Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '16

 
Kategori
Anılar
 

Sökeli yazar Samim Kocagöz 100 yaşında / Bu da geçti yahu!

Sökeli yazar Samim Kocagöz 100 yaşında / Bu da geçti yahu!
 

Sökeli yazar Samim Kocagöz 100 yaşında. 13 Şubat 1916 Söke doğumludur.  05 Eylül 1993 'te İzmir'de   aramızdan  ayrıldı...Birçok hikâye, roman, deneme, oyun kitapları yazdı. Ünü yurtiçinden yurtdışına taşındı. Eserleri yabancı dillere çevrildi. Söke’nin adını Türk edebiyatı coğrafyasında övgülere değer taçlandırdı. Onunla ilgili toplantılar ve sempozyumlar düzenlendi. Bu anmalar Türkiye genelinde 2016 yılının sonuna değin devam edeceğini umuyorum.

Ben Samim Kocagöz’ü yıllar önce Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’ da öğrencisi iken, okulumuzun kütüphanesine gelen dergileri, kitapları sık sık okuyor ve gözden geçiriyordum. Özellikle o yıllarda (1961-1964) okulumuza gelen Varlık Dergisini okuyor, Samim Kocagöz’ün hemen hemen Varlık dergisinin her sayısında öykü ve yazıları vardı. Hiç unutmuyorum o yıllarda Varlık dergisi büyük boy halinde yayımlanan bir sanat, kültür dergisi idi. Varlık’ta Samim Kocagöz’e çok önem veriliyordu.Son  yıllarda Varlık dergisinde   aynı sıcak havayı  neyazık ki  görümiyorum.

Yazılarının başlıkları çok büyük puntolarla yazılıyordu. Bu büyük ve özenle yazılan başlık yazıları fazlasıyla ilgimizi çekiyordu. Öykülerini de keyifle okuyordum. Aradan yarım asra yakın bir zaman sonra kendimi sevdiğim öykü yazarı Samim Kocagöz’ün memleketinde olan Söke’de buldum. Bundan dolayı Sami Kocagöz’ün yapıtlarına daha fazla bir ilgim oldu.

Bunlardan “ İkinci Dünya (1938), Yarıntı (1939),Telli Kavak (1941), Sığınak (1946), Sam Amca (1952), Yılan Hikayesi ( 1954),  Cihan Şoförü (1954), Bir Karış Toprak (1964)  Nabi’nin Park Kahvesi( 1985), bu kitap 1948 ‘de “Bir Şehrin İki Kapısı” adı ile çıkmıştı). Kalpaklılar( 1962), adını taşıyan roman ve öykü kitaplarını okudum. Doludizgin (1963),Yolun Üstündeki Kaya (1964), Yağmurdaki Kız (1967), İzmir’in İçinde (1973),Tartışma / Belgesel roman(1976), Ahmet’in Kuzuları (1958), Bir Karış Toprak(1964), Bir Çift Öküz (1970), gibi hikâye ve romanları vardır. Bunlar sadece okuduklarımdan bazılarıdır. Şimdi ise S. Kocagöz’ün Bütün Eserleri”  -2 ”Bu Da Geçti Yahu”( 2.basım 2004) tarihli anılar kitabını okuyorum. Kocagöz’ün çok zengin bir anılar dosyası vardır. Bu yazılarıyla anılarına  ve  edebieyatoımız  tarihine  geçmiş  bir ışık ve  ayna tutuyor...

Ayrıca Söke’nin ileri gelen,tanınan Söke’de  sevip sayılan geniş bir aile çocuğudur. Doğumundan ölümüne değin yaşadığı olayları ve anılarını sanki gününü gününe not etmişler. Bunları da açık ve yalın bir Türkçe ile adı geçen bu yapıtında sergilemişlerdir. Ben de bu okuduklarımdan bazı anıları sizlerle biraz olsun paylaşmak istiyorum.  

Sami Kocagöz 1940 kuşağının başarılı öykücülerindendir. “Bu da Geçti Yahu “ anılar kitabında her yönü ile açık ve objektif olarak anılarını ortaya koymaktadır. Aralarına giriş bölümünde Çocuklarından Fadıl ve Tanıl’dan söz ederek “ mide, fıtık, bağırsak düğümlemesi derken, geldik çattık bu sonuncu prostat ameliyatına. İyi görüyorum da: Sedyeyi süren hademe, çok acele ediyor. Beni ameliyathaneye götüren de bu muydu? Diyorum içimden, geriye doğru bakıyorum. Bu ara da eşi Sevinç’ten söz ediyor. Sevinç: durmadan “ derin nefes al Samim” diye söyleniyordu. ( s.13). İzmir’de Hacettepe Hastanesi'nde ameliyat olduktan sonra gazeteci ve yazar arkadaşlarının onu ziyaret ettiklerini belirterek:”Eksik olmasınlar, gazeteci dostlar beni sık sık yokluyordu. Bana da pazartesilerden bir pazartesi günü için ameliyat dediler. Mustafa Ekmekçi de sütununda yazdı. Ne var ki gazeteler,“ Samim Kocagöz Ameliyat Oldu! “ yazdılar. Vay efendim gazete bir yazarın ameliyat olduğunu nasıl yazarmış? İrili, ufaklı doktorlar genç doktorlar, stajyer asistanı, beni bir güzel maytaba aldılar. Bir şımarıklık, bir şımarıklık ki terbiyesizliğe dayanıyor: “ Samim Bey, pansuman yaptığınıza gazeteler yazacak mı?” Taburcu olduğunuzu da yazarlar mı? Ben de alaylı alaylı, bana bakın! Gazeteler ünlü kişilerin ölümlerini, hastalıklarını, ameliyatlarını yazarlar.  Gazetelere ben ilan vermedim!” dedim. (s,16) Bu ameliyatların 5 Ekim 1982’de başlayan 25 Ekim 1982’de ameliyatıyla süren bu serüvenleri açık bir dille anılarında dile getiriyor. Onu ameliyat eden Doç. Dr. Atıf Akdaş’tan övgüyle söz ediyor. Anılarının bir başka yerinde YÖK marifetiyle oğlu Fadıl, Mümtaz Soysal’In kürsüsünde olduğu için görevine son verildiğini, öğretmen olan eşinin Sevinç Hanımın öğretmenlik yaptığı okulda (görülen lüzum üzerine) görevden alındığın”  anıları arasında görüyoruz.(1950),Samim Kocagöz İzmir Karşıyaka’da oturuyor. Anılarını yazmaya devam ediyor. Tarih 1982. İlçesi Söke’ den anılarını yazarken dönemin Kaymakamı Doğan Ulusoy ve Belediye Başkanı İbrahim Hakkı Tez’le birlikte imzaladıkları 15 Ocak 1981 tarihli bir davetiyeden söz ediyor, burada ilgisiz kaldığını yazıyor ve şöyle yazıyor:

Sayın Samim Kocagöz,

Ulu Önder Atatürk’ün 100. Yıldönümü nedeniyle, Cumhuriyetimizin kurucusu ve dahi komutanı Söke’ye ilk geliş tarihinin 57. Yıldönümü olan 4 Şubat 1981 günü ilçemizde ilk defa bir program yapılacaktır. Ulusal ve evrensel sanat kişiliğiniz nedeniyle katılmanız bizleri ayrıca mutlu kılacaktır. Teşriflerinizle ilgili haberlerinizi bekler, esenlik ve mutluluk dileklerimizi saygılarımızla sunarız” diye bir davetiye gönderiyorlar. Samim Kocagöz geliyor, tören Dicle Sinemasında yapılıyor.” Söke’ye geldik, yeğenim Ziya Gürel’in evlerinde kaldık. Akşam şölenin yapılacağı Dicle Sineması’na gittik. Kapıda, içeride, bizimle kimsecikler ilgilenmedi. Konuklar arasında Aydın Valisi, Söke Kaymakamı, garnizon komutanı, eniştem Hilmi Fırat da vardı. Bazı kişilere şiltler verildi. Sonra zeybek oyunları, şarkılar ve türküler söylendi. Bir ara ilçenin sınarlarını aşamayan bazı amatör şairlerin okunan şiirleri yenilir, yutulur cinsten değildi. Kaymakam bey bana “ Evrensel” diye mektubunda iltifat etmişti.  Edebiyatçılar (görülen lüzum üzerine)devre dışıbırakılmışlardı” diye yazıyorlar.

Samim Kocagöz burada üzüntülerini belirtmeğe çalışıyorlar.(s.23). Anılarının bir yerinde Söke Belediyesi kadrimi bilip 1987’de bir sokağa adımı verdiler “diyor. Samim Kocagöz anılarında Söke’den söz ederken Ünlü Tahta Köprü ve Rum Mahallesi, şimdiki Kemal Paşa Mahallesi için şunları yazıyor: Eskiden bu köprü, tahtadandı. Altından akan çayın tam ortasında, büyük kesme taşlardan örülmüş, geniş bir ayağın üstüne oturtulmuştu, kalın sağlam kalaslar döşenmişti. Önce hafif bir meyille  Türk mahallesinden  yükselir, sonra Rum mahallesine iner, bağlanırdı. Üstüne varıp güneye, ov alaya doğru baktığınızda, hemen sol  başında bizim evimiz vardı.Rumların büyük kilisesinin papazının evinin kapısına bakardı”. ( s.24) Anılarının bir başka yerinde de Dr. Perikles’in eczanesinden de söz ediyor. Üstü doktorun muayenehanesi idi. Eczanenin bitişiğindeki oyuncakçı dükkânını hiç unutamam. (…)  Rum mahallesinden gelip köprüden Türk mahallesine geçerken Dr.Perikles’in eczanesinin karşısında, sol başta Rum eşrafından Benlioğlu’nun büyük evi vardı. Yunanlılar Kurtuluş Savaşı’nda kaçarken, bu evi de yaktılar. Dedem Ahmet Ağa, olduğu gibi yeniden yaptırdı sonra…

Bu anılardan sonra Ovada boş işlenmeyen topraklar çoktu. Söke Ovasının baştanbaşa meyankökü ile dolu olduğunu yazıyor. Fakir Rum ve Türkler toprakları kazar ve bu mayan köklerini toplarlardı.”  Samim Kocagöz Meyan kökünden söz ederken Evliya Çelebi hakkında da şunları yazıyor: Evliya Çelebi’yi okurken gördüm ki, meyankökü, 17.yüzyılda da önemli bir bitkiymiş. Çelebi meyankökünden bilmem kaç çeşit şerbet yapıldığını, bu şerbetlerin bilmek kaç çeşit hastalığa şifalı olduğunu yazar. (s.27)  Ailesinden söz ederken annesinin geniş kültürlü ve hatta yağlıboya ile resim yaptığını yazıyor. 1922 ‘e Yunanlılar Söke’yi işgal etmişler. İtalyanlardan kaçmadık, Yunanlılardan kaçtık.  Altı ay Muğla’da kaldık.  Yunanlılar evi Karargâh olarak kullanmışlardı. Ne var ki içinde ne var ne yok götürmüşler. Tam takır bırakmışlardı. Annemin eserlerinden birini bodrumda bulmuştuk. Bu resim değildi. Yine atlas üzerine siyah ipekle işlenmiş, Sülüs yazılmış bir beyit. Bu beyit olduğu gibi aklımdadır. Aynen şöyledir: Hak perestim arzı ihlas ettiğim dergah bir /  Bir  tevhidden nefes   ayrılmadım Allah bir. ( s.30 )

Sözümüz uzadı. Samim Kocagöz açık, yalın ve objektif olarak anılarını “ Bu da Geçti Yahu”  yapıtında en güzel bir şekilde anlatıyor. Çocukluğunu, İzmir’de  Erkek Lisesini , ( 1930) , öğretmenlerinden  Nuri Tozkoparan,Nazmi İlker,İzzet Soner,Hilmi Erdim,Sait Odyak, Kemal Özerdim,Ziya Yamanlar,Kemal Koç  gibi değerli öğretmelerini unutmadan uzun uzun anılarından   söz etmişlerdir.Anıları arasında Yakup Kadri,  Sait Faik, Sabahattin Ali, Vedat Nedim Tör, Memet Fuat, Orhan Veli, Peride Celal,  Fakir Baykurt,Orhan Kemal, Aziz Nesin, Halide Edip,Salah Birsel,Rıfat  Ilgaz,Cahit Irgat, Vedat Günyol, Cahit Sıtkı, Cahit Külebi Kemal Bilbaşar Kemal Tahir, Hüsamettin Bozok, Halikarnas Balıkçısı ( Cevat Şakir Kabaağaçlı) Şükran Kurdakul, Necati Cumalı gibi  ünlü yazar ve şairleri de  anılarında değinmeden geçmiyor.

“Bu Da Geçti Yahu “ adı geçen  yapıt, Dünya Kitapları arasında çokmış olup (ikinci baskı Nisan 2004 ), 276 sayfadır. Yapıtın arka kapağında Oktay Akbal ve Doğan Hızlan’ın  birer yazısı yer alıyor. Samim Kocagöz’ü tanımak isteyenlerin özellikle bu eseri okumaları sağlık veririm. Samim Kocagöz Türk edebiyatı coğrafyasında tanınan, bilinen ve sevilen Söke’nin önemli yazarlarındandır. Ölümünün 100. Yılında saygıyla ve rahmetle anıyor, ışıklar içinde uyusun diyorum...

1-   Bu Da Geçti Yahu /  Samim Kocagöz, Dünya Yayınları, Nisan 2004- İstanbul

Abdülkadir  Güler 

16 Mart 2016- SÖKE

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..