Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '11

 
Kategori
Eğitim
 

Sorumluluk eğitimi...

Sorumluluk eğitimi...
 

Sorumluluk eğitimi.


 

“Olgunlaşmak” nedir? Hayatın getirdiği sıkıntıları taşımak sorumluluğunu üzerimize almak. Olgun insan , bir bakıma başına gelecekleri az çok tahmin edebilir ve gerekli koşullara az çok hazırdır. Ve hayatın getireceği hiçbir zorluk onu yıldırmaz..

Hani Anadolu’da derler ya: “Osman bey’in pehlivanı gibi…” Adam yenilirmiş yenilirmiş, güreşe doymazmış, kalkıp “Var mı bana , yan bakan..!” dermiş … Hayatın gidişi de öyle… Öyle olmalı insan…

Küçükken hiçbir şeyden yılmayacakmış gibi görünen gönüllerimiz yavaş yavaş hayatın getirdiği güçlükler karşısında daha temkinli olur… Karşıdakini , artık daha çok ölçüp biçersin. Seni nereden vuracağını tahmin edersin… Ama çoğu kez tahminlerin tutmaz… Ama yenilmemek gerekir… Belki  bir , iki kez ricat etmek olabilir ama , sonunda Kurtuluş Savaşı mutlaka kazanılmalıdır.

“Sorumluluk’anlamı,  kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri zamanında yerine getirmesi zorunluluğudur;” diye veriliyor Ansiklopedi de...

Sorumluluk bilinci ya insana çocukken verilir, verilemezse artık kolay kolay verilemez: öyle gider…

Günlük hayatta, iş hayatında insanın, sorumluluktan korkması, kaçınması, hiçbir zaman kabul edilebilecek özellikler değildir. Hayatın kendisi ve özellikle iş hayatı başlı başına sorumluluktur. Hiçbir zaman, “Ben  işi kabul ediyorum , ama sorumluluklarımı kabul etmiyorum…” diyemezsiniz. Her işin gerektirdiği sorumluluklar vardır; mutlaka o sorumluluklar zamanında ve yerinde yapılmalıdır, yerine getirilmelidir. Her işte atılması gereken imzalar vardır; yerine getirilmesi gereken görevler vardır. Bunlar yapılmalıdır.

Sorumluluktan kaçan insan, bir bakıma insan değildir… Çünkü böyle bir insan, görev alamaz, iş yapamaz, toplum hayatına giremez… Bunlara “Sorumsuz” deriz ki… Bir bakıma , bunlar toplum dışıdırlar…

Sorumluluk , çocukken nasıl verilir? En basiti çocuğa , ev içinde veya dışında yapabileceği ufak tefek görevler vermekle başlar. Çocuğa yapacağı iş, açık seçik, net anlatılır; uzaktan gözetilir; eğer görev gereğince yerine getirildiyse, bir büyük “Aferin” verilir… Görev yerine getirilmediyse , nedenleri araştırılır, çocuğa izah edilir… Bir dahaki sefere daha dikkatli olması için öğüt verilir…

Ünlü, Nasreddin Hoca fıkrasıdır :
Nasrettin Hoca, suya gönderdiği çocuğun eline testiyi vermiş ve; “Testiyi kırmadan getir, “ diyerek bir de tokat patlatmış. Yanındakiler hocaya söylenmişler:
 “Hocam, çocukcağız testiyi kırmadı ki, tokat atıyorsun! Bu yaptığın doğru bir iş değil!” Hoca istifini bozmadan cevap vermiş:
”Doğru söylüyorsunuz; ancak testiyi kırdıktan sonra tokat atmanın ne faydası olur?''

Fıkra başlı başına bir “Sorumluluk dersi” dir… İşin  ‘tokat’ yanı dışlanacak olursa; yerine getirilecek sorumluluğun açıkca anlatılması gerekliliği , bellidir.

Çağdaş hayatta ; Ana okulu, Okul Öncesi Eğitim başlı başına sorumlulukların öğretildiği bir dönemdir. Bunun için önemlidir. Bu işi iyi yetişmiş öğretmenler , hakkıyla yerine getirirler…

Yoksa, evde , baba çocuğa köşedeki bakkaldan ekmek alması için para veriyorsa, anne “Aman…aman… o yapamaz; hem de dersi var, ver ben alırım…” diyorsa… Bu çeşit “Sorumsuzluklar” devam ediyorsa… O evde “aşırı korumacılık”  var ,demektir… Çocukların baştan işleri kolay, ama hayatta zordur… Çocuklar , baştan itibaren, yapabilecekleri, kaldırabilecekleri sorumluluklara mutlaka tabi tutulmalı, bazı görevler verilmelidir… Böylece, “bağımsız” ,  özgüveni olan, sorumluluk bilinci olan insanlar olarak yetiştirilmelidir.

Eğer çocuklara gerekli olan “Sorumluluk Bilinci” verilmezse ne olur? Çocuklar “Aşırı Korunmuş” tipler olarak, hayatta karşılarına en ufak güçlük çıktığında, yanlarında daima, büyüklerinden birini bulmak isteyeceklerdir… Veya panik halinde , geri kaçacaklardır. Bunlara bazen “Muhallebi Çocuğu” denmesinin nedeni budur… Bunların yeteri kadar hayatla boğuşma güçleri yoktur…

Fakülte’de uzak bir kentten gelen bir kız öğrencim anlatmıştı…  Annesini, babasını uzak bir kentte bırakarak , gelmiş , Fakültede okumaya başlamış. Fakat bir gün bir çift ayakkabıya ihtiyacı olmuş. Babasına yazmış, babası hemen para göndermiş… Kızımız çarşıya çıkmış, ayakkabıcı dükkanlarını dolaşmaya başlamış, bir dükkan, iki dükkan, nice dükkan dolaşmış ama cesaret edip, bir çift ayakkabıyı beğenip alıp getirememiş… Yurttan eve telefon edip, “Gelin, ben ayakkabı alamıyorum… Siz beğenin..!” diye anne , babasını çağırmış… “Cesaret ve sorumluluk alıp, kendi kendime bir ayakkabı  seçemedim…” diyor.

Çocuğa gerekli sorumlulukların verilmemesi işi, görüyor musunuz nerelere kadar gidiyor…

Bu bakımdan, diyoruz ki, hayatın kendi kendisi baştan aşağı sorumluluktan ibarettir. Atılan her adım başlı başına “Sorumluluk”tur… Onun için , çocuklarımızı , sorumlu insanlar olarak yetiştirelim.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..