Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '11

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Solaklı halkı, bu direnişi kazanacak!

Ateş düştüğü yeri yakıyor...

Daha önce Rize’deki vadilere düştüğünde, bizimkilerin pek ilgisi ve tepkisi olmamıştı.

Orası Rize’ydi ve o vadiler buralara hayli uzaktı.

Rize’nin vadilerde yaşama tutunmaya çalışan çileli köylüleri, akarsularında inşa edilecek hidroelektrik santralleri sonucunda, yaşama haklarının ellerinden alınacağını ilk kez fark eden insanlardı.

Aylarca eylem yaptılar, yargı yoluna başvurdular, sonunda en iyi çarenin HES inşaatlarını fiilin engellemek olduğu gerçeğini keşfettiler.

Ve tarihin imbiğinden günüme kadar gerçekliği kanıtlanan özdeyişin gereğini yaptılar:

 “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir”.

Onların parası, makinesi, jandarması, polisi varsa bizim de “yüreğimiz,  imanımız ve haklılığımız var” dediler.

Şimdi ateşin düştüğü yer Çaykara’nın Solaklı Vadisi.

Başka arazilerde hayata yeni tatlar, renkler için işbaşı yapan iş makineleri, bu kez Solaklı Vadisi’nin kanını çekip, para denilen illete dönüştürmek için işbaşı yapmak istedi.

Köknar ve Karaçam sakinleri yaşamlarına, doğalarına, ormanlarına, geleceklerine darbe vurmaya hazırlanan HES vampirlerine meydan okudular.

Kendilerine göz yaşartıcı gazla, coplarla müdahale eden polise de taşlarla yanıt verdiler.

Direniş sırasında hem köylülerden hem güvenlik güçlerinden yaralananlar oldu.

Gelişmeleri başından beri dikkatlice izleyen Evrensel Gazetesi’nin muhabiri Hasan Güner’den hem yöre hem de direniş hakkında genişçe bilgiler aldım.

Yöre halkı son derece bilinçli ve direngen..                                              

Su demek, onlar için hava ve toprak gibi temel ve acil bir ihtiyaç.

Çaykara’nın ücra bir köşesinde yeralan ve zaten zorluklarla yürütülen yaşam mücadelesine şimdi bir de susuzluğun garabeti eklenecek.

Üstelik neyin uğruna katlanacak buna köylüler?

Herkes biliyor ki bütün vadilerimiz ağzına kadar HES’le doldurulsa, toplam enerji ihtiyacının ancak yüzde ikisi karşılanabiliyor.

Bu inadın arkasında başka gayeler olduğu açıkça sırıtıyor.

Maksat sadece enerji üretmek değil.

Pek çok bilim insanının öngördüğü üzere,  geleceğin en değerli “meta”sı su olacak.

Şimdiden HES’ler bahane edilerek halkın ortak kullanımına açık içme sularına, kaynak sularına, akarsulara el konuluyor.

Bilhassa akarsuları kılcal damar görevi üstlenen Karadeniz’in verimli ve yeşil vadileri enerji ihtiyacı aldatmacasıyla şirketlerin denetimi altına alınıyor.

Yoksa aynı vadi üzerinde, hiçbir teknik ve insaf ölçüsüne sığmayacak şekilde 5 tane HES için imtiyaz verilir miydi şirketlere.

Karaçam ve Köknar’a birkaç kez gitme, insanlarıyla oturup konuşma fırsatım oldu.

Bildiğimi sizlerle paylaşmak isterim.

HES vampirlerinin çarptığı bu duvar, açıkça söyleyeyim son derece sert bir kayadır.

Elleri nasırlı analarımızın, dedelerimizin, gençlerimizin yüreklerindeki cesareti test etmek isteyenler bir kez daha düşünmelidirler.

Polisin ve jandarmanın arkasına gizlenerek nereye kadar var olabilir su vampirleri?

Devlet 24 saat koruma mı sağlayabilir şirketlere.

Halk kendi yaşamına yönelen bir yatırımı “tehdit” olarak algıladıysa, şirketlerin inadı boşunadır.

Tam bu noktada devletin güvenlik güçleri de şirketlerin “gaz”ına gelmemeye dikkat etmek zorundadırlar.

Hakları için yaşlı-genç, kadın-erkek demeden su vampirlerine direnen insanların, güvenlik güçlerinden gördüğü gazlı-dayaklı muamele, haksız ve insafsız işgüzarlıktan başka bir şey değildir.

Ali Öztürk’ün yaşanan olayların ertesinde Günebakış Gazetesi’nde attığı başlıkta hakça vurguladığı gibi polis ve jandarma, şirketin özel koruması gibi bir rol üstlenemez.

Unutmamalı ki şiddet şiddeti davet eder, hukuk ağır yara alır.

En akılcı çözüm yolu halkın suyuna el koymak değil, vadileri özgür bırakmaktır.                      

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..