Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '14

 
Kategori
Futbol
 

Son 30 yıla damga vuran 4'lü

Son 30 yıla damga vuran 4'lü
 

müthiş kareas


Çok uzun bir geçmişe sahip olan Türk futbolu pek çok yıldız yetiştirmiştir. Bu yıldızların hepsini maalesef burada anamayacağım. Bu geçmişin; yaşımın yettiği, aklımın erdiği, gerek televizyonda ve gerekse de canlı olarak izlediğim son otuz yılına, en teknik futbolcu olarak adını yazdırmış olan ve faal futbol yaşantıları boyunca dönemlerinin en teknikleri olarak gösterilen dört tane yıldız ismi bloğumda yazmaya karar verdim.

Aslında bu yazıyı çok önce yazmayı düşünmüştüm ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Bu günlerde yazmamın nedeni ise Türkiye'de yetişmiş bir Türk futbolcusunun ilk defa futbolda top nokta olan Şampiyonlar Ligi finalinde yer bulacak olmasıdır. Evet kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Arda Turan... 

Ama ben onu en sona ayırıp yukarıda bahsettiğim dörtlünün en kıdemlisi ve en profesyoneliyle yazıma başlamak istiyorum.

Oğuz Çetin... Türk futbolunun yetiştirmiş olduğu en klas ayaklardan birisiydi. Bir oyun kurucu için tüm yeteneklere sahipti. Geniş bir oyun görüşü, müthiş bir teknik, milimetrik paslar ve liderlik özelliği. Döneminde pek çok teknik oyuncu yetişmiş olmasına rağmen hepsi onun gölgesinde kalmıştır. Özellikle rekor kırarak şampiyon olan Fenerbahçe'de Rıdvan ve Aykut ile beraber taraflı tarafsız tüm futbolseverleri kendisine hayran bırakmıştı. O zamanki Fenerbahçe gibi ne teknik direktörlerin ne başkanların ne de futbolcuların uzun süre kalabildiği bir camiada sekiz yıl kaptanlık yapmak hiç de kolay değildi. Bunu üstün liderlik özelliklerine ve taraftarın ona olan sevgisine bağlayabilriiz. Tabi hakkında çıkarılan grupçu ve sinsi yakıştırmaları ise kötü bir dedikodu olarak kalmıştır. Her zaman çevresinde beyefendi kişiliği ile anılmıştır. Ama bu beyefendilik, futbol gibi bir spor dalı ile hiç uyuşmamıştır. Bu yüzden de hırslı olmamak, duygusuz olmakla suçlanmıştır. Ama hiçbir zaman profesyonelliği bırakmamış, çalışmayı sevmiş ve kendine iyi bakmıştır. O nendenle de birazdan yazacağım diğerleri arasında "EN PROFESYONELİ" Oğuz'dur. Ne yazık ki bu dörtlüde en az başarı gören de O'dur... 

Oğuz'un hükümdarlığının sonlarına doğru Beşiktaş'ta süper bir yetenek yetişmeye başlamıştı. -Ki bu yetenek daha sonra Oğuz'la beraber aynı takımda, o zamanların yıldızlar takımı İstanbulspor'da da oynamıştı. Evet, tahmin ettiğiniz üzere Sergen Yalçın... Allah vergisi yetenekleri, müthiş zekasıyla beraber onu Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından biri yapmıştır. Ancak o zamanların her büyük Türk yıldızında olduğu gibi bazı eksiklikler de onun dünya futbolunun bir yıldızı olmasını engellemiştir. Sergen, tüm bu güzel özelliklerine nankör davranmış ve kumar, at yarışı, gece hayatı ve antrenman sevmeyişi yüzünden olması gereken yerlere gelememiştir. Neredeyse futbolunun sonlarına geldiği yıllarda oynadığı Almanya-Türkiye milli karşılaşmasında attığı çalımlarla resmen rezil ettiği Lothar Mathaus tarafından eli sıkılarak tebrik edilmiş, hatta Almanya'ya transfer edilecekken; bu kötü şöhretinden ötürü transfer daha başlamadan bitmiştir. Ancak kendisi de bunu hiç bir zaman dert etmemiştir. Ve sevdiği o yaşama devam etmiştir. Bu yaşam tarzı, onun Türkiye'de dört büyüklerin hepsinde oynamasına da engel teşkil etmemiştir. O yüzden şu çok rahat bir şekilde söylenebilir ki; Sergen Yalçın bu dörtlü arasında en yeteneklisidir ama en önemlisi "EN TEKNİĞİ" dir...

Bu iki büyük maestronun futbol hayatlarının sonunda Galatasaray'da bir Avrupa Kupası maçında büyük hoca Fatih Terim tarafından daha 16 yaşında bir çocuk oyuna sürülmüştü. O da hiçbir zaman Fatih Terim'i mahçup çıkarmadı. Fatih Terim tarafından kurulan efsane Galatasaray kadrosunun en önemli parçasıydı Emre Belözoğlu... Suat ve Okan ile beraber orta sahadaki o müthiş preste ve Hagi ile Hakan Şükür'ün yıldızlaşmasında en büyük pay ona aitti denebilir. Çok genç yaşta büyük başarılar elde etti. 21 yaşında dört Türkiye Ligi, iki Türkiye Kupası, bir UEFA Kupası, bir UEFA Süper Kupası kazanmış ve Şampiyonlar liginde çeyrek final oynamıştı. İşte bu kariyer onu o zamanların en iyi ligi olan Seri A'ya götürmüş ve bu ligin en pahalı kadrosuna sahip Inter'e transfer olmuştu. Burada da çok başarılı olmuş ve daha sonra dünyanın yükselen ligi Premier Lig'e geçmişti. Bu kadar başarılı bir futbolcunun ne yazık ki çok kötü bir özelliği vardı. Üstün yeteneklerine, bitmeyen enerjisine rağmen hırsı ve bu hırsından dolayı önlenemeyen agresifliği onun için hep bir handikap olarak kaldı. Maç esnasında takım arkadaşı, rakip takım oyuncusu, hakem, basın herkesle bir mücadele içerisinde oluyor ve bu davranışlar yeri geliyor kendi taraftarından bile olumsuz tepkiyle karşılanıyor. Ama belki de bu hırsı sayesinde oynadığı takımların vazgeçilmezi oluyor ve teknik direktörleri tarafından gözardı edilemiyor. Öyle ki onu Türk futboluna kazandıran Fatih Terim bile yeri geliyor onu dövüyor(!) ama yine de en önemli futbolcusu olarak hala Milli Takımda oynatabiliyor. O yüzden bu kareasın en "HIRSLI" futbolcusu olarak onu söyleyebiliriz...

Ve tabii ki bu yazıyı bugün yazmamdaki en büyük sebep olan Arda Turan... Top toplayıcı olarak başladığı Galatasaray macerası ve sonrasında Atletico Madrid ile birlikte dünya futbolunun zirvesi olan Şampiyonlar Ligi'nde gelen final. O'nun hakkında fazla birşey yazmaya gerek yok aslında. Çünkü diğer üçü için tarihin tozlu sayfalarında ya da wikipedia'da gezerek bazı bilgileri hatırlamak gerekirken Arda'yı şu anda canlı canlı yaşıyoruz. Gerçekten de takımıyla birlikte yaşadığı bu başarılar çok çok büyük başarılar. Kelimelerle anlatılamayacak cinsten. Öyle ki iki yıl önce kazandığı UEFA Kupası bile şu sıralar konuşulmuyor. Atletico hem La liga'da dünyanın iki devinin önünde şampiyonluğa koşuyorsa hem de bu devlerden biriyle Şampiyonlar Ligi finalinde karşılaşacaksa bunda Arda Turan'ın payı büyüktür. Atletico'ya transfer olduğunda burun kıvıranların, futbolculuğuna laf atanların özür dileyip hakkını teslim etme vakti gelmiştir. Türkiye'de kalmayıp Avrupa'ya gitmesi futbol kariyeri için en önemli hamledir. Bu sayede hem Türk magazin basının elinden kurtulmuş, hem de kendini yetiştirip bir dünya yıldızı olma yolunda adım atmasını sağlamıştır. Hiç bir zaman bir Messi ya da Cristiano Ronaldo olamaz belki ama kendine has yetenekleri sayesinden şu an için Türk futbolunun yıldızı O'dur. O yüzden bu dörtlünün en "KARİYERLİ" si Arda Turan'dır...

Yukarıda saymış olduğum dört müthiş futbolcuya da bize yaşattırdıkları için teşekkür etmek istiyorum. Bu arada kendimi de şanslı sayıyorum ki bu futbolcuları oynarlarken izleyebildim. Umarım bu yeteneklere sahip daha pek çok Türk futbolcusu yetişir ve sadece bizim değil, tüm dünyadaki futbolseverlerin hayran olduğu birer yıldız haline gelirler...

 
Toplam blog
: 38
: 273
Kayıt tarihi
: 05.02.13
 
 

Futbol ve Fenerbahçeyi ne kadar çok seviyorum ki hayatımda ilk defa blog yazmaya karar verdim... ..