- Kategori
- Öykü
Son beş dakika
Küçük adımlarla ilerliyordu kendi güneşi sandığı ufkuna. Hala içinde bir tedirginlik vardı, acaba yol yakınken geri mi dönmeliydi. Bu tereddütler cazibeye kapılmış, biraz önceki tereddütlerden kurtulmuştu. Kafasını kaldırdı. Son kez gökyüzüne baktı; çünkü bir daha onun için gökyüzü olmayacaktı. Biraz daha ilerledikten sonra artık on beş katlı binanın en son katında ve en yüksek yerindeydi. İlk anda aşağıya bakamadı, ürktü, yoksa cesareti mi kırılıyordu . Hayır , hayır kırılmamalıydı; çünkü duygularını devamlı mantığından baskın çıkardı . Ellerini arkadan birleştirdi, rüzgarın uğultusunu dinledi, sanki çok sevdiği bir ezgi çalıyordu. Ayakları yeri tutuyordu ve bırakmıyordu. Aklına birden annesi geldi ve güldü. Hayatta her şey yapmacıktı.
O , sonsuzluğunu arıyordu; erişebileceği son noktayı. Belki de kimse ona hak ettiği değeri vermemişti, kimse ona gülmemiş ve en önemlisi sevmemişti kimse onu. O bilemezdi bir kızın ellerini, acaba nasıl yumuşaktı veya ne kadar sıcak . Ya da hiç dokunmamıştı saçlarına bir kızın, onun için bunların hiçbir değeri yoktu. Yoksa bunları da bu ıslık çalan buz gibi rüzgar mı söylüyordu; aklını mı çelmeye çalışıyordu, mutluluğu mu engellemeye çalışıyordu? Hiçbir şey gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmiyordu, sadece düşünmek ve uygulamak istiyordu.
Son kez adımını sonsuz sessizlikle dolu boş sokağın havasına bıraktı ve sadece düştü. Öyle bir düştü ki bir dal kırıldı, bir çiçek koptu, bir ilahi çaldı kulaklarda, ay ışığının önüne bulut geçti, karanlık doldu her yer. Kimse bilmedi, iki polis ve bir doktor haricinde...