Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '10

 
Kategori
Felsefe
 

Sonuç

Sonucu arayıp duran bir tuhaf insanoğlu en sorunlusu. “Sonuç nedir? Garip hikayeler anlatıyorsun daha önce duymadığım. Sen ve senin gibiler. İnsan yokmuş aslında, din de yokmuş. Bu evler, arabalar, paralar, acılar, nefretler, kıskançlıklar yokmuş. Yalnızca bir sevgi varmış herşeyi saran, kuşatan. İçten dışa, dıştan içe... Adı Tanrıymış. Cennet de yokmuş Cehennem de. Ben de yokmuşum sende.

Peki sonuç ne?” Saçmalıklar akıyor üstümden aşağı, paçalarımdan, kollarımdan, gözümden ve kulağımdan. Söyleyecek bir söz var mı sağır olana? Duyar mı? Anlatacak bir şey var mı bir kaç aylık bebeğe. Anlar mı? Gösterecek bir güzellik var mı kör olana? Görür mü? “Büyüdüğünde bir gün, hikayeler anlatırım sana, içinde devler, cüceler, krallar, kraliçeler, insanlar ve ağaçlar. Bir çiçek anlatırım belki rengarenk yaprakları sonsuzluğa açılan. Bir düş anlatırım belki, düşlerin en güzeli, en büyülüsü, hiç bitmeyen. Bir varmış bir yokmuş, varlığın içinde yokluk, yokluğun içinde varlık... Yok olursan var olabilirsin yalnızca, bir denizin sonsuzluğunda, bir ağacın dallarında veya Tanrının nefesinde. Ellerine bakma, onlar yok... Gözlerini kapa, gördüklerin yalnızca sahte hayaller. Kim olduğunu unut, unuk ki gerçek çıksın ortaya sonsuz varoluşun içinde.” Başka hayatlar arıyorlar kendilerinden korkup. Ulaşılamayacak hayaller kuruyorlar, düşlerini unutup. Hiç durmadan yalanlar söylüyorlar aynanın karşısına geçip. “Ben yaptım, ben kazandım, ben oldum!” Yapmadın, kazanmadın, olamazsın. Bilmeden biri, ikiyi, üçü, en karışık denklemleri çözmeye çalışıyorlar; bilmeden ABC’yi, en uzun romanları yazmaya çalışıyorlar. Onlar değil üzüldüğüm; katar katar ardı sıra dizilmiş olanlar peşlerinden. Düşünmek ne zaman bu kadar ulaşılmaz oldu? Akıl ne zaman çıktı gitti hayatlarımızdan? Kaf Dağının ardına mı gizlendi o en basit gerçek? “İnsanın en kolay inandığı yalan, en büyük olandır” diyenler mi haklı çıktı? Gözlerimizin önüne çekilen perdede oynanan tiyatro mu bütün görebildiğimiz? “Sonuç nedir?” demek ne demek? Tohum çiçek açtı, al sana sonuç. Tırtıl kelebek oldu, al sana sonuç. Ağaçlar meyve verdi baharda, dağlar yemyeşil, kuşlar cıvıl cıvıl, dereler coştu neşeyle, doğa kıpır kıpır. Al sana sonuç! Sen karanlık odana kapanmışken yalnız başına, nefretinle, kıskançlığınla, sayarken çil çil paralarını sonsuz hırsınla, mahvetmeye çalıştığın dünya uyandı bütün güzelliğiyle. Al sana sonuç! Senin 80 yıllık karabasanın, bir diğerinin 80 yıllık en güzel rüyası. Uyandığında uzun kabusundan ağzın burnun eciş bücüş, o zaman duyacaksın asıl gerçeği: “Al sana sonuç!” Kaldır at yalancı mutluluğunu, yalancı aşkını, yalancı sevgini. Lise sıralarında öğrendiğimiz, geceler boyu çalıştığımız tarih kitaplarındaki bilgiler gibi hepsi.

Yıllar sonra öğrendikki hepsi yalanmış. Kocaman yalanlarmış bize öğretilenler. Haydi geçtim tarih bilgisinden, iki kitap okursun, öğrenirsin gerçekleri. Ya sevgiyi nereden öğreneceksin? Aşkı, mutluluğu? İnandığın yalanlar sardığında çepeçevre ruhunun her yanını, görebilecek misin gerçeğin karlar altında kaybolmuş doruğunu? Kendini yerden yere fırlattığın bu gökdelenlerin ve sonsuz otobanların arasında, hangi dervişler koşup gelecek yardımına, tamamlayacak içindeki korkunç boşluğu? Onlar bırakıp gitti çoktan seni, hırslarını ve nefretini. Cesaret edemiyorlar bu binaların ve şehrin keşmekeşinin içine girmeye. Yalnızca Tanrı var yanıbaşına kadar gelmeye cesareti olan. Çünkü yalnızca Tanrının cesareti sonsuz, herşeyi olduğu gibi. Ama onun da sesi bir fısıltı, en zor duyulan ama en güzel. Binlerce çiçeğin şarkısı kutlarken baharı, binlerce hayvanın gözyaşı selamlarken güneşi... Yalnızca orada duyabilirsin bu eşsiz fısıltıyı. Göklerde bir taht arama Tanrıya ait; çünkü yok. Uzayın derinliklerinde bir saray arama O’nun için; çünkü o da yok. Tek bir fısıltı var, kulaklarla duyulmayan, gözlerle görülmeyen... İşte sadece ve sadece bu fısıltıyı duyduğunda kalbinin en derininde, o zaman içinde çığlık çığlığa haykıran mutluluk, aşk ve sevgi gerçek olacak. Yalnızca o zaman uyanacaksın uykundan sonsuz bir huzur ve sevinç içerisinde. Al sana sonuç!
 
Toplam blog
: 15
: 580
Kayıt tarihi
: 24.05.10
 
 

12 Eylül 1980... Doğduğum gün... Mayıs 2010... Gerçeği arayışın 30'uncu yılı... Üniversite: Harran M..