Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '11

 
Kategori
Öykü
 

Sonbahar'ın Hüznü

Çıkan her yaprağın kuru sesi Firuze'ye kışın yaklaştığını hatırlatıyordu... Öylesine sevmiyordu ki kışı ve soğuğu. Kış demek onun için; hastalık, kalın giysiler, erken kararan hava ve izlenen televizyon dizileri demekti...

Firuze 3 kız kardeşi, anne ve babasınla yaşayan orta yaşlarına gelmiş bir kızdı Evliliğe hiç bir zaman sıcak bakamamış bu sorumluluğu taşıyamamaktan korkmuş iki duygu arasında  kalmış biri olarak yaşadı bu yaşına kadar. Sonbahar ona yaşadığı ilkleri hatırlattığından mı olsa gerek sürekli geçmişteki anılarıyla yaşamayı severdi. Herkes ona hayallerinden başka hiç bir şeye sahip dersin derdi. Aslında o bir sonbahar günü her zaman yürüyüş için gittiği park ta karşılaştığı "o şeyi düşünüyordu". Onu hayatının öyle önemli bir yerine koymuştu ki; kimselerin onu anlamadığını söylüyordu. Aylarca ortadan kaybolan  "o şey" yüzünden yemeden içmeden kesilerek yataklara düştü.Firuze' ye göre onu tanıyan hiç kimse onu bırakmak istemezdi. O çok neşeLi, şen şakrak, konuşkan, güzel, arkaş canlısı , annesinin en gözde kızı, evdeki herkesin önceliği ve biriciğiydi. 2 kardeşinin daha olması dahi Firuze'nin bu durumunu değiştirmedi. Parkta karşılaştığı " o şey"  ona yaklaşmadığı gibi asıl onun sevdiği kişi değildi. Bir kaç kez karşılaştığı parkta  yüzüne bakarak  devam etmişti yürümesine. Firuze  karşılaştığı o şeyi ailesine öyle bir anlatmıştı ki ailesi bu durumdan çok etkilenmişlerdi. Kardeşlerine bile anlatırken " o şeyin "ismi için  ağzından Faik çıkıvermişti. Evde  Firuze'nin Faik' e olan aşkını bilmeyen kalmamıştı.. Firuze her gün  yalanlarına  bir yeni yalan  daha ekleyerek durumunu dahada çıkmaz bir hale soktuğunu farkındaydı. Aslında çirkin bir kız sayılmazdı... Hayatında bir sonbahar günü karşılaştığı ismi Faik olan bu erkek dışında kimseye böylesine aşık olmamaştı. Firuze'nin anne ve babası öylesine mutluydular  ki; bir dediklerini iki etmedikleri Firuzeleri aşıktı. Aşık olduğu erkekle evlenecekti. Evde konuşulan tek konu Firuze'nin evliliğiydi. Firuze farkına varmadan yalanlarına kendiside inanmaya başlamış ve durumun karmaşıklığından da rahatsızlık hissetmiyordu. Her eve girdiğinde Faik'le parkta yaptığı yürüyüş ve birlikteliğinden aldığı keyfi anlatıyordu. Aileye durum karmaşık gelsede Firuze'ye fazla soru sormaya cesaret edemiyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki;Firuze bir şeyi ne kadar anlatmak isterse o kadar anlatırdı. Israr ederlerde hiç bir şey anlatmayacağından korkuyorlardı.

Firuze öylesine mutlu ve Faık'e öylesine aşıktı ki;ev sakinleride güzel bir bekleyiş içindeydiler. Bir gün....... o pazar sabahı ortanca kardeş Nagihan'ın aklına ablasını izlemek geldi. Ablasının bu kadar aşık olduğu erkeği görmek ve tanımak istiyordu. Evdeki hiç kimse bunu sormaya cesaret edemediği için o ablasını izlemenin doğru olduğuna karar verdi. Evdeki hiç kimsenin Firuze'nin üzmeyi istememesinin bir sebebi vardı. Firuze uzun yıllardır böbrek hastasıydı. Yıllarca tedavi altında tutuluyordu. Ne kadar bu şekilde yaşar bilinmiyordu... Ailenin tek amacı Firuze'nin yüzünün gülmesiydi .Onun mutluluğu yıllarca çaresiz ve mutsuzluğa alışmış bir ailenin üstlerine bir güneş gibi doğmuştu.

Nagihan Hızlı adımlarla yürüyen ablasına yetişmek için acele ediyordu. Karşısında nasıl biriydi bu Faik denilen, ablasının deli gibi aşık olduğu erkek... Nagihan ablasıyla arasında yürüme mesafesini ayarladığını düşündüğü an, ablası parkın yanından sık ağaçları olan büyük ormana girdi. Nagihan bir an korkmuştu. Niçin acaba ablası ormana girmişti. Habuki; asla ablası ormana girmezdi. Hatta hep bu ormandan korkmuştu da. Tüm cesaretinle izlemeye devam etti. Bir zaman sonra büyük bir çınarın koğuna oturan ablası garip sesler çıkarark ağlıyordu ve karşısındaki köpekle konuşuyordu. Gözlerine inananamıyarak olduğu yerde dondu Nagihan. Orta yaşına kadar hiç bir erkek arkadaşı olmamış böylesine bir erkeği sevmemiş olan ablası sevdiği erkek olararak, bir köpeğemi böylesine bağlanmış ve sevmişti. Ailesini nasıl böylesine kandırmış ve ailesini bir beklenti içine sokımuştu. Nagihan gördüklerini ailesine nasıl anlatıcaktı? Ailesi neler düşünecekti? Ablası aklını mı kaybetmişti yoksa! Kendini bildi bileli bu sonbahar ayları ablasına hiç iyi gelmemişti. Bilirdi ki; sonbahar kışın habercisi ve kışı da hiç sevmezdi ablası. Kurtulamadığı ve sırtında yıllarca bir yük olarak taşıdığı böbrek hastalığını bir sonbahar sabahı öğrenmişti. Ailesine bundan böyle sevdiğim bir arkadaşım diyerek anlattığı sözüm ona Faik'i bir sonbahar pazar sabahı tanımıştı.

Ancak Firuze'nin yaşadıklarını ve gerçeği Nagihan'ın dışında kimse bilmedi ve öğrenemedi. Çünkü Firuze ormandaki bu çınarın koğunda ismine Faik verdiği köpeğe sarılı ölü bulunduğunda..... herkesin dilinde tek bir şey vardı. Firuze aşkından öldü ve  o sonbaharı hiç sevmezdi...................SON.

 
Toplam blog
: 17
: 177
Kayıt tarihi
: 16.05.11
 
 

Ben kitap kurdu. Amötörce de olsa bir şeyler karalayan ver bundan büyük mutluluk duyan biri. Yeni öğ..