Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Söke'de Haydarakiler / Abdülkadir Güler

Yeni yılın ilk yazısını yazıyorum. Bir kitabın önsöz’ünü yazmak kadar yeni yılda bir yazı yazmak o denli zor ve o denli bana ağır geliyor. Öncelikle yeni yılın tüm vatandaşlarımıza barış, sevgi ve bereket getirmesini diliyorum. Yeni yılda artık anneler, babalar, gelinler ağlamasın diyorum.

Öğretmenlik görevim nedeniyle Anadolu’nun birçok il ve ilçelerini gezdim diyebilirim. Anadolu’da güzelim, sıcak, konuksever insanları vardır. Hani şairin dediği gibi “sen ne güzel bulursun gezsen Anadolu’yu“ dedikleri gibi; bende Anadolu’nun birçok güzelliklerle dolu, unutulmaz yerlerini gördüm. İşte bunlardan bir örneği de bizim Söke’de Feyzipaşa mahallesinin biraz kuzeyinde “Haydaraki “adıyla anılan konuksever, cana yakın bir aile vardır.İbrahim, Orhan ve Ali İhsan Akkaya kardeşlerden söz etmek istiyorum. Namı değer “ Haydarakiler”..

Milli bayramlarımızda zaman zaman Sökeli Gönül Dostlarıyla orada buluşuyoruz. Gönül dostlarının diğer bir adı da A.Takımı. A.Takımının değerli duayeni, vefalı dost, güzel insan, Söke’mizin köklü ailelerden İş adamı sayın Muzaffer İşlekel’in girişimleriyle Haydarakilerde bir araya geliyoruz. Haydaraki Kardeşlerden Sayın İbrahim Akkaya, Sayın Orhan Akkaya ve yine kardeşi Sayın Ali İhsan Akkaya, tüm aile fertleriyle orada kendi bahçelerinde bizleri ağırlıyorlar.Bir Ananların sayısını çoğaltsın dersek yeridir. adolu geleneğini, konukseverliğini ailecek yaşatıyorlar. Alla böylesi konuksever insanların sayısını eksiltmesin.

Haydakiler’in büyük kardeşleri babacan insan İbrahim Akkaya bize kendileri ve ailesi hakkında şunları söylediler, yaşlı bir dut ağacının gölgesinde çaylarımızı yudumlarken. Bahçede bulunan bu dut ağacının tahmini yaşının 550-600 yıllık bir geçmişi olduğunu söylediler.Evlerinin önünde dal, budak salmış görkemli bir dut ağacıdır.Haydarakilerle ilgili bir çok olaylara şahit olmuştur. Dili olsaydı da bir konuşsaydı. Bu tarihi geçmişi olan dut ağacının hayatı bin bir hatıralarla( anılarla) doludur. Gelmiş, geçmiş birçok tarihi olayların şahididir.Tarihi dut ağacının gölgesinde sohbetimiz sırasında, sayın İbrahim Akkaya ailesi hakkında şunları vurguladı, güleç ve tatlı bir dille:

“ Ben İbrahim Akkaya, 1932 yılında Söke’de doğdum. Babam Mustafa Akkaya. dedem Haydar Ağa dedemin babası Girit eşrafından Hacı İbrahim ağa. Babamın dedesi Hacı İbrahim ağa Girit’te vefat etti. Dedem Haydar ağa, Yunan zulmünden 1896 yılında Girit’ten Anadolu’ya göç edenlerdendir. Gemi ile İzmir’e geldiler. Daha sonra gelip Söke’ye yerleşmişlerdir.Babam o zaman 6 yaşında, yani 1890 doğumlu idi. Dedem Haydar ağa 1927 yılında ölür. Babam küçük haydar anlamına gelen Haydaraki lakabı ile anılır. Babam İstiklâl Savaşına katılmıştır. Aynı zamanda bir Kuvay-i Milliyecidir ve aynı zamanda bir İstiklâl Savaşı kahramanı ve Gazisidir. Babam Mustafa Haydaraki aynı zamanda Milli Mücadele tarihimizde Sökeli Cafer Efe’nin en yakın arkadaşlarındandır.

Öğretmen yazar Sabahattin Burhan’ın roman halinde anlattığı SÖKELİ CAFER EFE kitabında babamın adı çok geçer. O yıllarda babam Mustafa Haydaraki o zaman Rum mahallesi olarak bilinen ( Kemal Paşa Mah.) Çınarlı Kahve adında bir kahve işletiyordu.(1). Cafer Efe Milli Mücadele günlerinde etrafına topladığı kızanlarıyla sık sık bu kahveye gelip nargile, çay, kahve içerlerdi.Yapılacak işlerin planları bu Çınarlı Kahvede yapılıyordu.Bu konu ile ilgili bilgimler SÖKELİ CAFER EFE kitabında detaylı olarak anlatılmıştır. (Sabahattin Burhan, Sökeli Cafer EFE Romanı ( sayfa:17-371-374-375-376-377-507-620-621-628-629)..

“SÖKELİ CAFER EFE” Romanının yazarı meslektaşım Sabahattin Burhan, eserinin bir bölümünde sık sık Haydaraki Mustafa’dan söz ederek şunları yazıyor. Yapılan konuşmalardan bir bölümünü alıntı yaparak sizlerle de paylaşmak istiyorum “Sökeli Cafer EFE’ romanından :

<ı>“ Cafer Efe:

- <ı>Herkesin kendini koruyabilmesi için silahları hemen dağıtalım, dedi.

- <ı>Cafer Efe isabetli karar verdi, dediler. Sonra şunu da ilave ettiler:

- <ı>Çetenin başına Cafer Efe’yi getirelim.

- <ı>Hepsi bir ağızdan:

- <ı>En uygunu da odur, dediler.

<ı>Cafer Efe “Söke Çetesi”nin başına geçti. Binbaşı Saip Bey’le beraber şimdilik gizli çalışacaklardır. Çerkez Hamit Çavuş Mitralyöz Kullanacaktı. Tahtacı Selim Çavuş. Kürt İbrahim’le çalışacaktı.

<ı>Haydaraki Mustafa’ya silah verilecek:;fakat o baskınlara katılmayacak, Söke Heyet- Milliye’sinin sebze ihtiyacını karşılayacaktı. Ayrıca kahvesinde heyet mensuplarına ikramda bulunacak, para almayacak, onların hesabına bir kağıda yazarak Söke Heyet- i Milliye’ sinden alacaktı.

<ı>Cümbürt’ün kahvesinin karşısındaki “ Çınarlı Kahve “ Heyet-i Milliye için ayrılmıştı. Alınan kakarlardan sonra salonu boşalttılar ve topluca Hacı Ziya Bey Camiine geldiler İki rekat namaz kılıp zafer için dua ettiler. Hanımlarda evlerde sabaha kadar Kur’an okuyacaklardı. ( 2 ).

<ı>**** **** ***

Bizler aile olarak bu sevgiyle büyüdük ve Atatürk’ü çok seviyoruz. Milli ve manevi değerlerimize içtenlikle bağlı olup ananevi geleneklerimize de çok saygılıyız. Çocuklarımıza da bunu vermeğe çaba gösteriyoruz. Bahçemizdeki gördüğünüz. Atatürk büstü bu amaçla dikilmiştir.

Cumhuriyet kurulduktan ( 29 Ekim 1923) sonra babam burada bahçıvanlık yapar.1937yılında bahçenin girişinde Zeytin Yağı imalathanesini kurar ve hayatını bağ, bahçe, zeytin, narenciye gibi işlerle geçirmeye çalışır; bizi de böyle yetiştirir.

Ben ilkokulu İlçemiz Kocagözoğlu İlkokulu’nda okudum. Orta okuldan sonra babamın işleriyle uğraştım. Lise ve yüksek okullara devam etmeği çok isterdim, o günün şartları içinde mümkün olmadı. Vatani görevimi 1955 yılında Manisa’da tamamladım. Ondan sonra hem yağhaneyi hem de bahçe işleriyle uğraştım. 1964 yılında babamızı kaybettik. Onu rahmetle anıyor, mekânı cennet olsun diyorum. Bizlere yeteri kadar bir servet bıraktı. Her şeyden önemlisi insan olmayı öğretti.Daha sonra aileden üç kardeş Orhan Akkaya, Ali İhsan Akkaya ile birlikte beraberce birlik ve beraberliğimizi bozmadan çalıştık, bu günlere geldik. İleri ki yıllarda babamızın bizlere emanet ettiği yağhaneyi Fabrika haline dönüştürdük. Yağhanemizin olduğu yıllarda (1930-1940) yılları arasında Söke sınırları içinde dört tane yağhane vardı. Haydaraki yağhanesi, Ali Orta Yağhanesi, ( Ekenerler’le ortak ), Hasan Tuntaş Yağhanesi veTalancı Yağhanesi vardı. O günlerden kalma yağ fabrikamız bazı yeniliklerle beraber bugün hâlâ bu fabrika çalışmaya devam ediyor. Çoluk, çocuk hep burada bahçe işleriyle uğraşıyoruz.Torunlarımızla birlikte 30 kişiyiz. Ha şunu da söylemeden edemiyorum.Ünlü türkücülerimizden Yıldız Tilbe’nin babası Gültepeli Kürt Ali Efendi bizim yanımızda yağ fabrikamızda uzun yıllar çalıştı. Yazın İzmir’de, kışın de gelip bizde çalışıyordu. (1965 -1985) Vefalı, çalışkan ve dürüst bir insandı. 1985 ‘te izmir’ de öldü. Onu da rahmetle analım.Bundan dolayı Yıldız Tilbe ara sıra Aydın’a, Kuşadası’na ve Söke’ye gelirken mutlaka bize Uğrar.Ailemizde. Yıldız Tilbe’nin ayrı bir yeri vardır. İbrahim Akkaya bunları söyledikten sonra sözlerine şunları da eklemeden geçemedi ve şöyle dedi:”1927’li yıllarda Söke’de dört mahalle vardı. Sultaniye Mahallesi ( Atatürk Mahallesi ), Kızıl Kilise Mahallesi ( şimdiki Feyzi Paşa Mah.), Rum Mahallesi ( Kemal Paşa mah.), Konak Mahallesi ve daha sonra Yeni Cami mahallesi kuruldu.

“<ı> Ben Söke Ticaret odasında 25 yıl meclis üyesi olarak görev yaptım. Ticaret alanında kayda değer birikimlerimiz, tecrübelerimiz oldu. Söke içinde ve Söke dışında çok değerli iş adamlarıyla tanışma fırsatını bulduk.. 1970 yılında şu gördüğünüz bahçemizde bahçe işlerimizde ( 100 dönümlük arazide )daha çok narenciye ürünlerine önem verdik. 1958 yılında Söke’den evlendim, Yüce Mevlâ’m bana iki kız ve iki oğlan verdi. Allah’a sonsuz şükürler olsun, çoluk, çocuk, tarla, tapan sahibi olduk, sağlımda yerindedir. Bağ, bahçe işleriyle ömrüm boyunca devam edeceğiz ve aile olarak ta çok mutluyuz. Bize bu fırsatı verenlerden dedemiz Haydarakilerden Allah razı olsun. Onları her zaman şükranla ve rahmetle anacağız, mekanları cennet olsun..

<ı>

HAYDARAKİ NE DEMEKTİR?

İbrahim Akkaya’nın küçük kardeşi Ali İhsan Akkaya’da bize Haydaraki bahçesi ve Haydaraki ailesi hakkında şu bilgileri verdi: Haydaraki ailesinin en küçük kardeşleriyim. 1943 Söke doğumluyum Eski adıyla “Kızıl Kilise” yeni adıyla Feyzi paşa Mahallesi Söke-Kuşadası çevre yolunun arkası, mahallenin hemen arkasında bulunan Zeytin Fabrikası ve narenciye zeytin alanı arazinin olduğu yerde kalıyoruz. Burası babamızdan kalan bir yerdir Bahçemiz 100 dönüm civarındadır.

Haydaraki ne demek? Kim bu Haydaraki? Adı, lakabı nerden geliyor? Bu isim “HAYDARAKİ” lakabı bize dedelerimizden kalmadır. Biraz önce ağabeyim İbrahim Akkaya’nın da dediği gibi bu isim bu lakam dedelerimizden bize armağan olarak kalmıştır. Söke’nin nüfusu 10, 15 bin iken bizleri tanımayan bilmeyen yoktu. Haydaraki dedim mi bizim aile akla geliyordu. Ancak Söke’mizin nüfusu artınca (şimdilerde 70 bin civarındadır) olay değişti. Eski kuşakların büyük bir bölümünü kaybettik. Bu bu açıdan bakınca kendi doğup büyüdüğümüz ilçemizde yabancı konumuna düştük. Aslında Söke’nin en eski köklü ailelerindeniz, bize “Haydarakiler” Söke’de bu lakapla anılıyoruz. Bu adımızla da övünüyoruz. Çünkü dedelerimizden kalmadır. “Haydaraki “ adı artık ailemizin bir lakabı ve bir simgesi olmuştu.

“ Haydar” Akkaya ailesinin öz dedesi idi. Babamızın adı Mustafa (1890-1964) Çevrede babamıza “Haydaraki Mustafa” derlerdi. Yani Haydar oğlu Mustafa.babamız Haydaraki Mustafa’yi 1964 yılında kaybettik. Mezarı şimdiki Hacıkâzımoğlu İlköğretim Okulu’nun hemen arkasındaki mezarlıkta toprağa verildi. O yıllarda Kavas Dede’nin arkası mezarlıktı.Bizde rahmetli dedemizin bu adı ( Haydaraki Lakabı ) ile yaşıyoruz. Bundan da gurur duyuyoruz. Bizi tanıyanlarda “ Haydarakinin çocukları” diyorlar bizlere. Ogün, bugündür bu isimle yaşıyoruz..

ATATÜRK SEVGİSİ

Haydarakilerin bahçesinde yukarıda belirttiğimiz gibi bir Atatürk’ün büstü vardır. Sayın Ali İhsan Akkaya, sohbetimiz sırasında “şimdi izin verirseniz bu Atatürk’ün büstü konusunda biraz bilgi vermek istiyorum “ dedi.

-Kemal Şengün adında bir öğretmen eniştemiz vardı.1922 doğumlu idi. Çok çalışkan, dürüst, becerikli bir öğretmendi. Aydın’da Sanat Meslek Lisesi’nde görevli idi. Atatürk’ü çok seven bir öğretmendi. Kemal Şengün. Söke’nin yerlisi idi. Gerçekten kültürlü bir İstanbul efendisi idi. Arzuhalcı İbrahim Efendi’nin en büyük oğlu idi.Babası İbrahim efendi, Söke’mizin tarihi camilerinden biri olan İlyas Bey Camii’nin( yapım tarihi 1985) hemen yanındaki dükkanların birinde arzuhalci yaşamını sürdürüyordu. Arzuhalci olduğu günlerde Söke’de ancak bir iki Avukat vardı.O bir dava vekili gibi çalışıyordu. İyi para kazanıyordu. İbrahim efendi çocuklarının çoğunu okutup meslek sahibi yapmıştı. Kemal Şengün / öğretmen, Orhan Şengün /Doktor, diş hekimi, Mehmet Şengün / albay, Türkan Şengün / ebe, Şuvekâr Şengün / öğretmen, Meziyet Şengün / öğretmen / Cengiz Şengün albay; hepsini de okutmuş ve meslek sahibi yapmıştı.

Söke’de 50 yaşın üstünde olanların herkes bu arzuhalciyi yakından tanıyorlar. Öğretmen Kemal Şengün; arzuhalci İbrahim Efendinin en büyük oğlu idi Öğretmen Kemal Şengün, 1991 yılında aramızdan ayrıldı.. Halkımız tarafından sevilen, sayılan, bir öğretmendi. Sökelilerin çoğu bu adamı tanıyorlar, hoş sohbet, gün görmüş bir öğretmendi. O yıllarda meslek liselerinde ders programlarında döküm işleri yapılıyordu. Ne yazık ki son yıllarda bu dersi kaldırdılar.İşte bizim rahmetli eniştemiz öğretmen Kemal Şengün de bu döküm işi ile uğraşıyordu ve çok güzel Atatürk büstlerini yapıyordu. Bu dersin de öğretmeni idi. İdealist bir öğretmendi. Mithat Paşa’nın, İsmet Paşa’nın ve Atatürk’ün büstlerini çok iyi bir maharetle yapıyordu. İşte şu anda bahçemizi süsleyen gördüğünüz bu Atatürk büstü onun eseridir. Rahmetli öğretmen Kemal Şengün Aydın Endüstri Meslek Lisesinde öğretmen iken, bu büstleri yapmış ve birini de evine getirmişti. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra rahmetli bize gelmişti. Bahçede aynen şurada oturduğumuz dut ağacının gölgesinde sohbet ederken şöyle dedi :”Bizzat elimle yaptığım Atatürk büstü ve Türk büyüklerine ait büstlerini yaptım Aydın ve çevresine dağıtım, biri de halen benim evimde duruyor. Yaş ilerledi, bir gün ölüp gideceğiz. Bu büstün evde kalkmasına gönlüm razı olmuyor, büstü bu bahçeye dikmek üzere sizlere armağan etmek istiyorum. Belki günün birinde beni de bu vesile ile hatırlamış olacaksınız. Benim de ölümsüz bir hatıram olsun”dedi.

Bizde büstü alıp evimize getirdik ve törenle gördüğünüz bahçeye diktik. Şu gördüğünüz bahçe dediğimiz Mustafa ağa Haydarakilerden Atatürk’ün büstü de eniştemiz Kemal Şengün’den armağan kaldı, Bundan daha güzel başka bir armağan var mıdır? Bizde bunları çocuklarımıza, torunlarımıza armağan ediyoruz.Eniştemiz nur içinde yatsın.Onu ve atamızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu büst 1970 yılında buraya dikildi. Bizde o günlerin anısına her milli bayramda ‘ 29 Ekim Cumhuriyet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve spor bayramı 30 ağustos Zafer bayramı gibi günlerimizde bayraklarla, çiçeklerle süsleyerek ilçede bulunan gönül dostlarımızla birlikte burada toplantı yapıyor günün anlamına uygun konuşmalar, şiirler okuyoruz, konuşuyoruz. Atamızı bu vesileyle anmış oluyoruz. Birde birlik ve beraberliğimizi gösteriyoruz.. Bundan da mutlu oluyoruz” dedi.

HAYDARAKİLERDE

BİR ŞİİR AKŞAMI

Yukarıda belirdiğimiz gibi A.Takımının değerli üyeleri milli bayramlarımızda toplu halde burada toplanıyorlar. Günün anlamına uygun konuşmalar yapılıyor ve şiirler okunarak hoş dakikalar geçiriyorlar. En son yapılan toplantı 3 Kasım 2007 ‘de olmuştu. Toplantı genelde saat 13, 30 sularında yapılıyor. En son yapılan toplantı 3 Kasım 2007 ‘de yapılmıştı. Bu toplantıda Atatürk, Cumhuriyet bayramı ve Anne konulu şiirler, konuşmalar yapılmıştı. Bu toplantılara bazen İlçe Kaymakamımız Sayın Celil Ateşoğlu, İlçe Emniyet müdürümüz Sayın Mehmet Ali Serin de katılıyorlar.

Toplantılar Türk büyükleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimiz adına birer dakikalık saygı duruşu ve İstiklâl Marşımız toplu halde okunarak başlanıyor.Toplantılara aşağı yukarı 25 - 30 kişi katılıyor. Bu toplantılarda genelde ilçemizin tanınmış iş adamlarından Muzaffer İşlekel’in aldığı yükte hafif, manevi değerli yüksek olan armağanlar veriliyor. Bu armağanların bazıları şapka, saat, bayrak, kalem, nazar boncuğu gibi hediyeler veriliyor. Bu toplantıların onur konuklarından Sayın Ekrem Karakaş ve Sayın Fahri Sevil rahatsız oldukları için katılmamışlardı. Kendilerine geçmiş olsun diyor ve acil şifalar diliyorum.

Günün anlamına uygun konuşmalar yapılıyor ve şiirler okunuyor. Daha sonra Haydarakilerin hazırlamış oldukları yemekler yeniliyor, çaylar içiliyor. Sohbetler yapılıyor. hoş vakitler geçiliyor. 3 Kasım 2007 toplantısına katılanları yazıyorum. Toplantıya katılanlarla bir de o günün anısına bir fotoğraf çekmiştik.

Burada bir teşekkürümüz olacak. Yılda birkaç kez de olsa, milli bayramlarımız vasıtasıyla A.Takımının değerli duayenlerinden iş adamlı vefalı dost sayın Muzaffer İşlekel’e, Haydaraki Kardeşlere sayın İbrahim Akkaya, sayın Orhan Akkaya ve sayın Ali İhsan Akkaya Beylere saygı değer eşlerine, tüm aile mensuplarına, bizlere konukseverliğin en güzelini sunmalarından dolayı teşekkür ediyor; bu güzelim hizmetlerinden dolayı tebriklerimi sunuyorum.

KAYNAK:<ı>

1 – Sökeli Cafer Efe / Sabahattin Burhan. Nesil Yayınları. İstanbul. Eylül 2002.

2- Sökeli Cafer Efe / Sabahattin Burhan. (s. 374 ).

Not: Haydaraki Mustafa ( Akkaya ) İstiklal Savaşı boyunca Milli Mücadeleye katılmış Söke’de kurulan Heyet-i Milliye kahramanlarındandır ( 1890- 1964 ).Bizzat Heyet- İ Milliye içinde bulunmuştur..Nüfustaki kaydı şöyledir:Girit eşrafından Hacı İbrahim Oğullarından Haydaroğlu Mustafa Efendi. Anne adı Cemile, baba adı Haydar, Mezarı Söke Asri mezarlığındadır, saygıyla, rahmetle anarız.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..