Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Sol için evrensel bir "anlayış" yerleştirilebilir mi?

Sol için evrensel bir "anlayış" yerleştirilebilir mi?
 

Sol üzerine yapılan bu tartışmanın yararlı olduğunu düşünüyorum; çünkü en azından yeni şeyler öğreniyorum. Örneğin Murat Belge’nin sol üzerine yaptığı tarifi daha önce ya okumamışım ya da aklımdan çıkmış gitmiş. Belge’nin özellikle iktisadi anlamda nasıl bir eksen kayması yaşıyor olduğunu ancak sadece onun değil peşinden gidenlerin de solu nasıl bir nostalji havasında değerlendirdiklerini görmüş olduk.

“…iktisadi gelişmeyi mülklülerin kazanımları hanesinden değil, bunun toplumun alt kesimlerinde yaptığı insani gelişme ve refah katkısı açısından değerlendiren siyasal hareketlere sol denir.”

Her ne kadar kimilerince görülmezden gelinse de ve “basit” olarak değerlendirilse de sola yüklediğim anlam da tam da bu nokta ile çakışıyor ya da tarifleniyordu.

“İşte solun temel sorunu Çin’deki insanın gelir durumu ile Avrupa’dakini eşitleyecek politikaları veya ideolojileri üretmektir. İnsanların liberal politikalar yüzünden hayat güvencelerini yitirmeleri önüne geçebilecek kalıcı çözümleri üretebilmeleridir.”

Sn. Belge iktisadi gelişmeden mülklülerin kazanımlarından kendisine pay çıkarıyor olabilir; ancak o refah artışı insanların hayatlarına bir türlü yansımıyor. Çalışma saatleri her geçen gün biraz daha artıyor. Çalışan fazla çalıştığını talep edemiyor, kendisinin sorumlu olmadığı krizlerden çıkışta onun “sınırlı” kaynaklarına göz dikiliyor, ancak ilk tasarruf edilen de yine hep çalışan oluyor. Avrupa’daki kriz, cin fikirli liberaller emeklilik yaşını 70’e çıkarma ilhamı veriyor. Türkiye’de sorun sadece yaş değil; o zamana kadar iş bulabilmektir aynı zamanda.

Özellikle entelektüel çevredeki insanlar, aydınlar yaşları ilerledikçe kuşkusuz yıllar içindeki birikimleri sayesinde farklı bir iktisadi seviyeye ulaşıyorlar. Maddi koşulların insanların nasıl fikirlerini etkilediğini ilk dersimizden öğrenmiştik. Sonra o iktisadi seviyeyi çevremizdeki herkesin sahip olduğu tatlı rüyasına kapılıyoruz. Özellikle Avrupa sınırları içinde yaşayan ve Türkiye’ye hem çok yükseklerden hem de iktisadi olarak yeterince doymuş olarak bakanların örneğin Özal ile Che arasında bir devrimci karşılaştırması yapacak kadar temel sorundan uzaklaşması da mümkündür.

Özal’ın bir askeri darbe ürünü olduğunun bu bahiste önemi yoktur. Çok daha önemlisi askerin bu ülkede kimin adına darbe yaptığının da…

Che’nin totaliter bir düzeni yıkmak için Küba’da yaptığı mücadele ayrı bir eylemdir; Küba’nın Che’den sonra izlediği ideoloji bambaşka bir şeydir. Örneğin batı medeniyeti kadın ticaretini aşabilmiş midir de Küba’daki fuhuş Che’nin sorunu olmuştur? Yoksa bütün mesele Küba’dakilerin üç kuruşa batıdakilerin 333 kuruşa mı bu işi yapıyor oluşudur. Liberalizmin bakış açısıyla; yapılan işin muhteviyatı değil iktisaden yarattığı artı değer ve bunun nasıl harcandığı mıdır?

Mesela ABD’nin elli yıldır bu ülkeye uyguladığı abluka ve iktisadi ambargonun meselenin özüne katkısı hiç mi yoktur?

Bu anlamda solun ufkunun darlığı konusunda hemen herkesle hemfikirim. Sol belki de dayandığı tabanın maddesi yüzünden ufkunu bir türlü genişletemiyor.

Türkiye’deki bütün azınlıkların haklarını mercekle büyütüp bir demokrasi sorunu haline getirecek; ancak batı medeniyetinin yeni sömürü kapısı olan Çin, Hindistan, Tayland, Malezya, Endonezya, Kore vb. yerlerde yaşayan ve hiçbir sosyal hakkı olmadığı gibi çok düşük ücretlere köle gibi çalıştırılan insanların sorununu iktisadi gelişmenin mülklüleri zenginleştirmesinden sonra alt kesimlere aktaracağı zamanı belirsiz bir refah ve gelişme sürecine ertelemeyi de sol olarak tanımlayacaksınız!

Hem solun evrenselliğinden söz edeceksiniz hem Türkiye’nin (veya Küba’nın) yerel sorunlarının sanki dünyadan çok da bağımsız bir seyir izliyormuşçasına yerden yere vuracaksınız!

Özal’ı Che’den daha devrimci görmenin ya da AKP’nin liberalizmin gereklerini yerine getirmesini sol olarak değerlendirmenin bu tartışmada kavramları birbirinden ayırmak bakımından önemlidir.

Batı medeniyeti demokrasi sorunu ekseninde Türkiye’ye göre daha soldadır. Türkiye’yi bu anlamda batı medeniyetine yaklaştırma hamleleri eğer sol olarak tariflenecekse biz de Murat Belge gibi liberalizmin her aşamasına ayrı ayrı soldur diyebiliriz.

Çünkü Küba’da zaman nasıl 1960’larda donmuşsa Batı medeniyeti için de liberalizmin dayandığı son noktada yavaşlamış; durmaya başlamıştır.

Zaten mesele solu yerel bazda biraz da tarihi yanlışlarını ön plana çıkararak tanımlamaya çalışmak değil; ona evrensel olarak çok da karmaşık olmayan bir “anlayış” yerleştirmektir.

Dünya Kupasını İspanya’ya vermek üzere sımsıkı eline alıp, diğer taraftan Güney Afrika’nın siyahi başkanını elinden tutup arkasından sürükleyen FIFA Başkanı Sepp Blatter aynı şeyi Merkel’e, Sarkozy’e ya da Obama’ya yapabilir miydi?

Bir mühendis olarak kuşkusuz toplumun görece daha ortalarda bir katmanda kendime yer edinmeye çalışıyorum. Yirmi yıldır bu ülkenin çok önemli iktisadi projelerinin içinde yer aldım. Sürekli çalışmak zorundayım bu nedenle de sırtımdaki ter hiç eksik olmadı. Bu nedenle de bedenimdeki tuz hiç kurumadı. Sol duruşum, milyarlarca açlık sınırında yaşayan insana karşı kendimi bir vicdani rahatlatma kaygısından değil; bizzat özlük haklarımdan kaynaklanmaktadır.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..