Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

salih haluk reşat şentürk

http://blog.milliyet.com.tr/shr

11 Temmuz '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Son yaprak

Son yaprak
 

Koca bir hayat ellerimin arasından uçup gidiyor.Bir dostumun söylediği gibi
kaç bayram, kaç yaz tatili kaldı avucumuzda.. Avucumu açmaktan korkuyorum, kalan bayramlar
ve yıllar uçacak diye...

O.Henry'nin muhteşem hikayesini hatırlarsınız belki;

Bir öğrenci kentinde,üç katlı tuğla bir evde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı.
Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri
zatürree hastalığına yakalandı.Hasta kız odasının camından bahçedeki ağacın tek tek düşen
yapraklarını saymaya başlar. Geriye doğru sayıyordu; "Oniki" dedi, biraz sonra da "onbir"
arkasından "on".... Dönüp arkadaşına "Neyin var?" diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde
"altı" dedi. Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.

İşte biri daha gitti. Topu topu beş tane kaldı şimdi. Yapraklar, asmanın yaprakları.
Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim. Hissediyorum bunu.
"Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü görmek istiyorum..
Ondan sonra ben de gidecegim." diyerek cevap verdi.

Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt katta ki yaşlı ressama ziyarete gitti.
Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama.Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu.
Ertesi sabah hasta kız hemen arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret!
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle esen
rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu.

"Bu sonuncusu" dedi hasta kız."Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.
Rüzgârı duydum. Bugün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim."

Derken şiddetli yağmur tekrar başladı. Hava yeteri kadar aydınlanır aydınlanmaz,
genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı hâlâ yerindeydi. Genç kız,
yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra arkadaşına seslendi. "Münasebetsizlik
ettim. Benim ne kötü bir insan olduğumu göstermek istercesine, bir kuvvet o son yaprağı
orada tuttu.Ölümü istemek iyi birşey değil. Şimdi biraz bana çorba verebilirsin." dedi.
Akşamüstü gelen doktor ayrılırken; şimdi alt kattaki bir hastaya bakmam gerekiyor.
Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree.

Ertesi gün doktor : "Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız." dedi.O gün öğleden sonra arkadaşı
artık iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede
yattıktan sonra ölmüş.

Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken bulmuş. Pabuçları,
elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir haldeymiş. Öyle korkunç bir
gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti kimse. Sonra, hâlâ yanık duran bir gemici
feneri, yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde
birbirine karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış bir kaç fırça
bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgâr estiği zaman bile yerinden
oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şaheseriydi. Yaşlı adam,son yaprağın düştüğü gece
ağacın dayandığı duvara bir yaprak resmi yapmıştı.

İşte bu hikayedeki gibi ben de duvara çizmek istiyorum,Son yaprağı.
Başka çare yok... Uçuyor; sevgiler, umutlar,hayaller hayatımızla beraber...

Esme be rüzgar!
Tutunmak istiyorum son yaprak gibi hayata...

 
Toplam blog
: 136
: 750
Kayıt tarihi
: 18.02.07
 
 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezuniyeti ve askerlik sonrasında başladığım iş hayatım aynı kuru..