Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

26 Mayıs '16

 
Kategori
Deneme
 

Sorgulayıp yargılamadan cezalandırma

Sorgulayıp yargılamadan cezalandırma
 

alıntıdır


Adam evine telefon etmiş, karşısına yabancı bir kadın çıkmış;
- Kimsiniz?
-Ben yeni temizlikçiyim, bu gün işe başladım.
-Ben de o evin sahibiyim.
-Özür dilerim ama karınız kocası sandığım bir adamla şuanda yatak odasında.
Adam çıldıracak gibi olur. Hiddetle:
-Şu anda elli bin dolar kazanmak ister misiniz?
- Elbette
- Git onları öldür.
Hizmetçi on dakika sonra nefes nefese dönmüş:
-Öldürdüm beyefendi, şimdi ne yapayım?
- İkisini de arka bahçedeki havuza at.
- Ama bu evin arka bahçesi yok ki.
Bir sessizlik olmuş. Adam:
- Pardon orası 430 80 41 değil mi?
 
Karar vermeden önce iyi dinleyin. İyi araştırın. İyi sorgulayın. Sonra ömür boyu pişmanlık duyacağınız bu durumla karşılaşabilirsiniz. Toplumumuzda bu şekilde davranışlara YARGISIZ İNFAZ diyoruz.
 
Yargısız infaz olayına ne kadar da sık rastlıyoruz. Yanlışlıkla başkasının yerine ölenler, suçsuz olduğu halde yıllarca hapiste yatanlar, iftiraya uğrayanlar. En azından herkesin yaşamında bir veya birkaç defa yargısız infaz edildiği olmuştur. Düşünün, hatırlayacaksınızdır. Mesela benim çok oldu.
Bir tanesini sizinle paylaşayım:
 
Ortaokul birinci sınıfta 1-D sınıfındayım. Sınıfımızda hiç kız öğrenci yok. Anlayacağınız argolu küfürlü konuşmalar için daha rahat bir ortam. Kendimize de 1 deliler adını taktık. Ele avuca gelmeyen bir sınıf. Başkanımız adını hatırlayamayacağım kendisine Çatko derdik. Ben de köyden gelmiş şehir ortamına tam ayak uyduramamış, içe dönük denebilecek kadar utangaç yapıya sahibim.
 
Tenefüslerde hele de zil çaldıktan sonra falan gürültü yapmam mümkün değil. Dalgın bir vaziyette önümüzdeki kitabı okuyorum. Birkaç kişi daha benim gibi. Sınıfta gürültü kopuyormuş ama ben o kadar dalmışım ki gürültünün farkında bile değilim. Sağ olsun başkanımız Çatko, muziplik olsun diye gürültü çıkarmayanları yazmış tahtaya.
Sınıfta bir ara sessizlik oldu. Kafamı kaldırdım. Elinde cetvelle nöbetçi öğretmen girmiş sınıfa. Hiddetle başkana dönüp:
 
"Bu ne gürültü konuları niye yazmıyosun?"
Başkanda şaşkınlık ve korku içinde:
" İşte yazdım hocam".
 
Hiç bir şeyden haberi olmayan zavallı ben ve birkaç arkadaşım neye uğradığımızı anlamadan tahtaya çağrıldık. Sevgili öğretmenimiz elindeki cetvel ile bir yanağıma, bir de öbür yanağıma öyle bir patlattı ki; cetvelin izi yaklaşık bir hafta silinmedi.
Aradan şöyle böyle 45 yıl geçtiği halde uğradığım bu haksızlığı dün gibi hatırlıyorum.
İnsan yaşamında böylesine örnekler o kadar çoktur ki! İşte size bir tane daha anlatayım...
Öğretmen disiplinli bir devlet okulundan özel okula atanır. Kafasında binbir türlü soru şüphe . Burası özel okul. Öğrenciler kim bilir nasıl şımarıktırlar. Onları nasıl disipline edebilirim? En iyisi ilk dersten daha işi sıkı tutayım ki göz açamasınlar diye düşünür.
Bu ön yargıyla sınıfa girer. Tüm öğrenciler ayağa kalkar; bir öğrenci hariç. Üstelik bu öğrenci öğretmenin gözünün içine baka baka ayağa kalkmaz. Zaten arkadaşlar da uyarmıştı. " Aman dikkat et. Özel okul öğrencileri şımarıktır" diye. Öğretmen ayağa kalmayan öğrencinin üzerine binbir hakaretler yağdırarak hiddetle yürür. Tam tokatı indirecekken diğer öğrenciler hep ağızdan: "Öğretmenim arkadaşımızın bacakları yok".
 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..