Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Songül'ün kaderi

Songül'ün kaderi
 

Bundan yaklaşık 25 yıl önceydi. O yıllarda ne kapıcı, ne de temizlik firmaları olmadığı için, apartmanımızın merdivenlerini temizlemeye bir abla geliyordu; Güler abla. Adı gibi güler yüzlü, sessiz, sakin, ezik görünüşlü biriydi Güler abla. Bir ara kızıyla birlikte gelmeye başladı. Kızı, ilkokul sondaymış. Yaşına ve kısacık boyuna rağmen daha büyük gösteriyordu, bedeni erken geliştiği için. Adı Songül'dü.

Güler abla tipik varoş kadınları gibi konuşurdu. Bu yüzden hem annem, hem de ben Songül'le ilk konuşmamızda çok şaşırmıştık. Duru bir İstanbul ağzıyla konuşuyordu Songül. Öylesine kibardı ki, yaşı ne olursa olsun, herkese ' Siz ' ve ' Efendim ' diye sesleniyordu. Sıcacık, annesi gibi gözlerinin içi gülen bir kızdı. Pek de hamarattı, annesinin işini kolaylaştırıyordu.

Güler abla ile çok samimi olmuştuk. O yıllarda çocuklarım küçüktü ve temizlik için yardımcıya ihtiyacım vardı. Güler ablaya bana yardıma gelip gelemeyeceğini sordum. ' Bilmem ki ' dedi. Daha önce hiç ev temizliğine gitmediği için tereddüt ettiğini söyledi. Sonra da eşine danışıp bana haber vereceğini ekledi. Eşi, merdiven temizliği yaptığı apartmanda olduğum için izin vermiş. Güler abla ile daha samimi olduk bana geldikçe. Sonrasında da, annem, diğer komşular temizlik için kendi evlerine de gelmesini istediler. Böylece Güler abla bizim apartmandan biri oluverdi. Onu sevmeyen yoktu ki zaten.

Bir öğretmen arkadaşım vardı, Serpil abla. Birgün onunla konuşurken Songül geldi aklıma. Serpil abla da Songül'ün okulunda öğretmendi, belki tanır diye sormuştum. Tanıyormuş, hem de nasıl!!! Benim de Songül'ü tanıdığımı duyunca, Songül'ün ev adresini almamı istedi Güler abladan. Meğer Songül inanılmaz güzellikte resimler yapıyormuş. Serpil abla bu yönde eğitim almasını önermiş Songül'e. Songül de babasının okul bitince kendisini evlendireceğini söylemiş üzüntü içinde.

Serpil ablaya adreslerini verdim. Okul müdürüyle gitmişler evine. Saatlerce yalvarmışlar babasına, Nuh demiş, Peygamber dememiş babası. Evlendireceğini söylemiş üstelik. ' Yazık olacak kıza, bunca yıllık öğretmenim, böyle güzel resim yapan öğrencim olmamıştı ' demişti Serpil abla. Güler ablaya sorduğumda da aynı cevapları almıştım. Kocasının inadından, kararından vazgeçmeyeceğinden falan bahsetmişti.

Aradan mevsimler geçti. Songül evlenmişti çoktan, henüz 14 yaşında hem de. İçim sızlamıştı duyunca. Ve hemen ertesi yıl bebesi oldu Songül'ün. Güler abla ağlayarak anlattı. ' Canından can koptu Songül'ün ' diye. Hem yaşı küçük, hem de boyu kısa olduğu için çok zor doğum yapmış, o henüz anneliğe hazır olmayan bedeniyle. Doğumu bir kadın doktor yaptırmış. Doğumdan sonra kızarak babasını çağırmış. ' Bu çocuğa nasıl kıydınız ' diye bağırdı, demişti Güler abla.

Gene mevsimler geçti aradan. Songül'ün nasıl olduğunu sormaya korkuyordum Güler ablaya. Günün birinde o açıldı bana. Songül hastayken komşuları yaşlı bir kadın iğne yapmaya gidiyormuş. Songül'ün morluklar, çürükler içinde olduğunu görmüş iğne yaparken ve Güler ablaya anlatmış gördüklerini. Güler abla da bunun üzerine Songül'ü sıkıştırmış ve gerçeği öğrenmiş; kocası sürekli dövüyormuş Songül'ü.

' Ne yapacağımızı bilemedik ' dedi Güler abla. Şaşırdım!!! Ama doğru ya, kaç anne ne yapmıştı o güne kadar? ' Bak Güler abla ' dedim, ' Sana anlatacaklarımı iyi dinle '. Ve anlatmaya başladım; Dayak yediği günün ertesinde size gelsin Songül, hemen hastaneye götürüp dayak yediğine dair rapor alın, sonra da o raporla karakola gidin, zabıt tutturun. Dahası; Güler ablaya da akıl verdim, çalıştığı paradan ayırıp kendisini İsteğe Bağlı Sigorta'ya kaydettirmesi için. Güler ablanın gözleri bir başka güldü bunları duyunca. Söz verdi söylediklerimi uygulayacağına dair.

Aradan epey bir zaman geçti. Güler abla gördüğüm en güzel gülüşüyle Songül'ü kocasının artık hiç dövmediğini söyledi. ' Senin sayende oldu Tülin hanım, gözü çok korktu damadımın, polis işin içine girince ' dedi, ' Keşke daha önce anlatsaydım sana ' diye ekledi. Ben Güler ablanın iki katı mutlu olmuştum; hem Songül artık dayak yemediği için, hem de bir işe yaradığım için.

Gün geldi o apartmandan taşındık. Güler abla şimdiki evime de geldi birkaç kez. Artık hep mutluydu. Öyle merhametli bir kadındı ki, çocuklarım küçükken kızıp bağırdığımda ağlardı ' Kıyma çocuklara ' diye. O merhametli kadının gülmesi çok önemliydi benim için. Bir parçacık da olsa kendime pay çıkarıyordum o gülüşten.

Güler ablayı en son ayağımı kırdığım yıl gördüm, geçmiş olsun demeye gelmişti bana. Gene neşeliydi. Diğer çocukları Songül gibi çocuk yaşta evlenmemişti. Belki biraz da bundandı neşesi. Güler ablanın oturduğu semt, şimdi şehrin en gözde işyerlerinin olduğu semtlerden biri. Sanıyorum şu anda çok rahattırlar, evlerini kat karşılığında verip, belki Songül'e bile bir daire verebilmişlerdir. Ama tabii Songül'e artık asla veremeyecekleri bir şey var; doya doya yaşayamadığı çocukluğu, gençkızlığı ve elbette resim konusunda belki de çok tanınmış bir isim olma şansı.

Songül'ün kaderini kim çizerdi dersiniz? Babası mı, annesi mi, kocası mı, okul müdürü ile evine gidip yalvaran Serpil ablam mı, yoksa Songül'ün kendisi mi?

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..