Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '15

 
Kategori
Anılar
 

Son Osmanlı soruyor! “Bu kadar sene sonra böyle karşılanacaksam niye kovulduk ki?” (1)

Son Osmanlı soruyor! “Bu kadar sene sonra böyle karşılanacaksam niye kovulduk ki?” (1)
 

S. Demirel ve Osmanlı Hanedanlığı mensubu benzer ifadeleri kullanmaktadır; "Türkiye bazı gerçekleri kabule hazır değil"


“…Söğüt’ten elde kılıçla çıkıp, Viyana’ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiye’nin fenalığını nasıl düşünürdük? Ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştüğünde dönebildim…”. (1)

“.., Vahideddin’in hain olduğuna inanmıyorum… Ama dışarı çıkması hata… Kalsa, öldürülse bile ne olurdu? Dışarıda zaten topu topu dört sene yaşadı..” (2)

“…Şahbabam (Sultan Vahideddin), İngilizlere inandı. Bu, onun hatası oldu. Bir saltanatın diğerini yıkacağını tahmin edemedi. Şimdi, bizim aile susmak zorunda. Türkiye bazı gerçekleri kabul etmeye hazır değil henüz…”  (3)

“Gurbeti, vatansızlığı anlayamazsınız… Hepimizin evinde, Türk toprağı vardı. Yıllarca, başucumda Çamlıca toprağıyla yattım. Çocuklarım Türkiye’de büyüsün, Türkiye’de evlensin;Türkiye’de yaşasın istedim. Her işi denedim… Hammallık yaptım, yağlıboya tablo sattım. İzin çıkınca koşarak geldik ama, “Niçin geldiniz?” diyenler oldu. Nasıl yaşadığımızı bilmeyerek, hâlâ altın arabalarla gezdiğimizi sandılar…” (4)

Kadın, erkek ve çocuk tam 155 kişiydiler…

Osmanlı hanedanının tamamı, bu 155 kişiydi…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3 Mart 1924’te kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca Türkiye dışına çıkartıldılar.

Şehzadelere 24 ile 72 saat, kadınlara bir haftayla on gün arasında, önem sıralarına göre değişen süreler tanınmıştı. Sadece padişah eşleri olan kadınefendilerden ve hanımsultan-sultanzade çocuklarından, isteyenlerin Türkiye’de kalmasma izin verildi.

İkişer bin İngiliz lirasıyla sürgüne gönderilen hanedan mensuplarının Türk vatandaşlıkları ellerinden alındı, adlarına “sadece çıkışa mahsus” olan bir yıllık pasaport düzenlendi, Türkiye’ye girmeleri, Türkiye’den transit geçmeleri ve Türk topraklarında taşınmaz mal edinmeleri yasaklandı, mal varlıklarının da tasfiye edilmesi kararlaştırıldı. (5)

…Biz, sürgün Osmanlılar, her baharda bir kere daha ölür, diriliriz… Bütün gençliğimiz, en güzel hatıralarımız, istanbul’un baharı ile süslenmiştir” (6)

*

Sultan İkinci Abdülhamid’in torunu Mehmed Orhan Osmanoğlu, Sürgüne gidişi ve 68 yıl sonra ülkeye kabul edilişi ile ilgili yaşadıklarını Murat Bardakçı'ya  anlatmaktadır;

“..Bir akşamüzeri, mektepten yeni dönmüştüm. Konağa iki komiser geldi. Komiser, ağlıyordu. Bana bir kâğıt imzalattılar. 14 yaşındaydım. Ne olduğuna bile bakmadan imzaladım. Acelem vardı, bisiklete binecektim. Meğer, 24 saat içerisinde Türkiye topraklarını terkedeceğime dair garanti vermişim”.

Sultan İkinci Abdülhamid’in torunu, “şehzade-i civan-baht, asaletlu, necabetlu Mehmed Orhan Efendi” nin 67 yıllık sürgünü, bu kağıdı imzalamasıyla başlamış…”

Mehmed Orhan Osmanoğlu, 5 Mart 1924 günü, akşam saat dokuza çeyrek kala ayrıldığı Türkiye’ye 68 yıl, daha doğrusu 24 bin 986 gün sonra, 1 Ağustos 1992 günü, saat 17.00’de yeniden ayak bastı. Pasaport kontrolü için. Diğer yolcularla birlikte şıraya girdik. Bagajımızı, yürüyen bandın üzerinden alıp sıradan yolcular gibi gümrüğü geçtik.

Havaalanında ilk sözü,

-“Yahu, burada herkes Türkçe konuşuyor” oldu. Sonra,

-“Tabii, ben memleketimdeyim” dedi. “Kendimi hâlâ Fransa’da sanıyorum. Cannes’a, Menton’a gitmiş zannediyorum ama istanbul’dayım yahu. 68 senelik muhacirlik bitti.

Durmayan gözyaşları

Mehmed Orhan, istanbul’da sık sık ağladı. Önce, Swissair uçağının tekerlekleri Atatürk havalimanının pistine değdiği anda ağladı. Gözünden iki damla yaş aktı ve kendi kendine “Nefsine hâkim ol” diye mırıldandı. “Hani ağlamak, hassasiyet göstermek yoktu? Hani metanetini muhafaza edecektin?

Ama iradesi, gözyaşlarına söz geçiremedi. Yaşlar arttıkça arttı. Cebinden kâğıt bir mendil çıkarttı, gözlerini sildi, derken bana döndü ve sordu:

-“Beyim, gözlerim kızarmış mı? Ağladığım belli olooor mu?”.

Sonra otelde otururken, sokakta yürürken, fotoğraflarını gazetelerde görenlerin yanına gelip

-“Memleketinize hoş geldiniz” diyerek elini öpmek istemeleri üzerine ağladı. 20 dakika konuştuğu TV’de, kendi programını seyrederken de ağladı.

Ama en fazla gözyaşını, Çırağan Oteli’ndeki Boğaz’a nazır geniş odasından Beylerbeyi’ni, Kuzguncuk’u seyretmeye çalışıp hiçbirşey görememesi üzerine döktü.

Bir sabah. Boğaz Köprüsü’ne gidip üzerinde birkaç adım atmak istedi Mehmed Orhan. “Etrafı göremesem bile, havasını içime çekerim” dedi.

Köprüde durmak yasaktı ama

-“artık ne olursa olsun” deyip, otomobili bir kenara parkettik. 100 metre gerimizde, gişelerin olduğu yerde polisler vardı. Durduğumuzu görünce, üç polis bize doğru yürümeye başladı.

Göğüslerindeki yıldızlar, rütbeli olduklarını gösteriyordu.

Birinin elinde, o gün ilk sayfasında Orhan Efendi’nin resminin bulunduğu gazete vardı. Yaklaştılar ve içlerinden biri

-“Niçin durdunuz?” gibisinden bir şey sordu. Gazeteli olanı, okuyarak geliyordu. Birden, gözü otomobilin arka koltuğunda oturan Mehmed Orhan’a takıldı.

Bir gazeteye, bir ona baktı, sonra arkadaşına gösterdi. Bana,

-“Bu o mu?” diye sordular.

-“Evet” dedim ve o anda hiç beklemediğimiz bir şey oldu.

Polislerden biri otomobilin açık penceresine eğildi ve

-“Memleketine hoş geldin” dedi.

- ‘’Gazete, Fransa’ya geri döneceğini yazıyor. Senin vatanın burası. Burada kal’

Ve, üçü birden Mehmed Orhan’a selâm durdu. O da, polisler de ağlıyordu…

Polislerle vedalaşıp köprüden ayrıldığımız sırada,

-“Pek garip bir tecelli dedi. “68 sene evvel, kovulma emrimi tebliğ eden komiser de ağlıyordu.

Bugün bana ‘Memleketinize hoşgeldiniz’ diyen polis de ağlıyor.

Hem ağlıyor, hem beni ağlatıyor”.

“Galiba ortada bir hata var. Bu kadar sene sonra böyle karşılanacaksam niye kovulduk ki? Birileri vaktiyle bir hata etmiş ama, kim yapmış bilmooorum..”(7)

 

www.canmehmet.com

Devam edecek;

-Osmanlılar neden sürgün edildi? Bunun arkasında yatan ana neden; Yeni Devlet’in kurulmasının bir şartı mıdır, Yoksa (Osmanlının yokluğu) Lozan’ın kabul edilmesinde bir gerek midir?

Yararlanılan Kaynak; “Son Osmanlılar" Murat Bardakçı,

(1) Emine Mukbile OSMANOGLU (Sultan Reşad’ın torunu)

(2) Ahmed Kemaleddin KEREDİN (Sultan Abdülmecid’in torunu)

(3) Suade Hümeyra ÖZBAŞ (Sultan Vahideddin’in torunu)

(4) Osman Nami OSMANOGLU (Sultan Abdülhamid’in torunu)

(5) “Son Osmanlılar”, Murat Bardakçı

(6)Ali Vâsıb (1903-1984) (Beşinci Murad’ın torunu)

(7) Son Osmanlılar Murat Bardakçı, sahife:29

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..