Son punto!

"Son Punto" başlıklı yazıyı, Onpunto'ya veda ettiğim gün yazmayı düşünmüştüm.

Ancak, bir yılı aşkın süreyle yazdığım, çok farklı dünya görüşlerimiz de olsa, bir çok dost edindiğim Onpunto'ya bir gün geri döneceğimi düşünerek, son yazıyı yazmaktan vaz geçtim.

Bugün, benim gibi aynı zamanda MB'de yazan arkadaşlardan, Onpunto'nun kendini kapatarak yayın hayatına son verdiğini öğrendim.

Son saydığımda 350yi bulan bloğumla, editör olarak günde en az beş-altı saatimi ayırarak verdiğim emeklerle, bir tür "iş yeri" gibi algıladığım Onpunto'nun kapanışı beni üzmedi, desem yalan olur.

Türkiyede-belki dünyada da- emekleme aşamasında olan ama geleceğin maratoncusu konumunda bulunan blog yayıncılığının böyle bir fire vermesi, sivil ve demokratik düşünce platformlarının yok olması adına üzüntü veriyor.

Onpunto'yu kendini "ilga" etme noktasına getiren neden ya da nedenler nedir?

Onpunto'da yazarken de defalarca belirttiğim gibi, alabildiğine özgürlükçü bir alan olan site, yönetim tercihleri açısından demokratik bir olgunluk sergileyemedi.

"Burası belli bir dünya görüşünün önyargı ve vehimlerinin terapi edildiği merkez olmasın." dedim. Varlığını sadece bir siyasi partiye-iktidar partisine- muhalif olmakla ifade eden bir yapının, belli bir zaman sonra barutu tükenecekti çünkü.

Nitekim, manşetlere çekilen yazılar, ödül verilen bloglar farklı kalemlerden de olsa, hep aynı içeriği ifade eden yazılar oldu.

Onpunto yönetimi, para ödüllü bir blog sitesi kurmuştu ve ister istemez burada yazan herkesin aklında "para" duruyordu. Para'nın girdiği her yer gibi Onpunto'da her ay başında, ödüller dağıtıldığında tartışmalara, kırgınlıklara, kızgınlara hedef oluyordu.

Son aylarda, aynı kişilerin para ödüllerini kazanması ise, site yönetiminin "gözde" leri mi var, kuşkusunu doğurdu. Oysa yapılması gereken, madem işin içinde para var, belli bir sıra ile görece bir adalet sağlamaktı. Bu noktada paranın kendisi değil önemli olan... Paranın psikolojik etkisiydi.

Siz her gün yazıyor, gününüzün yarısını harcayıp editörlük yapıyorsunuz ama ödülü belli kişiler alıp duruyor... Bu durum insanda "çiğnenmişlik" duygusu yaratıyor. Yoksa alacağınız bin liranın bir servet olmadığı malum. Tabi, bizim bilemediğimiz başka nedenler de olabilir.

Benim gibi "Onpuntocu" pek çok arkadaş, yazılarını aynı zamanda MB'ye de veriyordu. Bundan sonra sadece Onpunto'da yazan pek çok arkadaş da MB'ye gelecek diye tahmin ediyorum.

Yani, MB editöryasının iş yükü artacak. Ama raitingi de artacak.

Aslında üzücü olan bu hadiseden MB için çıkarılacak dersler de var: Şöyle ki;

1-Editöryal disiplini elden bırakmayarak, bu alanı kişisel ifrazatların boşalma yeri olmaktan korumak... MB bunu iyi yapıyor.
2- Fikre, hukuk sınırları içinde sonuna kadar özgürlük tanımak ama fikri ifade kalitesinden ödün vermemek... MB bu konuda da başarılı
3-Türkiye fotoğrafının bütününü görmek: Bu ülkenin Ağrıdan Edirneye geniş bir coğrafyası var ve bu coğrafyada değişik inanışlar ve yaşayışlar mevcut. Bunların hepsine -yine hukuk çercevesinde- eşit mesafede olmak.
4-Bu anlamda günlük siyasetin dar alanına hapsolmadan daha geniş ufukları görebilmek ve bu yönde tutum ve davranış geliştirmek.
5-Site'yi asla belli bir zihniyetin, belli bir siyasi duruşun yayın merkezi haline getirmemek. Sistemi, devleti değil, halkı ve sivilliği merkez almak...

Maddeleri çoğaltabiliriz.Ancak fazla ileri gidip ukelalık etmek istemem. Daha önce yazdığım gibi, İnternet teknolojisinin en yararlı, en hayırlı işlevlerinden biri olan "blogculuk" un gelişmesini, yaygınlaşmasını ve eli kalem tutan, söyleyecek sözü olan herkese açık olmasını diliyor ve istiyorum.

Belki de bu alan, söyleyecek sözü bitmiş, kendini tekrardan başka bir şey yapmayan çok sayıda köşe yazarının yerini dolduracak insanların keşfedildiği verimli bir kaynak olacak gelecekte. Olmalı hem de...

Onpunto'nun "son nokta" yı koyması karşısındaki üzüntümü ve düşüncelerimi ifade etmek ihtiyacı ile bu yazıyı kaleme aldım. Blog dünyasının daha da zenginleşmesini dileyerek bağlamak istiyorum...