervanenin yönüne bakılarak rüzgârın yönü de tayın edilirdi. 

Bir gün kırsal alanda rasat alan bir görevli şehre dönerken yolda bir keçi çobana rastlamış.Laf olsun diye: “Bak çoban bugün yağmur yağacak hayvanlarını topla” demiş!.... 

Çoban bir yolcuya birde keçi sürüsüne bakmış. “ Yok, bugünlerde yağmur yağmayacak” demiş. 

Yolcu; eh sen bilirsin söylemesi benden” deyip uzaklaşmış. Tabi o gün yağmur yağmamış, ertesi günde yağmamış, Görevli memur Çobanın bu tahminine içerlenmiş. Rastladığı çobana tekrar sormuş, ”Yağmur yağmayacağını nerden bildin” diye sorunca? Çoban gayet sakin; bizim ömrümüz dağlarda geçer bey, biz keçilerin kuyruğuna bakar yağmurun yağıp yağmayacağını biliriz. Keçiler her zaman açık olan kıçını kuyruğu ile kapatırlarsa, mutlaka yağmur yağacaktır” der. Gözlemci memur bir elindeki rasat raporlarına, bir de keçinin kıçına bakar, “ tuh senin tahminine, keçinin kıçı kadar bile olamadın “ der. Nerden nereye? . 

Daha önce de yine bizim Söke Ekspres'te de taziyelerimi kısaca yazmıştım. Başta Sayın DALGIÇ ailesi olmak üzere tüm yakınlarına, sevenlerine, ailesine ve Söke Ekspres Gazetesi yazı ailesine bir daha başsağlığı diliyor ve sevgili kadim dostum İsmail Dalgıç ağabeyimize Allah’tan rahmet , mekânı cennet olsun diyorum. .. 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..