Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Somali gerçeği ve İnsanlığın sınavı

Somali gerçeği ve İnsanlığın sınavı
 

RESİM: GOOGLE


“Müminler birbirlerini sevmek, birbirlerine şefkat göstermek ve iyilik yapmakta bir vücut gibidir. O vücudun bir uzvu hastalanırsa, diğer uzuvlar da hastalığın acısını duyar, uykusuzluk ve ateşine iştirak eder.” 

Hz.Muhammed (Buhari, Edep 37) 

Afrika’nın boynuzunda yer alan Somali ve çevresindeki topraklarda etkili olan kuraklığın, şimdiye kadar olanlardan çok şiddetli olduğu uydulardan saptandı. Birleşmiş Milletler ve Türkiye dışında kalan insanlık gelişmelerle ilgilenmiyor bile. Özellikle bu gelişmelerin müsebbibi Batı yaşam standardını bozan ekonomik krizle boğuşmaktan, hayatı tanımadan göçen minik bedenlerle ilgilenemiyor. İslâm Dünyası da bayrağı Türkiye’ye devredip, vakitsiz baharın yangınıyla uğraşıyor. Bir aydır yüreğimizi yakan kalleş saldırılara rağmen, Somali ile yatıp, Somali ile kalkıyoruz. Açlık ve susuzlukla nefsimizin sınandığı Ramazan ayında sahur durumu dengelerken; Somali’nin sahursuz açlık orucunun önemini daha iyi kavradık. Çeşitli kanallarda toplanan yardımlar, milletimizin müşfik yüreğinden taştı ve yerine Başbakanımız eliyle ulaştı. Basın, toplanan yardımları ulaştıracak kanalları arayan, oyuncağını veren çocukların, tarhanasını paylaşmak isteyenlerin istekleriyle dolu. 

Geçmişte Baharat Yolu'nda önemli bir kavşak olan, yeraltı ve yerüstü zengin kaynaklara sahip Somali, bizim için önemli bir geçmişe sahip. İslâmiyetin ilk yıllarında zulüm gören Müslümanlar, Hicretten önce Habeşistan’a sığınırken, önce Somali'de konakladılar. Halk Müslümanlara gösterdiği ilgi sonucunda İslâmiyeti benimsedi. Fetihler sonucunda X.asırda İslâm İmparatorluğu’nın sınırları içinde gönüllü yer aldı. 

Türkler’in İslâm Dünyası’nda askerî ve siyasî yönetimde yer aldığı dönemde; Orta Doğu’daki İlk Müslüman Türk Devletleri’nden Fustat merkezli(Kahire!de), adaletiyle ünlü Tulunoğulları Afrika’nın boynuzuna kadar uzandı. Ardından Ihşidler(Akşitler), Eyyübîler ve Memlûkler bölgede hüküm sürdü. Yavuz'un Mısır Seferi'nin ardından Osmanlılar da bölgeye egemen oldu. Afrika'da Osmanlı ilerleyişi Kanunî Dönemine rastlar. Garp Ocakları, Habeş, Sudan Eyaletlerine birçok vilayet ve kaza bağlandı. Bugün o vilâyetlerin yerinde Somali, Eitopya, Kenya, Çad, Nijer, Mali, Moritanya gibi devletler bulunmakta. 

1642'de Somali Sultanlığı, Habeşistan topraklarına saldırdı. O sırada Baharat Yolu'nu denetim altına alan Portekizliler, Somali ordusunu yenip, Habeşistan'dan çıkardı. Bu durum karşısında Somali Sultanı Osmanlılar'dan yardım istedi. 

Somali 1555'te Habeş Eyaletine bağlandı. Aynı ezanın altında dört asır huzur içinde yaşayan bu topraklar, XVIII.asırda Amerika'dan kovulan ve yeni sömürü alanı arayan Avrupalılar'ın iştahını kabarttı. Osmanlı devleti'nin gerilemeye başladığı XIX.asırda sömürge arayışına katılan yeni devletlerle Kurtlar Sofrasından pay alacaklar çoğaldı. İngiltere, Fransa, Hollanda'ya siyasî biriklerini yeni kuran Almanya, İtalya ve diğer cüce Avrupa devletleri de katıldı. 

Somali, 1839'da İngiliz sömürgesi oldu. İliğini emip, başka yerlere giden İngilizlerin yerini 1884'te İtalya aldı. Kısa sürede İtalyan sömürüsüne Fransa da eklendi. Fransız-İtalyan şirketleri arasında çıkar çatışmaları oldu. 1927 yılına kadar İtalyan sömürgesi olarak kalan Somali, II.Dünya Savaşı sırasında 1942'de İngiliz Askerî yönetimine bağlandı. 1960 yılında Birleşmiş Milletler kararıyla, kuzey ve güney topraklarını kapsayan bağımsız Somali Cumhuriyeti kuruldu. 

1969 yılında Muhammed Siad Barre başkanlığında askerî ve polis gücünün ortaklaşa yaptığı darbe sonucu meclis dağıtıldı. 1975 yılında ülkede iç olaylar ve anarşi binlerce kişinin ölmesine yol açtı. Siad Barre 1979'da Yeni Anayasayı yürürlüğe koyup, ertesi yıl devlet başkanı seçildi. Bilimsel sosyalizme dayanan yeni rejim, Somalililerin yaşadığı komşu topraklara göz dikerek "Büyük Somali" idealini güdüyordu. Kenya'nın kuzeyindeki topraklar, Fransız sömürgesi Cibuti ve Etiyopya'ya bağlı Ogaden hedefindeydi. 

1977 yılında Ogaden bölgesini istila edince, Etiyopya'ya yardım etmek üzere Sovyetler Birliği kuvvetleri bölgeye geldi. Sovyet askerlerin yanı sıra 11.000 Kübalı asker de getirildi. Bölgede Somali'yi güç durumda bırakacak olaylar çıkarıldı. Sonuçta Somali birlikleri ve Ogaden'deki Somalili gerillalar yenildi. 1, 5 milyon Ogadenli mülteci Somali topraklarına göç etti. Bu arada Ogaden'da gerilla hareketleri bir müddet daha sürdü. Devlet Başkanı Muhammed Ziad Barre, ülkedeki huzursuzlukların artması üzerine çok partili seçimlerin yapılacağını 1989'da açıkladı. Devlet başkanının bu girişimi subayları kızdırdı. Gelişmeleri ihanet olarak gören subaylar darbe girişiminde bulununca, Somali'de iç savaş başladı. 

1991 Ocak ayında devrilen Ziad Barre yurt dışına kaçtı. General Ali Mehdi Muhammed geçici olarak yönetime el koydu. General Ali Mehdi kuvvetleriyle General Aydid kuvvetleri arasında süren şiddetli çarpışmalar nedeniyle Somali ikiye bölündü. Böylece kifayetsiz muhterislerle büyümeye çalışan Somali varlığını bile koruyamaz hale geldi. 

Çatışmalar ve açlık yüzünden BM ülkeye silah ambargosu uygulamaya başladı. Güvenlik Konseyinde alınan kararla havadan yiyecek yardımı yapılmaya başlandı. Yardım görevlilerini korumak için 500 kişilik bir barış gücünün gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu karara başta General Aydid olmak üzere çeşitli gruplar karşı çıktı. 1992 sonlarında ABD'nin önerisiyle Birleşmiş milletler "Umut Operasyonu" adıyla Somali'ye asker gönderdi. Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri arasında bulunan seçme Türk birliği, halkın sevgi gösterileriyle karşılandı. Türk Birliği'nin insancıl çalışmaları ve korsanlara karşı başarılı püskürtmeleri sık sık basında yer almakta. 

1991’den beri gönderilen Barış Gücü askerleri de durumu düzeltemedi. Kuraklık ve açlığın en yoğun olduğu güney bölgesi, El Şebap denilen El Kaide ilintili genç militanların kontrolünde. Yardım kuruluşlarını "ajan" olarak niteleyen bu gençler, yardımı engelledikleri gibi kuraklığı dualarla geçiştirmeye çalışıyor. 

Zayıf hükûmetin Başbakanı Abdiveli Muhammed Ali'nin yardımlar için başkent Mogadişu'da aldığı önlemler de yetersiz kalıyor. Bu kez bürokrasi kameralar önünde yardımı dağıtıp, ardından el koyuyor. Yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmadığını belirtenler, onlara balık vermek yerine olta verilmesini öneriyor. Haksız da sayılmazlar, çünkü sırada başka devletler var. Kuraklık faciasıyla karşılaşan, karşılaşmak üzere olanlara Hz.Yusuf kıssasını hatırlatmak ve aldığı önlemleri zihinlere kazımak gerek... Bu konuda Afrika'daki Türk Okulları öncülük yapmalı... 

Başbakanımızın kalabalık bir heyetle, ülkemizin sıkıntı içinde olduğu bir sırada, yüklü yardımlarla oraya gitmesi; cankurtaran özelliği taşımakta. Tarihî misyondan kaynaklanmakta olan yeni dış politikamızın vizyonunun gerektirdiği bu girişim, dost el uzatmakla kalmamalı. Otorite boşluğu ve iç çatışmaların önlenmesi; ekonomik ve eğitim alanlarında yatırımların yapılması için harcanacak çabalar, o insanları yeniden batılıların kucağına düşmekten kurtaracaktır. 

Bir deri bir kemik kalmış bebelerin ard arda toprağa girip, ardında bıraktığı gözü yaşlıları unutmayalım. Unutmayalım ki, Afrikalıların dediği gibi; "Renkler farklı olsa da dökülen gözyaşı aynı renktedir…" 

Peygamberimizin özdeyişi ile başlattığımız yazıyı, Atatürk'ün bu konudaki özdeyişleriyle bitirelim. 

Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerine uluslar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen ye işbirliği egemen olacaktır. Size bu sözleri söyleyen Cumhurbaşkanı değil, sadece Türk Ulusunun bir bireyi olarak Mustafa Kemal’dir. Buna özellikle dikkatinizi çekerim. 

Dış siyaset, bir toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir. Çünkü iç kuruluşa dayanmayan dış siyasetler, daima kötü duruma sürüklenirler. Bir toplumun iç kuruluşu ne kadar kuvvetli, sağlam olursa, dış siyaseti de o oranda güçlü ve sağlam olur. 1923 

Komşuları ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin esasıdır. Bu ilkenin bütün devletlerce siyaset esası sayılmasıyladır ki, uygarlık için ve milletlerin mutluluk ve refahı için en gerekli olan barış kararlılık kazanmışolur. 1930 

Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak lazımdır. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, millî olsun daima kötü kabul edilmelidir.” 

K.Atatürk 

 

(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..