Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Öykü
 

Son durak çiçekleri - 4

Son durak çiçekleri - 4
 

Deniz' in Dalgası Vurur Duraklara


BİR PAZAR GÜNÜ

Ali’ nin artık tek işi, Aysel’ i düşünmek değildi artık. Dedesinin vefatı onu etkilemişti. Ortaokul bitirme sınavları vardı. Mahalleden ve aynı sınıftan, arkadaşı Remzi ile bitirme sınavı için hafta sonları Rumelihisarı’ ndaki, Halim Paşa Koruluğu’ na gidiyorlardı. Orda hem piknik yapıyorlar, hem de denizi seyrederek, bol oksijenli orman içinde, ders çalışıyorlardı. Yine sıcak bir Pazar günü aynı yere ders çalışmaya gittiler. Her zamanki gibi oturdukları yere yerleştiler. Ders çalışmaya devam ettiler. Bir ara arkadaşı Remzi seslendi.

- Ali bak, adamı dövüyorlar.

Ali baktı ve güldü.

- Ya bu Yadigar değil mi, filmlerde oynayan cüsseli adam.

- Evet o. Film çeviriyorlar demek ki.

O arada karşı ağacın altında, üniversiteli oldukları belli, bir grup hararetli hararetli konuşuyorlardı. İçlerinden iki kişi yanlarına geldi. Ali ile Remzi biraz çekinmişlerdi. Uzun boylu olanı onlara seslendi.

- Merhaba, gençler, oturabilir miyiz? Benim adım Semih, bu da arkadaşım Kemal.

- Tabi buyurun, dedi Ali

- Biz de sizin gibi öğrenciyiz. Hukuk Fakültesi’ son sınıftayız. Ders çalışıyoruz.

- Abi ders çalışıyorsunuz, fakat çok hararetli tartışıyorsunuz, neden? Diye sordu, Ali.

Semih başladı gözleri buğulanarak anlatmaya;

- Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını bilir misiniz? Onlar, o kahramanlar hakkında konuşuyorduk. Onlar suçsuz yere asıldılar. Ülkelerini ve halklarını seviyorlardı. Fakat anlaşılamadılar, anlayamadılar.

Ali ile Remzi dikkatle dinliyorlardı. Onlar da çevreden duydukları haberlerle, suçsuz ve haksız yere idam edildiklerini biliyorlardı.

Semih devam ediyordu konuşmasına:

- Arkadaşlar Amerika’ ya karşı gelmek, Amerika’ yı istememek suç mu? İşçi ve köylü haklarını savunmak suç mu? Bizler de onun okuduğu okuldayız ve bizler de Amerika’ yı istemiyoruz. Ülkemizi, insanlarımızı onlar mı yönetsinler?

Semih ve arkadaşı Kemal çok şeyler anlattılar. Ali ile Remzi’ ye başarılar dileyerek ayrıldılar.

Ali ve Remzi onlar gittikten sonra düşüncelere daldılar. Suç mu? Gerçekten bizi egemenlikleri altına almak isteyen uluslara karşı koymak, suç mu? diye düşündüler onlar da.

Akşam olmak üzereydi; Ali Remzi’ye seslendi.

- Remzi kalk gidelim. Geç oldu, evden merak ederler bizi.

- Haklısın Ali gidelim.

Etiler yoluna kadar, beraber yürüdüler. Oradan ayrıldılar vedalaşarak. Evlerine gittiler.

Ali, Aysel’i düşündü. Ne yapıyordu acaba. Nerdeydi. Bitirme sınavına nasıl hazırlanıyordu. Oysa Aysel’ de Ali’ yi düşünüyordu. Aysel’in kendinden küçük bir erkek kardeşi vardı. Ali evin tek evladıydı. Ali eve doğru giderken sanki türkü gibi bir şeyler mırıldanmaya başladı bu arada;

<ı>Dağı, taşı, bu dünyayı, hayatı

<ı>Çiçekleri, bu sevdayı, cananı

<ı>Seni bana sevdireni, yaratanı

<ı>Sorsam sana, tanır mısın?

<ı>

<ı>O yarattı, seni, beni her şeyi

<ı>O öğretti, sevmeyi, sevilmeyi

<ı>Seni bana sevdireni, yaratanı

<ı>Sorsam sana, tanır mısın?

<ı>

<ı>

Aysel’in hayaliyle başa başa kaldı sanki. Birbirlerine mahçup mahçup bakıyorlardı. Bir den hayallerinden sıyrıldı. Karar vermişti, yarın okul çıkışı bağlama alacaktı. Madem bir şeyler mırıldanıyorum, çalabilirimde kendi kendime, diye düşündü.

(((devamı gelecek……)))

 
Toplam blog
: 74
: 350
Kayıt tarihi
: 24.06.08
 
 

Ordu ilinde doğdu. İstanbul'da büyüdü. İlk ve orta, lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Ünivers..