- Kategori
- Şiir
Son yolculuk
www.firatuni.com
Perçemine dokundum sen uyurken,
Alnında ki çizgileri öptüm tek tek,
Ak düşmüş saçlarına dokunup,
Bu benim kadınım mı diye ağladım.
Hatıralar doldu ansızın odaya,
Yaşadığımız aşk , tıpkı o yaz akşamında ki gibi
usulca süzülüverdi pencereden içeriye.
Sevişmelerimiz sonrası, narin bedenini seyrettiğim
Hiç bitmese diye dualar ettiğim geceler geldi aklıma.
Beyaz geceliğinin içinde , lilyum kokusu teninin
üzerine düşen simsiyah saçlarını tarayışın canlandı birden.
Arkandan her sarılışımda , aynada ki görüntümüzden utanarak
"Çok yaşlıyım değil mi? " demelerin dün gibi çınlıyor kulaklarımda.
Çocuksu , kırılgan , masum ruhunda ki asaletine aşıktım oysa ben.
O küçücük bedende ki kocaman yüreği,
Arsız bedenime "hayır" diyebilen kadını sevmiştim.
Gözleriyle gülen , gözleriyle konuşan , gözlerinde eridiğim,
Sabahlara dek hiç bıkmadan dinlediğim,
Başımı göğsüne yaslayıp , dertleştiğim ,
O kadını sevmiştim...
Hep senden bir çocuğum olsun istedim.
Kömür karası gözleriyle sen gibi gülen,
Yüreği sen gibi seven,
Teni senin gibi çiçek kokan ,
Sen gibi koşarak boynuma sarılan,
Sen gibi " seviyorum " diyen...
Beni tarifsiz acılara terk ederek gittin bir sabah.
"Utanıyorum" yazmışsın gömleğimin üzerine..
Aşktan geriye kalan tek bir kelime..
Yokluğunda yüreğim yas tuttu sevgimize,
Unutmadı seni kaçtığın genç , prensesim.
Unutturamadı anıları sahte bedenler,
Yatağım hep boş kaldı , kalbim gibi
Beni de götürdün sen giderken.
Bu gece rüzgâr seni görmüş sahilde..
Haber verdi yıldızlar koştum olduğun yere,
Kalabalık toplanmış gittiğimiz kahvede,
Yerde yatan o kadın , perişan bir halde,
"Götür beni" diyebildi kısık bir sesle.
Yıllar önce ki gibi yatağımdasın.
Ben gibi küçülmüş , yorgun ve hastasın,
Parmaklarını tutsam kırılacak, ellerin buruş buruş,
Tenin sigara kokuyor, dudaklarında izmarit yarası,
Apansız açıyorsun katran karası gözlerini,
O an akıyorum yüreğine,
Birlikte kapatıyoruz gözlerimizi,
Son yolculuğa el ele...
Nur Zeynep Çelik.
14.10.2008
Alnında ki çizgileri öptüm tek tek,
Ak düşmüş saçlarına dokunup,
Bu benim kadınım mı diye ağladım.
Hatıralar doldu ansızın odaya,
Yaşadığımız aşk , tıpkı o yaz akşamında ki gibi
usulca süzülüverdi pencereden içeriye.
Sevişmelerimiz sonrası, narin bedenini seyrettiğim
Hiç bitmese diye dualar ettiğim geceler geldi aklıma.
Beyaz geceliğinin içinde , lilyum kokusu teninin
üzerine düşen simsiyah saçlarını tarayışın canlandı birden.
Arkandan her sarılışımda , aynada ki görüntümüzden utanarak
"Çok yaşlıyım değil mi? " demelerin dün gibi çınlıyor kulaklarımda.
Çocuksu , kırılgan , masum ruhunda ki asaletine aşıktım oysa ben.
O küçücük bedende ki kocaman yüreği,
Arsız bedenime "hayır" diyebilen kadını sevmiştim.
Gözleriyle gülen , gözleriyle konuşan , gözlerinde eridiğim,
Sabahlara dek hiç bıkmadan dinlediğim,
Başımı göğsüne yaslayıp , dertleştiğim ,
O kadını sevmiştim...
Hep senden bir çocuğum olsun istedim.
Kömür karası gözleriyle sen gibi gülen,
Yüreği sen gibi seven,
Teni senin gibi çiçek kokan ,
Sen gibi koşarak boynuma sarılan,
Sen gibi " seviyorum " diyen...
Beni tarifsiz acılara terk ederek gittin bir sabah.
"Utanıyorum" yazmışsın gömleğimin üzerine..
Aşktan geriye kalan tek bir kelime..
Yokluğunda yüreğim yas tuttu sevgimize,
Unutmadı seni kaçtığın genç , prensesim.
Unutturamadı anıları sahte bedenler,
Yatağım hep boş kaldı , kalbim gibi
Beni de götürdün sen giderken.
Bu gece rüzgâr seni görmüş sahilde..
Haber verdi yıldızlar koştum olduğun yere,
Kalabalık toplanmış gittiğimiz kahvede,
Yerde yatan o kadın , perişan bir halde,
"Götür beni" diyebildi kısık bir sesle.
Yıllar önce ki gibi yatağımdasın.
Ben gibi küçülmüş , yorgun ve hastasın,
Parmaklarını tutsam kırılacak, ellerin buruş buruş,
Tenin sigara kokuyor, dudaklarında izmarit yarası,
Apansız açıyorsun katran karası gözlerini,
O an akıyorum yüreğine,
Birlikte kapatıyoruz gözlerimizi,
Son yolculuğa el ele...
Nur Zeynep Çelik.
14.10.2008