Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sonra işte dedim ki; böyleyken böyle...

Sonra işte dedim ki; böyleyken böyle...
 

Televizyonunu yeni açan izleyiciler için tekrar etmek istiyorum, tekrar edecek hiç bir şey yok gidişinden beri...

Tezer Özlü okuyorum günlerdir. Birisi çıkıp gerçek değildi desin istiyorum, Ferit Edgü'ye yazdığı mektuplar... O da tıpkı müşteri kaybetmek istemeyen esnaf gibi, sahibinin elindeki kabın içeriğinin derdinde kuyruk sallayan köpek gibi, terfi derdinde memur, oy derdinde siyasetçi, yarın derdinde sen gibi başka hesaplarda yaşıyor desin. Kendi yazdığı mektubun ulaşacağından emin olmadan, değil ki cevap gelmesinden emin olsun, mektuplar yazamaz desin. Fakat düşürdüğün beklentiyle savaşan bir şovalye gibi adeta, santim santim gerçek satırlar var karşımda yalnızca...

Tezer Özlü okuyorum günlerdir. Birisi çıkıp gerçek değildi desin istiyorum o mektuplar... Sahibinin öldürmeye kıyamadığı bir roman kahramanı desin yalnızca. Sahibinin öldürmeye kıyamadığı bir lanet roman kahramanı, tüm numarası bu olan...

Yavru bir köpeğin öldüğünü görünce günü mahvolacak kadar üzülen son değilse bile sondan bilmem kaçıncı insan olarak uyandığım bir diğer iğrenç sabahın devamında gördüğüm ve günümün mahvolmasına sebep olan köğeciğin ölümü daha henüz tazeyken Gülpembe dinleyen birine rastladım. Eli cebine gitmediğinden değil, olmadığından verilemeyen parayı da görmeyiveren dolmuş şoförlerinin sonuncusunu daha geçen hafta gömdüğümüzü sanırken henüz, Gülpembe dinleyen insan da en azından tavlada zar tutmuyordur diye umutlanmaktan bile çekinirken hem de, aşk sahibi olmaya kalkmak da akıl işi değilken bir de, kordonda göstermelik aşk rüzgarları eserken efil efil, şahin tepesinden yukarıda bambaşka bir hava durumu görünüyordu...

Televizyonunu yeni açan izleyiciler için tekrar etmek isterim, bilenler bilir, Şahin Tepesi'nden görünmez kordondaki kir, pas... Bayraklı'da yalnız büyümeyen ağaçlar, İzmir'in en güzel manzarası ve göstermelik hiç bir şeyi göstermeyen bir puslu hava olur her daim... Yan tarafta müziğin sesinden zar zor seçilen bir ses bağırır; 'Gurbetten hayıflanırken hasretini çektiğin bir sılanın, büyümeye üzülürken özlediğin bir çocukluğunun olmaması en kötüsü... Sanırım benim özlediğim sizin sılanız ve ben sizin çocukluğunuza hasret duyuyorum...'

Aslında haberi bile yok! İyi tarafları da yok değil yalnızlığın. Şu an aklıma gelmeyen onlarcası... Ama var işte. Öyle birden sorunca gelmese de var...

Yalnızlığa cesaret edemeyince daha az sevmeyi denemek de bir yolsa da en azı bu işte. Üç beş gece yarısı nöbeti, bir kaç kendi söküğünü dikemeyen piskolok, üç tane de kırmızı tuborg, bölük pörçük uykular... Bir kaç ayrı yazılmazmış bu arada, yanlış öğretmişim sana ama ayırmaya kıyamamışlıktanlığına verivermiştim. Bir bize layık görülmeyen ayırmaya kıyamamışlıktanlığın... Ayrılsa ona da düşecek olan en fazla dolmuşta tutulmayan yan koltuk, doğruluğa inançla giden her türlü inanç, sol göz hiç kalkmadı diye sağ gözünde uyanmaktan vazgeçtiği sahurlar...

Sahi, bilenler bilir, benim sağ gözüm daha hiç kalkmadı sahura...

Dünya'da en çok yapılan spor Çin hokeyi değilmiş ayrıca, yanlış öğretmişim sana... 

İspanyol zibidilerine zibidos denir, bilenler bilir...

 
Toplam blog
: 63
: 793
Kayıt tarihi
: 28.08.10
 
 

Spor, edebiyat ve farkında olan bir vatandaş olmak için elbette ki gündem, ilgi alanlarım. ..