Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sosyal çözülme

Sosyal çözülme
 

Çözülmeye düğüm atmak.


Günümüz toplumları bunalım toplumları olarak adlandırılıyor. Aynı şekilde bireyde bunalım içindedir. Gelecek kararmış ve olumlu hiçbir şey söylenemiyor. Dünyanın doğal dengesinin bozulduğu ve büyük kaynak sıkıntısı içerisinde olduğumuzu herkes biliyor.

 İnsanoğlunun büyük sosyal değişimi Sanayi Devrimi ile başlamış, gerçekleştirilen bilimsel gelişmeler, insanın dünyaya ve topluma bakışını da değiştirerek, dünyada demografik ve kurumsal olarak büyük değişmelere yol açmıştır. Göçler oluşmuş ve göçlerle birlikte hızlı bir şehirleşme süreci başlamıştır. Toplumun aileye bakış açısı değişerek, geleneksel aile tipi çözülmüş, yerine çekirdek aile oluşmuştur. Cinsellik yeniden farklı olarak algılanmış, siyası alanda ise imparatorluklar yıkılmış, ulus-devlet oluşumu ile milliyetçilik yükselmiştir. Ekonomi ise, sosyal yapının en temel kurumu haline gelmiştir.

 İletişimsizlik, akraba ve aile içerisinde yoğun bir şekilde görülmekte, sosyal şiddet ve suç oranlarındaki artışa da neden olmaktadır. Herkes ilişkilerini çıkar üzerine kurarak, hazcı ve faydacı bir yaklaşım içerisindedir. Sosyal yapının ana unsuru olan insana karşı yoğun bir güvensizlik duyulmakta ve bu güvensizlik yalnızlığı oluşturmaktadır. Haz arayışları içerisinde olan kişi, sonuçta hedeflediği şeylerin hayatın anlamı bakımından kendisine hiçbir şey kazandırmadığını görünce varoluşsal bunalımlar yaşamaktadır. Bu durum ferdin ve toplumun çözülme sürecidir.

 Sosyal çözülme, toplum içerisinde var olan ve ona “toplum” niteliği kazandıran kurum ve grupların ahenkli uyumundaki bozukluğu ifade ettiği gibi, kişideki çözülme ise, insan olarak var olmanın anlamı ile bu bilincin gerektirdiği davranışlar ve diğer insanlar ile olan ilişkilerdeki uyumsuzluğu ifade eder. İnsan, bölüşmeyi, yardımlaşmayı yapabilen ve kendisini toplumun bir üyesi olarak görmek zorunda olan sosyal varlıktır. Bir toplum niteliği kazanabilmek için öncelikle bir toplulukta birlik duygusu yaratılması gerekmektedir.

 Toplumun fonksiyonel işleyebilmesi için bir takım gereklilikler söz konusudur. Bir haberleşme sistemi, üretim ve dağıtımla ilgili ekonomik bir sistem, yeni kuşakların sosyalleşmesi için (aile ve eğitim dahil)  düzenlemeler, iktidar bölünmesiyle ilgili sistem, sosyal tutumları oluşturan ve doğum, evlilik, ölüm gibi kişisel olaylara sosyal bir değer kazandıran ritüeller sistemidir.

  İşlevsel olarak, farklılaşan 6 temel kurum vardır. 1-Aile, 2-Din, 3-Ekonomi, 4-Siyaset, 5-Eğitim, 6-Boş zamanlarını değerlendirmedir. İşlevsel toplumsal kurumlardan sadece bir tanesinin varlığı çözülmenin önüne geçemez. Sosyal yapı bu kurum ve grupların ahenkli birlikteliğinden oluşur.

 Sosyal bütünleşme ise soru sormaksızın itaat eden kişilerin oluşturduğu ve katı biçimde kurallaştırılmış bir toplum demekten daha ziyade farklı grupların, birbirine benzer zıt çıkarların sürekli mücadele ettiği bir bütünden oluşur. İş bölümü, fikir birliği (consensus) gibi yapılar ise toplumdaki çeşitli bunalımların ve krizlerin önlenmesinde yetersizdir. Faydacı, sözleşmeci, mekanik ilgisi olan kişilik tipi, toplumda görülen dayanışma eksikliği, manevi çöküntü, çözülme belirtileri, sosyal sapmalar halini engellemeye yetersiz kalmaktadır.

 Sosyal çözülme bir topluluğu meydana getiren sosyal ilişkilerin bütünlüğünü bozacak şekilde gevşemesi, bir toplumu ayakta tutan inanç ve değerler sistemlerinin etkinliklerini yitirmesi, sosyal kurumların yeni norm ve değerlere uyum sağlayamaması, bir toplumda maddi ve manevi kültür unsurlarının bir araya gelerek bir anlam ifade edecek ve işleyen bir bütün meydana getirecek tarzda birbirlerini tamamlayamamaları halidir.

 Toplumdaki çeşitli parçalar arasındaki denge bozulur ve örgütsüzlük, yapısızlık ve erime hali başlarsa, buna da çözülme denir. Ancak bu durumda toplum bütünü ile yok olmaz, canlı gibi ayakta durur, yaşamına devam eder fakat eski sağlıklı durumuna asla sahip olmayan kronik bir hasta gibidir.

 Sosyal olarak tutarlı, uyumlu olan bir toplumun üyeleri, sosyal ve siyasal amaçlar üzerinde ortak bir anlaşmada birleşmişlerdir. Bireysel ve siyasi ilişkilerde bir anlaşmaya varılarak denge sağlanmıştır. Toplumdaki iş bölümünün ve adaletin iyi tesis edilmemesi de toplumsal sapmalara neden olur. Korku, endişe, gerginlik, tatminsizlik, güvensizlik içinde yaşayan günümüz insanı, toplumsal çözülmeyi de hızlandırmaktadır.

 İktidar yönetim erkini, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, ulusal kahramanımız Atatürk’e vefalı, Cumhuriyetimizin kuruluş başlangıcındaki belirtilen temel Anayasal ilkelere bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti ilkesi içerisinde, toplumun refahına, adalete, sağlıklı bir iş bölümünün oluşmasına, Toplumun ayrılıkçı ve birbirine düşman kısımlarının barıştırılmasında kullanmalıdır ki, çağımızın hastalığı olan sosyal çözülmenin hızı azalsın.

 Sosyal bütünleşmenin sağlandığı, sağlıklı, mutlu, huzurlu, çağdaş, kalkınmış bir ülkede yaşamak dileğimle.

Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi  

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..