Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '21

 
Kategori
Felsefe
 

Sokrat'ın Tutkusu

 

Yahya Kemal Beyatlı'nın Vuslat adlı şiirini her okuyuşumda Sokrat’ı hatırlarım.

Ülkeyi yönetme gücünü ellerinde tutanlar tarafından tehdit olarak algılanan Sokrat için tezgâhlanan, asılsız suçlamalarların öne sürüldüğü düzmece bir mahkemede hayatı pahasına yargılanırken, esasta kendisini savunmadığı o dillere destan savunması gelir aklıma.

İşte bu duruşmalardan birinde, söz kendisine verildiğinde, her zaman yaptığı gibi, iktidar sahibi olmalarına rağmen ölüm karşısında tir tir titreyen yargılayıcılara meydan okurcasına ölümü, düşsüz ve deliksiz bir uykuya benzetir. Sanki asıl amacı, içine düştüğü kapandan kurtulmak değil de, bir an önce özlemini çektiği vuslat anına kavuşmaktır.

Yirminci yüzyılın en büyük filozofu olarak kabul edilen Heidegger de Sokrat’a çok önem verir. Ona göre Sokrat, varlığa sadık kalabilmek için hiç yazmamıştır. Sürekli olarak ne söylediği, ne yaptığı, tam olarak kavranamayan bir insan özelliğinde kalmış, hakikat hakkında kendine bir takım sorular sorarken bir anda geri çekilerek kendini varlığın akışına bırakmış ve varlığını varlığa emanet etmiştir. İşte bu yüzden Heidegger, Sokrat' ı batının en büyük düşünürü olarak görür.

Evet, Sokrat hiç yazmamıştır. Çünkü yazmak sığınak aramaktır.

Oysa Sokrat, rüzgardan kaçmak yerine, rüzgârın yönünde yürümek suretiyle; varlığın açılıp kapanmasını, kendini sunmasını ya da sunmamasını, gizlenmesini veya ortaya koymasını adım adım izlemiştir. Bu tutumundan hiçbir zaman vazgeçmemiş, hiç bir şekilde taviz vermemiştir. Katıldığı sohbetlerde yakın arkadaşlarını da varlığa bu şekilde yaklaşmaya davet etmiştir.

O, bilgeliğin sınırlarını zorlayan nadir insanlardan birisidir. İnsanlığı kurtaracak bir ülkünün peşinde koşmamıştır. Kendi seçtiği bir ölüme ve hakikate doğru cesaretle yürümüştür. Hatta bu trajik kaderi, Tanrılardan gelen bir lütuf, bir hediye olarak görmüştür.

Nitekim ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra bu korkunç akıbetten kurtulması için önüne serilen bütün teklifleri geri çevirmiş ve düğüne gider gibi, kendi elleriyle içtiği zehrirle ölüme yürümüştür.

 

 
Toplam blog
: 164
: 710
Kayıt tarihi
: 13.09.06
 
 

1956 yılında doğmuşum. Tanrı Bilimi Eğitimi aldım. 78 kuşağından olmanın verdiği şevkle olsa gerek;..