- Kategori
- Şiir
Son durağa dek
Yarım tütüne sarılmış yenik melodilerin eseri bu ıslık.
Kışlık tabloları duvarlardan indirip
yerine ferahlatan hayatlar astık.
İyi olduğumuzu düşünüyoruz.
Kendimizce.
Bizce güzel sayılabilir bir ses kulağımızdaki.
Herkes sağırken ana haber bültenlerine,
kendi derdine ağlayana da kızıyoruz.
Uydurulmuş, yan yana getirilip birbirine yakıştırılmış satırlar dahi
bu görgüsüz gökyüzüne eksik kalıyor.
Çelimsiz güneşin ışığı kanatlarını açıyor yeniden.
Ve perdeler bir kez daha sıkılıyor aynı ateşe kucak açmaktan.
Kimine göre zulüm parmak uçlarına saklanmış acılarken,
kimine göre hala ve inadına öpülmek istenen bir sırttan ibaret.
Gözlerimizin kepenkleri
işaret verirken ölüme,
böylesine net bir korku,
böylesine net bir sancı uzak tutuyordu bu hevesten.
Gülüyoruz bazen, bazı şeylere.
Yüz yüze baktığımız insanlara,
bıkkınlık hissinin doruk noktasında bir nefeslik daha
sabır çekiyoruz.
Ufacık bakışlardan toz kapıp,
üzerimize üflenen art niyetleri yutuyoruz.
Öylece soluyoruz havasını neyselerin.
İnsanız.
İnsan sözcüğünün yan anlamıdır "gelip geçici"
Yemyeşil çimenler yerini bir gün,
kapkara bir toprak parçasına bırakacak.
Ve bu yere ev sahibi olacağız.
Çiçekler dikilecek,
kuşlar konacak,
böcekler gezecek,
ve kimbilir belki de topu kaçmış bir çocuk basacak ayaklarıyla yuvamıza.
Bir gün büyüdüğümüzü kabullenip,
hayatımıza acıları ve ağrıları aldığımızda anlayacağız
tütünlerin ve rutinlerin can sıkıcılığını.
Ama yine de
insan olmak;
acıyla ve aynıyla yaşamayı öğrenmektir.
Son durağa dek...