- Kategori
- Gündelik Yaşam
Son-uç
Göz alıcı parlak gün ışığında,
Aynıydı hepsi kendi parlaklığında
Kızıl örtüler serilmeye başladığında
Hazırlıksızdı hepsi...
Ne zaman ki sıyırdı gece kızılı, serdi o kapkara uzantıyı
İşte o zaman çıktı ayyuka,
Sahte ışıklar...
Karanlıkta parlayan sadece onlardı, gerçeğin görünmeyen siyahlığına inat
Karanlıkta yol göstermeye gönüllü
Karanlıkta, karanlığa daha fazla çekmeye hazır
Karanlıkta görmeyen gözlere artı çekilen bir mil...
Karanlıkta görmeyen gözlerini sahte ışığa çevirdiğinde ne kadar da sevinmişti oysa...Ne kadar mazlumdu kalbinin sevgi atışında uzatılan ele elini uzattığında! Ah, dedi ah ki yanılmışım...Yanılmışım o sahte ışığın göz kamaştırıcı aydınlığında. Sahteliğin lekesi yayılıvermişti birden, elinden tüm vücuduna. Ve sevgiyle atan kalbinde şimdi kocaman bir yarık...Öyle küçücük bir çizik değil, kocaman bir yarık açılmıştı!
‘’Ben izin verdim, o yüzden böyle oldu’’ derken, kendini kör kuyulara atarcasına hırpalamalardaydı...
Kırılan neydi o anda, karanlığın loş sahte ışığının altında? Kıran kimdi? Ya da kırdıran? Sorular, sorular...Kırılan gurur mu, güven mi; hem kendine hem de başkalarına...Peki ya kıran; belki farkında bile değildi. Onun da ışığı kendince en doğru olandı...
Aslında herkes kendince aynı hedefin peşindeydi belki de...
Karanlığın en göz gördürmez karasında,
Sahte ışığın yanıltıcı yönlendirme oklarıyla
Çıktığı bu yolun sonunda
Birleşirken sehere doğru yollar,
Mazlumlar darağacında can çekişirken ve zalimler,
Kadeh kaldırırken zafer kutlamalarında
Şerefine diyerek, o sahte ışığa
Doğan gün ışığının altında
Aslında birleşiyordu son-uçlar!