Sorsak…

Kim “Diz çöktü” veya “Kim tükürdüğünü yaladı” diye sorsak…

Aslında soruyu sorarken meşhur hikaye aklıma geliyor…

Ağa, atına binmiş, yanında yayan yürüyen çiftliğin kahyası ile ilçeye giderken… Bildiniz değil mi hikayeyi, tamamını yazmaya gereken yok.

Madem yemin edecektiniz ki başında olumsuz tavrınız, yemin etmeme eyleminiz baştan sonra yanlıştı, bugün ne değişti de yemin ettiniz?

Bugün geldiğiniz noktaya, o gün yemin ederek ve daha da etkili bir şekilde gelebilirdiniz…

Gelelim şu ana…

Yemin etmek üzere meclise geldiğinizde, yakanıza taktığınız kokartta “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazıyor ya… Millet olarak bizim anladığımız, bir çok kez yazdığım gibi, yasama, yürütme ve yargı gücünün birbirinden bağımsız ve birbirini denetler şekilde “Millet adına” kullanılmasıdır.

Önümüzdeki süreçte TBMM çatısı altında “Milleti temsilen” ve “Millet iradesini” yansıtacak şekilde yeni bir anayasa yapmaya hazırlanıyorsunuz. Vekaleten sizleri meclise gönderip, kendi adlarına ve iradelerine uygun olarak yapacağınız anayasayı elbette bekliyoruz.

Bugün… İşte o sekiz milletvekilinin hapiste olması, bağımsız yargının, önlerindeki yasayı, kendi anlayışları doğrultusunda uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Yorum, istediğiniz gibi olsa da olmasa da, yargı, kendine verilen değerlendirme yetkisini bu yönde kullanmıştır.

Siz “Millet adına” bunu beğenmiyorsanız, elbette yine “Yasama” yoluyla düzelteceksiniz, öyle de olmalı…

Ama çekincem şu ki, daha dün yeniden sil baştan yaptığınız, değiştirdiğiniz kanunlar ile yeniden ele alıp yapacağınız anayasa birbirine uyum sağlamayacaktır.

Diyorum ki…

Yapacaksınız elbette, ihtiyaç var, kuşkumuz yok. Ancak her birini birbirine bağlayacak ve uyum sağlayacak şekilde olsun. Dahası, öyle bir yasa olsun ki, suç işlemeyi adet haline getiren de o yüce çatı altında olmasın.

11 TEMMUZ 2011
İBRAHİM PEKBAY

XXX

Not: Bu hafta “Tatil” gibi bir haftam, yazılar arada sırada olabilir. Bu yazı da o nedenle biraz kısa...