Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '14

 
Kategori
TV Programları
 

Sorunlar sandıkla biter mi?

Sorunlar sandıkla biter mi?
 

Özdem Sanberk, Ahmet Eler


Türkiye'nin emekli İngiltere Büyükelçisi Özdem Sanberk 18 Ekim Cumartesi akşamı canlı yayında Keşanlı Yönetici ve İşadamları Derneğimizin konuğu oldu. KEYİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eler'in programı Alternatifsiz Gündem'de sorulara yanıt veren Sanberk, Tek Rumeli TV ekranlarında hemşerilerimizle buluştu.

Özdem Sanberk Türkiye'nin, açık sınır politikasıyla IŞİD’den kaçan yüz binlerce insanı kabul edip kitlesel göçü kendi topraklarında durdurmakla vicdani bir misyonu yerine getirdiğini dahası bu göçün yarattığı istikrarsızlıkların Avrupa ülkelerine sirayet etmesini önlediğini savunuyor. "Ne var ki uluslararası ilişkilerde politikaları tayin eden unsur, vicdani mülâhazalar değil, kuvvetler dengesidir" diyor.
Sanberk 1987-1991 yılları arasında Avrupa Topluluğu nezdinde Büyükelçi Daimi Temsilci, 1991-1995 yılları arasında Dışişleri Müsteşarı ve 1995-2000 yılları arasında da Londra Büyükelçisi olarak görev yaptı.

Emekli Büyükelçi Sanberk dış politika, siyasal ve sosyal konularda ulusal ve uluslararası alanda seminer ve konferanslara katılıyor, makaleler yazıyor, yerli ve yabancı TV programlarında yorumlar yapıyor. Sanberk’in yazıları Financial Times, Wall Street Journal, Newsweek'te de yer buluyor.

Bir yanı Rumeli kökenli olan Özdem Sanberk, Sumru Sanberk ile evli, Nazlı Sanberk Altılar’ın babası, Umut ve Tuna Altılar’ın dedesidir.

*

Sanberk, özetle; aslını sorarsanız bizim memleketimizde de kendimizi sorgulamaktan pek hoşlanmayız. Ancak bu, biraz bulunduğumuz coğrafyaya has bir şey. Burada çok temel bir konuyu dile getireyim. Bir ülkenin dış politikasının anlık değişmemesi için sabit, stratejik önceliklerinin olması lazım. Türkiye olarak bizim, bundan 20 sene, 30 sene sonra değişmeyecek sabit, stratejik önceliğimiz var mı? Sabit, stratejik önceliklerden bahsederken Avrupa Birliği’ni kastediyorum, bölgemizde olan ilişkileri kastediyorum, diyor.

“IŞİD Koalisyonu ABD’nin bir stratejisidir, ABD ile NATO Stratejisi aynı değildir!”

Son dönemde Türkiye’nin gündemini oldukça meşgul eden ve akıllarda ne olacağı ile ilgili soru işaretleri bırakan dış politika ve buna bağlı olarak iç kamuoyundaki gelişmeler "Arap Baharı"nın bitmediğini, "Güvenli Bölge" ve Türkiye'nin kendisini Ortadoğu ile Avrupa arasında bir "Tampon Ülke" konumuna indirgediğini gösteriyor.

Türkiye, coğrafyasında bulunan sıcak ve kanlı çatışmalara ne zaman girer?

1920'den beri uygulanan dış politika her zaman meşruiyet (yasa, din ve kamu vicdanı) temelinde kalınmasını öngörür.

1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Balkanlar’da ve Kafkasya’da çıkan iç savaşlara tek taraflı katılmamaya ilişkin politikalara titizlikle uyulduğunu biliyoruz. 

NATO'da alınan ortak kararların gerektirdiği askeri operasyonlara giren Türkiye, NATO'nun bir üyesi olarak ortak kararların gerektirdiği şekilde hareket eder.

Bu nedenle kendisine doğrudan bir taarruz olması halinde Türkiye, etrafındaki, ister Ortadoğu olsun ister Kafkasya olsun ister Balkanlar olsun tek taraflı askeri bir operasyona girişir.

Yoksa Türkiye, coğrafyasında bulunan sıcak ve kanlı çatışmalara girecek değildir.

*

Dolayısıyla Türkiye’nin tutumu değişir mi sorusuna verilecek cevap; Türkiye'nin ne IŞİD’e karşı ne de müttefiklerine karşı tutumu değişmez.

IŞİD’in arkasında başka örgütler, başka ülkeler veya uluslararası aktörler olabilir!

Ancak Özdem Sanberk IŞİD’in arkasında başka örgütler veya devletler olduğu ve bugünkü gelişmelerin bu aktörlerin kurguları doğrultusunda yaşandığı görüşlerine katılmıyor. IŞİD’in doğmasında en temel sebebi, Arap rejimlerinin kendi kendilerini sorgulamamaları ve cihatçı radikal akımları kendi ülkelerinde on yıllarca desteklemeleri olarak görüyor. Ne yazık ki bulunduğumuz coğrafyada hemen hiç bir ülke iktidarının kendi kendini sorgulama geleneği bulunmuyor.

*

Nasıl yabancı militan buldukları sorusuna gelince IŞİD, hem bölgede, hem bölge dışında ve tüm dünyada ezilen, onurları kırılan Müslümanlara, özellikle gençlere, “İslam Devleti” yaratma çağrısında bulunuyor. Bu hedefi kendileriyle gerçekleştirebileceğini ilan ediyor ve onlara örgüte katılmaları yolunda güçlü propagandada bulunuyor. Avrupa ülkelerinden, İngiltere’den, Fransa’dan, Kafkasya’dan gelen Müslüman gençler örgüte katılıyor. Bu militanların çoğunluğu hem Arap rejimleri altında, hem Hıristiyan toplumların içerisinde kendilerini ezilmiş gören insanlar. ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Ebu Gureyb hapishanesinde, daha sonra Guantanamo’da Müslümanlara reva görülen onur kırıcı muameleleri unutmuyor.

Bu militanlar yeni bir ‘intikam’ duygusuyla örgüte katılıyor.

Bunun arkasında başka devletler yok mu?

Elbette olabilir. Fakat bu bahsedilen duygular ve hırslar muhakkak ki örgütün güçlenmesinde ve ayakta kalmasında çok önemli bir unsur. Böyle bir şuur söz konusu olduğu içindir ki, eylemleri bu kadar büyük aşırılık, bu kadar merhametsiz şekillerde tecelli ediyor. Bu davranışları aynı zamanda örgüte etkili bir propaganda malzemesi oluşturuyor. Bu meselenin sosyo-psikolojik ve kültürel derin sebepleri anlaşılmadan ve bu sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmadan sırf askeri önlemlerle örgütü bitirmeye ve sorunu çözmeye olanak yok.

***

Programda, Çözüm Süreci'ne de değinen Sanberk; "yüzde 10 seçim barajının” kaldırılmasından yana. "Demokrasi sandıksız olmaz ama sorunlar sadece sandıkla da bitmez" diyor.

Ermeni Olayları'nın 100'üncü yılı nedeniyle yaptığı değerlendirmede özetle "Ermeni Meselesi" Batı Dünyası'nda kimlikler oluşturmuş, biz kendi kimliğimizi geleceğimizde, Türkiye Cumhuriyeti'nde aradık, doğru olanı yaptık. “Dedelerimizin, ninelerimizin ıstıraplarında değil!” diyor.

*

Bizim diyeceğimiz, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne getirisi, AB'nin bitişiği olan bölgelerde, yani Avrasya'da, üretebileceği demokrasi, güvenlik, istikrar ve refaha bağlı bulunuyor.

Diğer taraftan Türkiye'nin bölgesinde demokrasi, güvenlik ve refah üretebilmesi, aynı şekilde AB sürecinde ve AB reformlarının gerçekleştirilmesindeki başarısına bağlı değil midir?

Evet.

Öyle ise Türkiye'nin, dış politikada tek konulu sivil toplum kuruluşu gibi davranma lüksü yoktur.

(Sunduğum görseller alıntıdır, emeği geçenlere teşekkür ederim. A.AK)

 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..