Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Somurtkan Bacılarımız

Somurtkan Bacılarımız
 

Geçenlerde twitter'da "kadınları gülümsemeyen ülke" diye bir söz okudum. Haber başka bir konu ile ilgiliydi ama aklımda yer etti bu kısmı. Bu ülkede kadınlar epey asık suratlı, doğru gerçekten. Yakın bir arkadaşımla sahilde paten kaydığımız bir akşam konuştuk aynı şeyi. Etrafta patenli iki kız daha vardı, biz sendeleyip düşüp deliler gibi gülüp eğlenirken bu kızlar hiç gülmüyordu, bize de anlamsız gözlerle bakıyorlardı. O kadar eğlenceli bir şeyi yaparken insanın yüzüne kendiliğinden oturması lazım tebessümün. Arkadaşımın isyan dolu sözleri de doğruladı aynı şeyi: bizim kadınlarımız gülümsemiyor, değil nezaketen eğlenirken bile yapmıyor bunu.
 
Hayatta sebepsiz bir şey olmaz, elbet kadınların yüzünü bu demirden zırhın kaplamasının bir nedeni var. Gülümsemek beden dilinin en bilinen kodlarından biri, çok güçlü bir iletişim aracı. Sebep de burada yatıyor; iletişim. Bu coğrafyanın kadınları iletişime açık değiller. Burada da bir "neden?" sorusu doğuyor tabii, neden çevre ile arasına bu tip bir çizgi çekiyor kadın? Neden bir tebessümden bu kadar kaçınıyor? Kaldı ki dünyanın en tatlı jestidir, insanı insana çok güzel yaklaştırır. Sıcak bir gülümseme ile neleri değiştirebiliyor insan yeri gelince, bilmiyor muyuz bunu? Biliyoruz esasen, biliyoruz da umursamıyoruz. Gayemiz iyi ve güzel olan değil çünkü, gayemiz çok başka. Kadınların derdi sadece ve sadece "ben" kavramı, kendileri ile ilgili ciddi kavram kargaşası yaşıyorlar. Değer görme ve değersizlik duyguları iç içe geçmiş. Birini elde ederken diğerine düşmekten ölesiye korkuyorlar. Bir insanla iletişime geçmek, ona bir kapı açmak bir şans vermektir. Bu şans karşınızdakine değil kendinize verdiğiniz bir şeydir. Hayatınıza davet ettiğiniz bu kişi size çok şey öğretebilir ve hissettirebilir. Pek tabii canınızı yakabilir de. Gaye ilk şıkkı yakalamak mutlaka ama dedim ya biz kadınlar kolayı seçiyoruz ve kapıyı kilitlemeyi seçiyoruz. Denemek yok, yanılmak yok. acı yok, kazanç da yok.
 
Aslında mevzu kadınlık değil. İnsan olarak güzeli aramak ve istemek kültürel ve tabii kişisel bir duruş. İletişim etkileşimi doğuruyor, etkileşim de paylaşım ve tecrübeyi. Bunlar da mutluluğu, huzuru, belki acıyı, belki perişanlığı; hayatın bütününü özetle. Kadın-erkek bağı yaşamda enerjiyi ve sürekliliği sağlayan yegane şey, bunu alıp baştan makaslamak bize has bir alaturkalık, doğu kültürünün cezası. Hanımlar çok ağlıyorlar sosyal baskı vs yüzünden, yalan da değil. Nazik ve sosyal bir kadın olmak toplumdaki erkeklerin büyük bölümü tarafından nerelere çekilebiliyor ama bu bahane değil. İnsan olmak, güzeli ve doğruyu elde etmeye çalışmak bu değil. Doğru yolda yürümek dururken böyle öğrenilmiş çaresizlik tavırlarına sığınmak bizim malum kolaycılığımız. Şikayet edip durduğun şeylere karşı durmak için kılını kıpırdatmama tribi ata sporumuz. Çok da güzel ağlar mağduriyet yaparız, onda olimpiyat derecesi alırız. Bunlar da kadınlıkla filan ilgili değil, dediğim gibi insan meselesi.
 
Kadınları gülümsemeyen bir ülkede erkekler de mutsuz olmaya mahkum. Bu erkeklerin kadına cephe alması da kaçınılmaz tabii. Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkmış bilinmez ama her yerde alnımıza yapıştırılan o "kezban" yaftasını çıkarıp gülüp geçebilmeliyiz artık, ilk adım gülümsemek olsun. Bir tebessümü çok gördüğümüz erkeklerden neyi ne kadar bekleyebiliriz?
 
Toplam blog
: 3
: 227
Kayıt tarihi
: 18.03.13
 
 

Bilgisayar Mühendisi, İstanbul ..