Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Son küresel kriz ve çarpıcı gerçekler(3)

Son küresel kriz ve çarpıcı gerçekler(3)
 

...Bu defa fırtına çok büyük ve yeni bir çag başlıyor...


Son küresel krizin giderek tsunamiyi andıran dalgalarının yaratacagı hasarların büyüklügünü daha iyi anlayabilmek için bir hususun daha açıklıga kavuşturulması gerektigine inanıyorum.

O da ABD finansal sisteminde başlayan bu çöküşün, neden Avrupa ve diger ülkelere de bu kadar hızla yayılmasındaki soru işaretidir.

Bunun en temel sebebi ABD’de morgage kredileri batagı ile başlayan bu sürecte, ”ABD bankaları FED destegi ile Trumph gibi devasa inşaat şirketlerini kredilerken”, tüketicileri ise bankalarının altında kurdukları “fon”larla desteklediler ve büyük ölçüde tüketici kredilerini bu enstrümanla fonladılar.

İşte "bu fonlara saglanan kaynakların" arkasında ise büyük ölçüde "Avrupa bankaları ile bir kısım Asya bankaları" yer aldı.

Kriz patlak verip, ABD tüketicisi kredileri ödeyemeyince ilk tokat bu fonların alt yapısındaki yabancı bankalara patladı ve paraları bataga dönüştü.

ABD bankaları ise fonladıkları devasa konutlarla baş başa kalıp “gayrımenkul zengini”(!) ama "nakit fakiri" tefeci pozisyonuna düştüler.

Paralarını tahsil edemiyen ABD dışı Avrupa ve Asya bankaları ise kendi dertlerine düşüp batmanın eşigine geldiler.

Uluslararası finans sisteminde sıkça kullanılan "bankalararası fonlama-ödünç verme" sistemi de kilitlenince başlayan yangının sıcaklıgı bütün dünyada derinden hissedildi.

İşte krizin hızla yayılmasında bu küresel mekanizmadaki işleyiş çok etkili oldu ve oluşan nakit darlıgı ile birlikte dünya ekonomisinde resesyon(daralma)tehlikesi baş gösterdi ve talep hızla düşmeye, akabinde de arz bu duruma baglı olarak daralmaya başladı.

Aslına bakacak olursak, doganın kanunlarında oldugu gibi ekonomi kanunlarında da geçerli olan bir kural vardır ki, yaratılmış olan bir "para yok olmaz" ve olmakta olanın sadece paranın el degiştirmesi oldugu ve henüz tam görünmeyen "daha büyük ellerde" toplandıgıdır.

İnsanın aklına bazen bu olan bitenin, AB’nin başına bir çorap örmek isteyen ve dünya sahnesinden Avrupayı bir güç olarak silmeyi tasarlayan ABD’nin bir ayak oyunu muydu diye düşünmeyi de getirmiyor degil.

Zira baskı maliyeti 25 cent olan 100 dolarlık banknotlardan bol miktarda basan ABD merkez bankası FED, bu “sanal” paralarla büyük ölçüde kendi kendi bankalarını ve inşaat şirketlerini fonlarken, tüketiciyi ise büyük ölçüde Avrupa “reel ekonomisinden kaynak alan”(tüketici tasarrufları) AB finans olanakları ile fonlamış ve sonra da krizle bu paraları buharlaştırmıştır.

Ve son olarak FED'in yeni faiz indirimi gibi bir atak daha yaparak hayata geçirdigi ve neredeyse bu faiz indirimiyle Dolar'ı dünyanın en ucuz parası haline getirme girişimi AB için başka bir "çanlar kimin için çalıyor"filminin başlangıcı gibidir.

Zira bu son faiz indirimi Dolar-Euro paritesinde doları ucuz, euro'yu ise daha pahalı hale getirmiş ve AB için ABD'ye ihracatın kapılarını kapalı hale getirmenin bir yolu olmuş, deyim yerinde ise AB ikinci golü de burada yemiştir.

AB'nin ihracatının %50'ye yakınının ABD pazarı oldugu dikkate alınacak olursa, bu gelişme ile birlikte ABD sanayini koruyucu ama AB ihracat sanayini engelleyici bu son dakika volesinin birilerini hasta yatagında uzun süre yatıracaga benzemektedir.

Kısaca özetlemek gerekirse dünya da küresel güçler yeniden yapılanıyor ve sermayenin daha sınırlı ellerde toplandıgı yeni bir küresel ekonominin çatısı kuruluyor.

Bu kez sahnenin en güçlü aktörlerinin başında olan ABD’nin yanına "yeni ortaklar" olarak Çin ve Rus ekonomilerinin de yerleşecegini ve AB’nin ise bu oyunda geri plana düşecegini söylemek kahinlik olmayacaktır kanısındayım.

Özetle söylemek gerekirse, AB tarih sahnesinde bu dönemi mevcut konfor olanaklarını kaybetmeme, yaralarını sarma ve yoksullar kervanına katılmama mücadelesi ile geçirecektir denebilir ve AB tüketicilerini parlak günler beklememektedir

Dünya reel ekonomisinin %29’unu üreten ve 300 milyonluk bir nüfusla ise %40’ını tüketen devasa ABD ekonomisi ise, bu dönemde mevcut liderlik ve jandarmalıgını kaybetmemek üzere muhtemelen yeni küresel stratejilerini gözden geçirmeye yogunluk verecektir.

Öte yandan barışçı söylemlerle işbaşına gelen yeni ABD başkanı melez Obama’yı zorlu günler beklemekte ve truva atı misali yeni başkanın sepetinden barış çiçekleri yerine “kılınç ve kalkan ekiplerinin” çıkabilecegini söylemek hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Dünya zaten uzun süredir “yeni bir paylaşım masası”ndaydı, bundan sonraki sürec bu bir çeşit “ikinci Yalta Konferansı”nın görüşmelerinden nasıl yeni bir dünya düzeninin çıkacagı ve yoksullar kervanına katılacak yeni üyelerin kimler olacagı sorusunun cevabını bulmaya kaldı sanırım.

Şimdiden sonra Türkiye için de bir şeyler söylemenin zamanı geldi artık ve bundan sonraki yazımız “memleketimden insan manzaraları” olacaktır.

Devam edecek.

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..