Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sorumlu - sorunsuz vatandaş..!

Sorumlu - sorunsuz vatandaş..!
 

"Sorgulanmadan yaşanan yaşamlar kayıp zamanlardır"


Sizi bilmem ama ben bunaldım. Bir yandan dil otu yemiş gibi vır vır edip de hiçbir şey söylemeyenler, öte yandan olup bitenleri göre göre dut yemiş bülbüle dönenler; adamsendeciler, vurdum duymazlar, hımbıllar, doğru olmayanı, dayatılan her şeyi 'milliyetcilik', yenilik, küresellik, çağdaşlık sanan ya da öyle değerlendiren 'saflar', bilgiçlik ayağına yatan bilgisizler!..
 
Yazılıyor, okumuyorlar; söyleniyor, dinlemiyorlar. Politikacilar, işadamları, işletmeciler, 'bir kısım'  bilimci ve aydınlar duymuyor; daha doğrusu kimse kimseyi duymak istemiyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Duymadığı, dinlemediği için de, kimse kimseyi doğru anlamıyor. Bir kısmı da dinliyor, anlıyormuş gibi yaparak beceriksizce oynuyor. Rol kesen kesene!... (Sevgi Özel-Dilleri Uzun)

Bu kara tabloya bakıp bunalmayanlar var mı? Var elbette: Bunalımı yaratanlar!..

"Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur Güllü, mendilim gül kokuyor"                 

Ha! Toplumu karamsar yapmakla mı suçlanıyorum?  Yeni bir şey mi söyle diyorsun. Bak, söyluyorum  dinle, ama bütün dikkatinle: (yok, sen dikkatten, ciddiyetten, disiplinden de anlamazsın!)

*

Başbakan Erdoğan dönemin Genel Kurmay Başkanı  Yaşar Büyükanıt'ın  Dolmabahçe Sarayındaki konuşmalarına "ölümüne sansür" koymasıyla değişen yeni ordu yapılanmamız  zaman içinde kendini ortaya  koydu.  2003 yılında henüz yeni başbakan olan Abdullah Gül'ün o dönemin ABD dışişleri bakanı Colın Powel ile  imzaladığı  anlaşmaya bir de bu gözle bakmak gerekir. Bu anlaşma o zamanlar her ne kadar halktan gizlendiyse de bugün artık herkesçe bilinmektedir. (anlaşma için bak: www.luckynotes.com/2007/06/gul-powelin-gizli-anlasmasi-2823.html)

*

Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olup Çankaya'ya çıktı. Çıktı ama, ah, hâlâ o milli bayramlarda takı... neyse!...

Ya Başbakan Erdoğan ve AKP seçmenleri!.. Öyle ya, halkın demokrasiye katılması şeffaflıktan geçiyorsa, (ki öyle diyorlar);  o zaman isterseniz gelin sansürsüz şu son gelişmelere bir göz atalım:

- Başbakan Erdoğan'ın televizyonda açıktan sansür deyip bu ülke için şehit olanları toplumdan gizlemek istemesine karşın, hemen herkes sus-pus olmuş durumda! Ne için? Herhalde "şeffaflik" adına olmasa gerek!

- “Her Türk asker doğar” sözü,  aynı zamanda, "Her Türk gerektiğinde ülkesi için - hiç çekinmeden  - şehit de olur" anlamına da gelir.  'Şehit' sözü,  başbakan Erdoğan'a farklı algılamalar yarattığından değil;  AB-D'nin bu kavramı  sık sık kullanmamızı istememesinden kaynaklanıyor.

Tıpkı,  Atatürk'ü dilimize almamızı istemedikleri gibi. Yandaş medya  ve TRT'nin, Bettüşebbap'ta şehit olan 10 askerimizi  kamüfle etmelerinin arkasında da bu gerçek yatıyor.

Keza,  Afyon'daki vahim olayda 25 şehit askerimizi önce "yaralı" gösterdikleri gibi!.. Sonra - ne hikmetse - savunma bakanı yerine su işleri bakanını oraya göndermeleri gibi; oraya varır varmaz 10 dakikada olayın nedenini çözüp " kaza" demesi gibi!...

Artık, Güneydoğu'da nelerin olup bittiğinden ve ne kadar şehit verdiğimizden de gerçek anlamda haberimiz olmayacak.  Durum maalesef  oraya doğru gidiyor!

-  ABD dışişleri bakanı ülkemizi suyolu yapıyor, fakat kendi ülkesinde toplanan BMGK'e katılmıyor! Yani, ikili oynuyor!

-  CIA Başkanı çuvalcı Petro bir yıl içinde üçüncü kez Türkiye’ye geliyor, kimlerle nerelerde ne konuştuğundan  kimselerin haberi olmuyor; sebebini merak edip  kimse de sormuyor!

- CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, “Türk Ordusu’nu kafesledik” diye beyanatlar veriyor, yetkililerden bir 'tık' çıkmıyor!
 
- 66 aylık bebekler İmam Hatip tezgahı için acele acele - daha derslikler ve onları eğitecek öğretmenler yokken - okula kaydediliyor, ebeveyinler çocuklarını bile umursamıyor-lar!

-  Hele, fiziki gelişmişliğini ispat için  rapor almak zorunda kalan ailelerin  minik çocuklarına tümden  "geri zakâli" muamelesi yapılması karşısında  aileler yine sus-pus oluyor-lar!..

- Öse-yeme de hâkimler ve savcıların imtihanında bile sorular çalınıyor,  ilgililer pişkin pişkin TV'lerde demeçler veriyor-lar!...

- Başbakan Erdoğan  çıkıp,  "her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şart yoktur" demesi üzerine  ebeveyinler, "o zaman bir an önce çocuklarımızı niçin okula başlatmak istiyorsunuz" diye sor(a)mıyor-lar!...

-  Çağdaş, laik ve bilimsel eğitim sistemini bir an önce yıkıp yerine dindar ve kindar nesiller yetiştirmek isteyen bu köhne zihniyete  gerçeklerin anlatılamaması; bu bağlamda  "AB'ye giriş"  planının  askıya alınması, ülke vatandaşını  hiç mi hiç ilgilendirmiyor!

- "Açılım" adıyla, Kürt realitesini halka sindire sindire kabul ettirdikten sonra,  kesin bir "U" dönüşü yapan hükümetin,  bu konuda sürekli ana muhalefet partisini suçlayıcı konuşmalar yapmasına  çok bilmişler nedense alkış tutuyor-lar!

- 10 yıldır  ezici bir çoğunlukla iktidar olup da, Türkiye'nin hiç bir sorununu çözemeyen AKP'nin,  suçu  ana muhalefet partisine yüklemesine  bu vurdumduymazcılar yine de inanıyor-lar!..

*

Bana ne kızıyorsunuz canım!:

- Bunlara tepki göstermeyen sen,
- Elini taşın altına sokmayan sen,
- Seçtiğin vekilin ne yaptığını takip etmeyen sen,
- Yoksulluğa, yoksunluğa razı olan sen,
- Her şeyi başkasından bekleyen sen,
- Okul yerine adım başı cami kuran sen,
-  O camide okulu, bilimi kötüleyen sen,
- Okuma-yazmayı önemsemeyen sen,
- Hep, bana ne'mci takılan sen,
- Tembellik sende, hazır yiyicilik sende,
- Çalışmadan karın doyurmak sende,
- Aldatmak, aldanmak sende,
- İlgisilik, bilgisizlik sende,
- Sömürmek, sömürülmek sende,
- Sorumlu sen, sorumsuz sen,
- Kızan sen, alkışlayan sen,
- Susan sen, suçlayan sen,
- Sebep sen, sonuç sen,
- Sen, sen, sen!..

- Sahi be Güllü'm,  korkuluktan farkın ne?, veya kukladan?
- Palyaçoluğu ne de çok sevmişsin be Güllü'm!

*
 
Güllü'm  güle gül dedi, gülüm yar,
Gül bahçemde gül dedi, gülüm yar!

Gül bülbüle gül dedi, gülüm yar
Bülbül güle "aç" dedi gülüm yar!

Bülbül güle  "bak" dedi gülüm yar
Gül bülbüle "kaç" dedi, gülüm yar!

Gül, "kokumu al" dedi, gülüm yar
Bülbül konmak istedi gülüm yar!

Gülün nazı çok olur, gülüm yar
Bülbül güle aşık olur, gülüm yar!

Gül bülbüle "git" dedi, gülüm yar
"Uzaktan kokla" dedi, gülüm yar!

*

Bülbülün güle olan  sevdası, kavuşmalarına yetmedi;  zira gül,  bülbülün ağırlığını çekemeyecek kadar narindi. Fakat ona öyle bir  armağan verdi ki (kokusunu), bülbülün gül için ömür boyu şarkı söylemesine yetti.

"Güllü'm, içimdeki kokun, ben ölsem de diğer bülbüllerde (askerlerde) devam edecek ve sana olan  sevda  şarkılarım hiç  bitmeyecek"

Alaettin Morgül / 07.09.2012  

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..