Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '07

 
Kategori
Siyaset
 

Son… ki… bir…

Son… ki… bir…
 

Evet, seçimlere bir kala herkesin kendini birinci ilan ettiği bir ortamda seçimlere gidiyoruz. Pazartesi sabahı her şey belli olacak, ak koyun, mor koyun, ala koyun ortaya çıkacak. Bakalım kim sondan birinci, kim baştan ikinci olacak? Bunu belirleyecek olan tabii ki beş yılda bir eline geçen bu inisiyatifi kullanacak olan bizleriz. İster siyasi arenaya yeni adım atmış olan partiler olsun, isterse de; kırk yıldır bu arenada boy gösteren partiler, bu seçimlerin bir önceki seçimlere kıyasla çok daha önemli olduğunu vurguluyor ve seçmenlere hangi partiye oy verirseniz verin ama iki eliniz kanda da olsa mutlaka oyunuzu kullanın çağrıları yapıyor. Bakalım bu çağrılar ne denli etkili olacak ve 1980'den bu yana gittikçe aşağı doğru bir seyir izleyen oy kullanma oranlarını yükseltebilecek mi? Ya da ne kadar yükseltecek?

Bir endişenin bir sorunun olduğu açık. Bunu pek adeti olmadığı halde, halkı oy kullanmaya çağıran MÜSİAD’ın çağrılarından da anlayabiliriz. Sorun şu ki bundan önceki seçimde katılım ciddi ölçüde düşmüş durumda. Seçmenin yalnızca yüzde 79'u oy kullandı geçen seçimde. Yani yüzde 21'i kullanmadı. Ki bu katılım oranı 1980 başından bu yana ki en düşük katılım oranıdır. 3 Kasım 2002 Genel Seçimi'nde "Geçersiz oylar + Oy kullanmayan seçmen sayısı"; 9 milyon 878 bin 244'tür. Bu siyaset açısından küçümsenemeyecek, yok sayılamayacak bir rakamdır.

Bir halkın oy kullanma oranındaki düşüş, sisteme, düzene karşı genel bir hoşnutsuzluk, umutsuzluk veya boş vermişlik halinin gelişmekte olduğunu gösterir. Kimi protesto için, kimi apolitikliğinden gitmeyebilir sandığa. Fakat milyonların sandığa gitmemesinden söz ediyorsak, orada sisteme karşı bir güvensizlikten söz edilmek zorundadır.

Ülkemizde seçimlere katılımın en düşük olduğu dönem, 12 Mart'ın hemen sonrasında yapılan seçimlerdir. 1973 seçimlerinde katılım, yüzde 66.8 olarak gerçekleşmiştir. 1965 ve 1977 dönemleri de seçimlere katılımın düşük olduğu dönemlerdir; Katılım, 1965'de yüzde 71.3, 1977'de yüzde 72.4 olmuştur.

Resmi istatistiklere göre, seçimlere katılımın en yüksek olduğu dönem ise 12 Eylül Cuntası’nın gölgesinde yapılan 1983 seçimleridir. Bu durum oy kullanmayana ağır yaptırımlar uygulanacağının bir açıklaması olabilir belki ama aynı zamanda halkın demokrasi istediğinin de bir göstergesi olabilir pekala.

1983 sonrası bazı seçimlerin katılım oranları şöyle: 1983: Yüzde 92.3/ 1991: Yüzde 83.9/ 1995: Yüzde 85.2/ 1999: Yüzde 86.9/ 2002: Yüzde 79.1
Bu düşüş birçok açıdan analiz edilebilir; ama 2002'de oy vermeyen, geçersiz oy veren 10 milyona yakın seçmenin işleyişten gidişattan hiç de memnun olmadığı aşikârdır.

Fakat gördük ki oy kullanmayarak hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Kaldı ki hiç de tasvip etmediğimiz, edemeyeceğimiz yönetimlerle de muhatap olabiliriz. Onun için her şeye rağmen bu seçimlerde mutlaka sandığa gitmeli ve beş yılda bir elimize geçen bu demokratik hakkımızı kullanmalıyız. Yarınlarda sistemi eleştirme, yargılama, sisteme söz söyleme hakkını kendimizde görmek istiyorsak.
Fakat oyumuzu, bizim en büyük onurumuz, gururumuz, geleceğimizin teminatı olarak görme bilinciyle kullanmalı onu üç beş kilo pirince, oduna ya da kömüre satmamalıyız. Unutmayın ki bu tür çözümler günlük, aylık, yıllık çözümlerdir ve geçicidir. Oysa durum aylık, yıllık veya günlük hesaplar yapamayacak kadar ciddidir. Tarihte hiçbir devlet veya millet yoktur ki planlarını 3-5 yıla endeksleyerek başarılı olabilmiş. Bu güne kadar kısa vadeli planlar yapan her ulus kaybetmiştir, kaybetmeye de mahkûmdur.

Onun için diyorum ki: Eğer hayatımızı adadığımız, onlar için gece gündüz çalıştığımız çocuklarımızın geleceğini düşünüyor ve onlara yatırım istiyorsak, geleceğimizi üç beş kilo pirince, bulgura, domatese, çevreyi kirleten kalitesiz birkaç çuval kömüre değişmememiz gerektiği anlarız.

Umarım oyunuzu onurunuz, gururunuz, namusunuz sayar onu üç, beş kilo bulgurun, pirincin, domatesin, salçanın hafifliği altında ezdirmezsiniz. Oyunuzu sizden başka hiç kimse nereye verdiğinizi bilmeyebilir ama unutmayın ki gece uzandığınız yatağınızda vicdanınız her gün sizden hesap sorar. Oyunu bulgura sattın… Oyunu bulgura sattıııııın… Oyunu bulgura sattıııııııııın diye. Bugününü aydınlattın ama geleceğini kararttın diye.

Umarım; pazartesi hepimiz çok daha güzel bir sabaha uyanırız hep beraber. 2007 seçimleri tüm Türk ulusuna hayırlı olsun.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..