Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '07

 
Kategori
Anılar
 

Solgun ışıklı sokak lambaları ve yıldızlar

Solgun ışıklı sokak lambaları ve yıldızlar
 

Arada sırada durup bir hesaplaşma yapmak gerekir. Ticari kuruluşlar genellikle sene sonunda süzgeçten geçirirler kendilerini. Kâr-zarar bilânçoları çıkarılır ortaya. Alaşağı ver yukarı gelecek senenin planları saptanır ve gereken önlemler alınır.

Geçenlerde yatarken kafamdan şöyle bir hesapladım. Hesabı karıştırınca da kalktım ışığı yaktım ve aldım kâğıdı kalemi elime. Son otuz senede, yirmi iki ayrı köy, kasaba ve şehirde, otuz altı kez ev taşımışım. En çok Bavyera’da, Baden Würtenberg’de ve Sachsen eyaletlerinde kalmışım. Ama her seferinde Berlin’e, yani kürkçü dükkânına geri dönmüşüm.

Bir de işim gereği aylarca kaldığım Fransa, Avusturya ve Hollanda var işin içinde tabii.

Canım sıkılınca prrrrrrrr diye uçup gitmişim yani. Biliyorum. Bu tür geriye dönük hesaplaşmaların hiçbir yararı yok. Eski sevgililer, eski evler, eski sokaklar… Hepsi acı veya tatlı gerilerde kalmış. Ben mi seçmişim bu tarz bir hayatı yoksa hayat mı beni sürüklemiş, bilemiyorum.

Bir de, doğduğu evde yaşamlarını sürdüren insanlar var. İlk adımlarını attığı sokağından ayrılmayan ve yetiştiği mahalleden çıkmayan insanlar. Hani sanki ilahi bir güç görev bölümü yapmış gibi... "Sen, sen, bir de sen, bu mahallede kök salacaksınız… Sen de topla bakalım pılını pırtını, hadi yallah!" demiş olabilir mi?

Yıllar sonra o "senler", buluşunca aynı sokakta, ne konuşulur bilmem ki.

"Köklü" olan, fi tarihinde İstanbul’a gitmiştir bir kez ve ballandıra ballandıra anlatır Mısır Çarşısı'nı "Köksüze"… “Ne ararsan vardı birader” diye…

Köksüzün dudaklarında yapıştırma bir gülücük, dinler.

Babadan kalma dükkânın tezgâhı bile değişmemiştir ama saçlar kırlaşmıştır biraz. Cumalar aksatılmamıştır otuz sene önce olduğu gibi. Kızı evlenmiş, oğlu da askerdedir. "Hayırlısıyla gelse de şu oğlan, işlerin başına geçse" derdindedir.

Anlatamaz köksüz, Okyanus gecelerinde yıldızları seyrettiğini… Tirol Alplerinde beyaz kelebeklerle seviştiğini… Viyana salonlarındaki vals hiçbir şey ifade etmez doğduğu sokakta ömrünün tükenmesini tevekkülle bekleyen köklüye.

Anlatamaz köksüz; etli, şaraplı ve mum ışığınla aydınlatılmış masalarda sarı saçlı nazenin ile paylaşılan zamanı… Rostok limanından bir bilinmeze doğru yola çıkan devasa feribotları… Hamburg balık pazarını... Hollanda'daki yel değirmenlerini... Münih festivallerini... Zagrep'te yenen cevapcici'ni... Berlin metrolarını ve nazlı nazlı akan Main ırmağını…

Anlatamaz!

Bilir ki hiç bir şey ifade etmez bütün bunlar... "Garantili" yaşamı seçenlere.

Aynı sokakta dünyaya gelinmiştir ama ilahi bir güç "Sen, sen bir de sen!" demiştir…


O sokakta kök salanların donmuş bir film karesini andıran yaşamları ile dümeni kitlenmiş pusulasız bir gemi gibi oradan oraya savrulanların yaşamları farklıdır elbet! Birincisine sokak lambasının ölgün ışığı yeterken, diğeri zıplayıp durur, milyonlarca ışık yılı uzaklığındaki yıldızları yakalayacağım diye.

Ne var ki bazen... Günün geceyle kavuştuğu şu saatlerde ve henüz yıldızlar belirmemişken gökyüzünde...

İnsan köklerini özler.

Eli uzanır sigara paketine ve yıldızları bekler.

Böyledir hayat!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..