Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '09

 
Kategori
Mizah
 

Sonsuz

Sonsuz
 

Sonsuz Film afişi


Emeğe saygısızlık yapmak gibi bir niyetim yok. Sadece şahsıma ait duygu ve düşünceleri paylaşmak istiyorum. Eğer önümüzdeki günlerde sinemaya gitmek gibi bir niyetiniz varsa, bence (kalın puntolu ve altı çizili) “sonsuz” adlı filme gitmeyin.

Bayramın ilk günü bayram günü yapılması gerekli şeyleri yaptık.

Bütün sene farz olan vakit namazları konusunda gerekli hassasiyeti göstermeyen babam (imalatçım), vacip olarak nitelendirilen bayram namazına aklınıza gelebileceğinden fazla önem gösterdiğinden dolayı, yoğun iş temposunun ardından camış gibi uyuyarak girmeyi düşündüğüm bayram sabahına beni uyandırarak başladı. Mahallemizde bayram namazına babam kadar önem veren geniş bir kitle olduğundan dolayı namazı caminin avlusunda kılmak durumunda kaldık. Babam kendine, son saniyede yaptığı sorti ile güzel bir yer buldu, hatta bana da bir yer ayarlamaya çalıştı. Ama ben eşek kadar adam oldum, kendi başımın çaresine bakmalıyım yaklaşımım yüzünden gazete kağıdı üstünde namazı tamamladım. Bayramın ilk duası “inşallah cırcır olmam”

Bayramda cep telefonu ile mesaj gönderen insanları sevmiyorum….

“Bayramınız kutlu olsun”

Dini bayramlar için mübarek olsun, resmi bayramlar için kutlu olsun desek ne güzel olacak…

“iyi bayramlar”

Misyonerciler. En bilindik yöntem, kendini fazla yormadan işini düzgün yapan insanlar…

“Sokaklardaki bozulmuş kaldırım taşlarını kaldırın, içinizdeki doğmamış pislikleri kürtaj ile aldırın vs bayramınız mübarek olsun”

İnternet manicileri. Kendisine gelen mesajın altındaki ismi değiştirip, bu maniyi insanlığa kazandırma meraklısı kitle. İyi ki varsınız…

Mesaj atan kitle en azından mesaj içinde Murat yazsa da, o mesajın bana özel yazıldığını anlasam. Doğum günümde finansbank tarafından gönderilen doğum günü kutlama mesajı ile bayramda herkese yollanan mesajlar arasında hiçbir fark yok. Bu arada finansbank’ın doğum günümü kutlaması da ayrı sinir bozucu bir durum. Sana ne benim doğduğum günümden. Aramızdaki resmi ilişkiyi nasıl bir boyuta taşımayı düşünüyorsun. Beni doğum günümde unutmayan bir kurumum var mı diyeyim.

Bayramın ilk telefon konuşmasını ailemizin en yaşlısı babaannem ile yaptım ve bayramın ilk potunu kırdım.

Benim ilk cümlem : “ Babaanne, inşallah bir sonraki bayramda da bu güzel sesini duymak nasip olur”

Babaannemin cevabı :”Murat, benden ümidi kestin herhalde…”

Daha sonra diğer aile bireylerini yaş sıralamasına göre aradığım ilk günün ardından, birkaç bayram ziyareti ve nihayet bayramın bizim için daha sakin geçen ikinci günü.

Ablam ile sinemaya gitmeye karar verdik. Film afişi ve kadrosu hoşumuza giden “sonsuz” filmine girdik. Ve yine tekrar ediyorum. Emeğe saygısızlık olmasın ama bu filme biz gittik, siz gitmeyin. Olan gül gibi 30 milyonuma oldu. Burada mesele para değil. Yeri geliyor biz bu paraları bir gecede yiyoruz. (hep bu cümleyi kurmak istemişimdir) Film o kadar kötüydü ki, hırsımdan patlamış mısırın patlamamış mısırlarını bile kemirerek yedim.

İsmail Hacıoğlu’nun birkaç tane doğaçlama küfürü bile filmi kurtarmaya yetmemiş. Müthiş yetenek Şevket Çoruh’un oyunculuğu da filmi kurtarmaya yetmemiş. Sanki filmin senaryosu deniz kenarında yazılmış, deniz kenarında aniden gelen ve genelde şemsiyeyi uçuran ve tatilciyi şemsiye peşinden maymun gibi koşturan rüzgar esmiş ve senaryo sahile yayılıvermiş. Senaryonun başka bir kopyası olmadığından dolayı yakalayabildikleri ile filme devam etmişler ve bulamadıkları sayfalar için doğaçlama yapmışlar. Eğer bir sanat filmi olsaydı, şu anda bu film için tek satır olumsuz bir kelime bile yazmazdım ama ne yazık ki bu bir sanat filmi değil çünkü afişinde benim adını bile bilmediğim film festivalinden aldığı ödül ile ilgili bir şey yazmıyor.

Sanat filmlerini seviyorum. Hayatımın sıradan bir hayat olmadığını bana hatırlatıyor. “Üç maymun” filminde birkaç dakika kanepede yayılmış insanı izleyince, filmde bir an kendimi buluyorum. Sanat filmlerinin en çok sevdiğim bölümü son sahneleri. Film bittiğinde kimse (sanat filminden gerçekten anlayan kitle hariç) filmin bittiğini anlamıyor. Nejat İşler’in oynadığı “yumurta” adlı film bittiğinde sinemadaki sanat filmzede 25 kişi ile 3 dakika koltuklarımızdan kımıldayamadık çünkü film bitti zannedip ayağa kalkan, sanattan anlamayan mallar durumuna düşmek istemedik. 3 dakika sonra aramızdan bir cesurun yaptığı ilk hamle kurtuluşumuzun ilk kıvılcımı oldu. Nuri Bilge Ceylan’ın “üç maymun” filmini evde izlerken ablama film bitmeden şöyle bir uyarıda bulundum. “Film öyle bir yerde bitecek ki, bittiğini anlamayacaksın. Sakın bu durum için kendini sorgulama”. Film bittiğinde ablam “film bitti mi?” diye yine de sordu. Nuri abi tam 4 dakika çatıda sigara içen Yavuz Bingölü izlettirdi bize.

“Sonsuz” filminin en güzel yeri de bittiği yerdi. Olan 30 milyonuma oldu. Tabi burada mesele para değil. Ne demiştik, yeri geliyor biz bu parayı bir gecede yiyoruz.

Gece hayatına uzak bir insanım. Alkol almıyorum. Bir dönem, o gece kulübü senin bu gece kulübü benim gezelim, çoşalım eğlenelim sevdasına kapılan çok yakın bir dostuma eşlik edeyim derken, soda limona maliyetinin 25 katı ödeme yaptığımda bile içim bu kadar yanmamıştı. Gözününüzün önünde açılan 1.25 tl değerindeki soda, 0.5 tl değerinde yarım limon ve barmenin 20 tl lütfen dediğindeki derin boşluk, yüksek sesli müzik ve benim burada ne işim var diye kendimi sorgularken yaptığım soda limon ödemeleri.

Uzun bir aradan sonra mizah köşesinde bir şeyler yazarak geri dönmeye çalışıyorum.

Umarım yazıklarımı okurken sıkılmamışsınızdır.

Türkçe karakter kullanarak mesaj atan bir insan için yazılması en zor sözcüklerden bir tanesi de sıkılmak sözcüğü.

Msn de bazı animasyon hareketleri sözcüklerle eşleştirebiliyorsunuz. Arkadaşıma oral seks ile ilgili bir animasyon gelmiş, o da bu animasyonu “oral” sözcüğü ile eşleştirmiş. Yeni tanıştığı bir bayan arkadaşı ile birkaç saat sonra msn de yazışırken,

“moralim çok bozuk” yazdığında, ekranda “m harfi- oral seks animasyonu- çok bozuk” şeklinde bir şey çıkmış. Kız, sapık mısın diyerek sohbeti sonlandırmış. Fıkra gibi ama gerçek.

Yazının sonuna kadar sabreden vefakar kitleye teşekkür ediyorum. Tüm amaç, yaşanmış olayları eğlenceli yönünden paylaşmaya çalışmak. Yüzünüzde az da olsa bir tebessüm yakaladıysam ne mutlu bana.

Kendinize iyi bakın. “Sonsuz” filminde emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

 
Toplam blog
: 20
: 1506
Kayıt tarihi
: 25.06.08
 
 

Yaklaşık olarak ayını şeyleri yaşıyoruz. Uyuyoruz, uyanıyoruz, yemek yiyouuz, temel ihtiyaçlarımızı ..