Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sonradan T. Z. Tunaya Kültür Merkezi'ne dönüşen Beyoğlu Evlendirme Dairesi...

...1986 yılının 3. günü, kız ve oğlan tarafınca doldurulmuş, herşey normal.

"Anneme dedim ki ona şıllık* deme, o benim karım olacak!"; "abla"nın ikinci eşi, niyetini "abla"dan önce annesine açtığında beklenen tepkiyi gösteren kadın, oğlunun kararlılığı karşısında şıllıkla tanışmak ister: Önce Bakırköy Tren İstasyonu'na kızını gönderir, ayaküstü bir tanışma ve "abla"ya yöneltilen "niyetiniz ciddi mi?" sorusu ile bir keşif yaptırır. Genç bir adamın, üstelik bir iş arkadaşının beklemediği ilgisine uğramış, annesinin "aman ha! dul kadınsın dikkatli ol!" uyarısı, eski eşinin yengesinin bile "kızım, bir torba kemik olsun, nikâhı altında ol!" lâfı kulağında, kafası karışık "abla" ne desin? "Öyle görünüyor" der, ki bu en doğru cevaptır, çünkü ikinci evliliği tümüyle "abla"nın kontrolü dışında gelişir.


Aile ile ikinci temas, anneyle bir çay bahçesinde buluşma biçiminde gerçekleşir; şıllıklıkla uzak yakın bir ilgisi olmadığını kanıtlamak istercesine açık mavi bir etek, dantel yakalı mavi beyaz çiçekli bir bluz, beyaz ayakkabı-çanta ile buluşmaya giden "abla"nın fazla konuşmasına gerek kalmaz, o ne kadar niyetli görünmese, oğlan o kadar heveslidir.

Hevesli aday, "abla"nın o aralar kızkardeşi ve kızıyla oturdukları eve, küçük kızı sevindiren ziyaretler yapmaktadır; birşey, içinden bir ses, "abla"nın henüz tanışmamış oldukları için Basiret Hanım olduğunu bilmediği ses "hayır" demektedir, "hayır!"

Çevresinde, çocuklu dul bir kadın olarak bekâr genç bir adam kapmış olması belli bir hayranlık uyandırır, desteklenir; arada babaanneye, ailenin diğer fertlerine, hevesli adayın arkadaşlarına tanıştırılan "abla" tam not alır görünmektedir: Ses sürer; "hayır!"

"Abla"nın, bilincinin derinliklerinde yapmakta olduğu kaçma planları, birgün, bakkalın ettiği tek cümle ile yerle bir olur: "Ağabey" der adam, "epeydir ortalarda görünmüyor?" Dayanılması güç sıkı takip altında, gidip kırık beyaz ipek alan "abla", ikinci gelin giysisini diksin diye annesinin kuzenine bırakır. İlk provadan çıkıp durağa yürürken, spor yapan birkaç kişiyi durdurup, yardım istemeyi düşünecek kadar paniğe kapılmıştır "abla"! Bunu yerine ertesi sabah mahkemeye başvururlar; iddet müddeti denen 90 günlük süre bitmeden evlenmek istediklerinden, "abla"nın bir önceki eşinden hamile olup olmadığının saptanması gerekmektedir: Eline gebelik araştırması için bir miktar idrar koyması gereken plastik kap verirler ve koluna da bir damga basarlar, ses yüksek perdeden devam eder; "hayır!"

Sonradan Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ne dönüşen, "abla"nın anne babasının da evlendiği Beyoğlu Evlendirme Dairesi, 1986 yılının 3. günü, kız ve oğlan tarafınca doldurulmuş, görünürde herşey normal. Ses dışında! O artık, yanıp sönmekte olan parlak renkli neon ışıklarına dönüşmüş. Aklının içinde, yüreğinde cayır cayır, canını yakan parıltılı neon ışıkları HAYIR! HAYIR! diye yanıp sönerken ve "Cok çok özür dilerim, biliyorum bir sürü masraf yapıldı, hepinizi buraya kadar yordum, zamanınızı aldım ama benim içime sinmiyor, lütfen beni affedin! Hayır!"
...demek isterken,
memur sorar, "abla" cevaplar; "evet!"

 

*Ağustos 1999'daki tam güneş tutulmasını Hasankeyf'te izlemek için Güneydoğu'ya giden "abla", Adıyaman'da bir lokantada, yerel bir tatlı ile karşılaşır; cıvık hamur saca dökülüp pişirilir, üzerine şerbet dökülür ve çekilmiş ceviz serpilerek sunulur. Bu tatlının adı şıllıktır. 

 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..