Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '08

 
Kategori
Bayramlar
 

Sonbahar bayramları güzeldir

Sonbahar bayramları güzeldir
 

Kıbrıs el işlerinde görüntüler


Alışkanlık oldu belki “ Nerde o eski bayramlar?” dememiz.
Ama aslında sitemin içinde gizli olan, sadece özlemlerimiz...
Çok şey yoktu ama yine de güzel ve içerikte, manevi olarak daha zengindi eski bayramlarda.

Evlerdeki telaştan, çocuk çoluğun heyecanından farklı bir mevsim gibi karşılanırdı bayramlar.

Eskiden bayramlarda, şeker yerine sevgiler de ağırlanırdı.

Eski bayramlarda, telefonla mesaj yoktu onun yerine, sarılıp kucaklamalar vardı.

Eski bayramlarda, uzaklarda tatil yerine, yakın ziyaretler yapılır ve uzun uzun en güzel sohbetler yaşanırdı. Akrabalar, birbirlerinin simalarını unutmayacak sıklıkta muhabbetler yaratırdı.
Ne bilgisayar, ne de günümüzün en gelişmiş teknolojik aygıtları vardı. Ama engin tecrübelere ve zengin kültüre sahip büyüklerimiz, bize geçmişi bir ders gibi anlatırlar, bizler de o engin yüreklerin, engin tecrübelerini, pür dikkat dinlerdik. Kitap gibiydiler. Hayal dünyamızı harekete geçiren nice hikayeleri vardı. Maddi yönden insanlar daha fakir olabilirdi ama manevi zenginliklerimiz çoktu.

O zamanlarda, “Küreselleşme” değil, “imeceleşme” vardı. Para yerine kredi kartı da yoktu.

Bugünkü gibi geniş yollar da yoktu, arabalara da etrafta pek rastlanmazdı. Hele de bugünkü gibi gelişmiş arabalar hiç yoktu. Dolayısıyle, ulaşım, bu kadar kısa değildi. Hele de nenelerimizin anlattığına göre, daha da eskiden, havada “uçak” görmek “ufo” görmek gibiydi. Günümüzde ise uçaklardan inmiyoruz değil mi? Gemi seyehatlarinde ise en gelişmiş cruise’larla seyahat ediyoruz bugün. Atalarımız anlatır, bizler dinlerdik. Larnaka’daki liman yapılmadan önce, taa Limasol’a gidermiş yolcular, İskele ya da iskele başı da yokmuş, küçük sandallarla gemiye taşınırmış yolcular. Bizler de masal gibi dinlerdik.
Herkes, bahçesinin, bademinin, zeytininin, koyununun, keçisinin, atının, eşeğinin ya da ineğinin derdindeydi, sadece. Kısacası, “Saf adalı” insanlardık ve doğayla içiçe doğal yaşıyorduk anlaşılan.
Evet, belki çok şey yoktu ama hissedilen “bayramlar” vardı o zamanlar. Şimdi ise herşey var, “bayramlar” ondan farkedilmiyor biraz da?
Kimse kimseye, büyüklerinin elini öpmesi gerektiğini hatırlatma ihtiyacı duymuyordu. Küçükleri sevindirmeyi de kimse kimseye hatırlatmazdı. O kültür içinde yaşıyorduk ve herşey kendiliğinden oluveriyordu.

Hani 5 şilin çok büyük paraydı ve kuruşlarla çocukları sevindirir, günlerini çifte bayram yaparlardı.
İşte o günlerde, bayram olduğu için erken kalkılır ve mutlaka camiye gidilirdi. Çocuklar için bayramlıklar ve bayramda verilen para en büyük eğlenceydi..İşte o zamanlar “farkedilirdi bayramlar”.

Bir de ayrılıklar ve hasretler çok büyüktü o zamanlar. Tahsile gidenler, okul bitmeden dönmezdi. Telefonsuz, internetsiz, kutlanıyordu bayramlar ve mutlaka, yurt dışından gelen, üzerinde iki pul yapıştırılmış sanal olmayan bir bayram kartı vardı aynaların önünde iliştirilmiş.
Bir de, ne vardı, hatırlar mısınız ? Gündelik ve yabanlık odalar. Yani günlük kullanılan bir oda bir de sadece özel misafirler için ayrılan ve kimsenin girmesine, dağıtmasına izin verilmeyen yabanlık odalar vardı her evde. Bayramlarda açılırdı işte o kapılar misafirler için sadece. Örneğin bir yabanlık odada oturmadan, 1974’ten sonra kuzeye geçtiğimizde, o odayı dokunulmadık bırakıp da gelmiştik. Dolayısıyle bugün evimdeki her odamı tepe tepe kullanıyorum ve çocuklarıma da kullandırıyorum.

Çat kapı giriyordu dostlar eskiden, şimdi ise önceden randevu alarak“ müsaitseniz oturmaya geleceğiz” diye soruyorlar. Elbette bunun adı da medeniyet.

Bugün, kim “ben, hala o eski benim” diyebilir ki ? Kimse eski kendisi değildir. O halde bayramlar nasıl eski bayramlar olsun ki?
Günümüzde çok mu değişti bayramlar? Değişen bizleriz ve yaşam koşulları değişti. Ve çocukları bayramlarda küçük şeylerle sevindirmek mümkün olmuyor maalesef..Biraz da yabancılaştık birbirimize ve hatta biraz da kültür erozyonuna uğramış gibiyiz. Üstelik bugün, eğitimden, ekonomiden, sağlıktan binbir gaylelerdeyiz. O halde bayramların suçu ne?
Zaman hep ayaklarımızın altında geçip gidiyor sanıyoruz değil mi?
Oysa zamanın içinden geçip giden bizleriz..
Kısacası eskiden bayramlar değil, biz başkaydık.

Bayramı bayram yapmak biraz da bizim elimizde.
İnanın, hayat da, bayram da, “bir gündür”, o da, bugündür diyerek yaşamak en güzeli.
Ne cok sıcak, ne çok soğuk, ılık bir havada yeni bir sonbahar bayramını karşılıyoruz.

Dilerim ki; Sonbaharın, kışı müjdeleyen yağmurlarıyla ıslansın ruhunuz, yeniden filizlensin yüreğiniz ve yeniden yeşersin. Sonbaharda dökülen yapraklar gibi, bütün kötülükler dökülsün hayatınızdan, savrulup rüzgara kaybolsun sonsuzluklara.

Bu bayram, kırgınlık ve küskünlükleriniz son bulduğu en güzel bayram olsun ..

Dört mevsimi içinizde hissettiren, yüreğinizi aydınlatan, cıvıl cıvıl bir bayram olsun.

Emine Sütcü
05.12.2008

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..