Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '06

 
Kategori
Haber
 

Solcuların başına gelen şimdi İslamcıların başına geliyor!

Solcuların başına gelen şimdi İslamcıların başına geliyor!
 

CHP 70’li yıllarda İnönü’nün ağzından “ortanın solundayız” açıklamasını yaptıktan sonradır ki içinde sol rüzgârlar esmeye başlamış, emekten, emekçiden tarafa doğru kayma gerçekleşmiştir. O ana kadar -ilk kuruluş yıllarını ve bazı dönemsel yönelimlerini saymazsak- tipik seçkinci, halktan kopuk ve burjuvaziden yana politikaların uygulayıcısı bir parti konumundadır. Zaten kurtuluştan sonra kendi burjuvazisini yaratma politikalarının da mimarıdır. Demokrat Partinin (DP) kurulmasıyla halkın büyük çoğunluğunun bu partiye iltifat gösterdiğini biliyoruz. Bu halkın içinde inkılâplardan rahatsızlık duyan kesimlerde vardı elbet ama “sıradan” halk, kendisinden kopmuş CHP iktidarına karşı yeni partiye yönelmişti. Sosyalistler de DP’yi kurtuluş olarak görmüşlerdi. Çünkü CHP iktidarından en çok onlar çekmişlerdi. Sonraki gelişmeler başka bir yazımın konusu olsun, ben burada başka bir şeye değinmek istiyorum.

Solda duran bir insan olarak her zaman bir halk iktidarının özlemini duydum. Halkın gerçek temsilcilerinin Meclise girmesini ve köylünün, çiftçinin, emekçinin, yani nüfusun %80’ini oluşturan büyük çoğunluğun yararına politikaların uygulamaya sokulmasını arzuladım. Her zaman, bunu ancak, her zaman halkın, mazlumun ve emeğin yanında yer almayı kendine düstur edinmiş, solda siyaset yapan insanların başarabileceğine inandım.

Ancak sözünü ettiğimiz bu büyük çoğunluk, yani DP’nin Amerikan Marshall yardımıyla göreli olarak rahatlattığı çiftçi ve köylü, sürekli bu partinin devamı olduğunu iddia eden sağdaki partileri desteklemişlerdir. Ama her seferinde, bu partiler rantiyenin kuklası olmuşlar ve halkın elinde hüsran kalmıştır.

Sol partiler ise hiçbir zaman İKTİDARA gelemediği için bu tabloyu değiştirip değiştiremeyecekleri üzerine bir fikir sahibi olunamamıştır. Burjuvazi ve rantiye, solu iktidardan uzak tutmak için her şeyi –buna orduyu darbe yapmaya davet dahildir- yapmıştır. Bu arada, ümitsiz yığınların sola yöneldiğinin tespit edildiği bir dönem yaşanmıştır ve hatırlanacağı gibi, bu yöneliş yerel seçimlere kanalize edilerek, sola, “belediyelerle idare et” denilmiştir. Sonuçta halk, sanki sol ülke iktidarına gelmiş de başarısız olmuş gibi, “onları da denedik” psikolojisiyle yine başka arayışlara yönelmiştir.

Bunun üzerine tepkili ve ümitsiz yığınlar, varoşlar ve kendini sistemden dışlanmış hisseden tüm unsurlar son bir gayretle Refah Partisini (RP) iktidara taşımıştır. Bazıları şaşıracak ama ben o dönemde bu durumu “Cumhuriyet tarihinde ilk defa varoşlar, “baldırıçıplaklar” ve sistemin “ötekileri” iktidara geldi” demiştim.

RP, bu fırsatı iyi kullanamadı ve sistemin “zinde kuvvetleri” tarafından iktidardan uzaklaştırılıp yerine daha “light” olanı pazarlandı; AKP iktidarı başladı.

Böylece, tıpkı solda siyaset yapanların yerel iktidarda yaşadıkları dönüşümde olduğu gibi, hayatlarında İslamı referans alarak yaşayan kitlelerin, “ılımlı İslam” projesi ile törpülenmesi sağlanmış, birçok önder kadro, gerek yerelde gerekse ulusal çapta iktidar nimetleriyle tanıştırılmış ve sisteme entegre edilmiştir. Elbette solda olduğu gibi bunlar arasında da samimiyetini ve duruşunu koruyanlar çıkmışsa da pek çoğu bu yozlaşmadan kendini kurtaramamış ve çürüme başlamıştır.

Sistem, AKP’yi bu misyon için iktidar yapmıştır. Bu misyon tamamlanmak üzeredir, seçimlerde oyun dışına atılması kaçınılmazdır. Nitekim son dönemlerde orduyla, üniversiteyle ve yargıyla yaşadığı sorunlar bunun işaretidir. İktidara geldiklerinde ilk işleri İş Kanununu işverenler lehine değiştirmek olduğu halde onlarla da artık kavgalıdır. Türban dışında –ki o politikada da başarısızdır-, kendisine oy vermiş ümitsiz yığınların sesi olmaktan ve gelir adaletsizliğini gidermekten uzak bir anlayış sergilemektedir.

Devlet yönetme tecrübeleri yoktur, bunu belediye yönetmekle bir tutmaktadırlar. Zaten okuduğum bir gazete haberine göre, AKP kadrolarının %40’ının ilk defa siyasete atılan kimselerden oluşuyor olması bu görüşü doğrular niteliktedir.

Kökünü inkâr etmiştir ve bu topraklarda köksüzlük bir parti için siyaseten son demektir.

Ve bugün maalesef AKP ciğerlerini erken tüketmiş bir maratoncu gibidir, tükenmiştir.

Başbakanın son dönemdeki agresifliği bunun göstergesidir. Şimdi ne olacaktır? AKP bu acı sonla karşılaşmamak içn son gayretle büyük tavizler verecektir. yabancı yatırımcıya vergi muafiyetleri, arazi satın almalarının önünün açılması ve son olarak Lübnan'a asker sevkiyatının anlamı budur. Bu son kararla Türk askeri İsrail'e tampon yapılmak istenmektedir ve bunu ancak islamcı bir parti yapabilirdi. Sol bir partinin yönetimde olduğu bir durumda bütün muhafazakar kitleler sokağa dökülmez miydi? İşte misyon budur...

Sermaye ve medya, ümitsiz ve yorgun halka “işte bunları da denediniz, hedefiniz merkez sağ, ileri!” diyecektir. Sol, bu olaya sadece seyirci kalmak istemiyorsa, yüzünü halka dönmeli ve işsizlerin, güvencesizlerin, varoşların sesi olmalı, alternatif olduklarını göstermelidir.

 
Toplam blog
: 34
: 4474
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Kendimi bildim bileli hiç saf su içmedim... ÇAY benim abu hayat suyum... İnce belli bardakalar çabuk..