Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

11 Mayıs '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sosyal Dayanışmayla Zorlukları Aşarız

Sosyal Dayanışmayla Zorlukları Aşarız
 

ÜÇ AYLAR, YARDIMLAŞMAYA VESİLEDİR

İçinde bulunduğumuz günler mübarek üç aylar. Recep ayı geçti, Şaban yarıyı çoktan aştı. Birkaç gün sonra oruç ve bereket ayı Ramazan başlıyor. Buluştuğumuz bu kutlu zamanlar; zengin, fakir ayırımsız tüm Müslümanların çokça ibadet edecekleri ve yapacakları iyiliklerle ibadetlerini destekleyecekleri aylar… Yani iyi insan olmanın, yanlışlardan dönülmesine fırsat aylar bu aylar… Böyle bir fırsatın seneye tekrarı olmaya bilir.

Yardım denilince çoğumuzun aklına modası geçtiği için giyilmeyen giysiler, eskimiş ev eşyalarını eşyası az olan birilerine vermek geliyor. Onları garibanlara vererek, kendi üstlerini, evlerini yeniliyorlar. Bu tür yardıma yardım denilmez. Eskilerden kurtulmak, evdeki kirlilik kalabalığını ortadan kaldırmak denir. Marketlerin fırsatçılık yapıp hazırladığı, içi çoğunlukla makarna dolu, kırmızı mercimek de kondurulmuş kutuların dağıtımı da benim tercih etmediğim bir yardım şekli.

Asıl yardım, maddi- manevi yardımdır. Yüce Allah parayı zengine niye veriyor? Emanet için, olmayanla paylaşması için, yani çok para da bir imtihan vesilesidir. Yardım denilince çok şey kapsama alanına girer. Bir hastanın tedavisini üstlenmek, bir öğrencinin okul giderlerini karşılamak, bir işsize iş vermek, kirada oturan bir garibanın bir aylık kirasını, fatura giderlerini ödemek, bakkal borcunu karşılamak, evinde ekmeği, odunu, kömürü olmayana bunları tedarik edebilmektir.

Hayat kimse için kolay değildir, herkesin kendince bir zorluğu mutlaka vardır. Lakin günümüzde çoğunlukla evde herkesin çalıştığı aileler bulunuyor. Karı-koca iş sahibi olduğundan evine çifte maaş giren evler mevcut... Buna karşın; arkalığı olmadığından veya elinde bir meziyeti bulunmadığından, türlü şansızlıklardan zorda olanlar, gündelik bir iş bulsa bile, evine bir şey alamayanlar da pek çok. Onların yaşam şartları, hep para kazanandan daha kötü haldelerdir.

Bakımlı evlerde oturanlar, karınları her gün sıcak yemekle doyanlar. Açın, çaresizin halinden ne bilir? “Her gün ne pişireceğim, akşama çocuklara ekmek alacak parayı nereden bulacağım?” diye düşünen ananın- babanın halinden karnı tok, üstü pek olanlar anlar mı? Anlamış olsak da onlara yardım etmemekle, hallerini bilmemekle yahut görmezden gelmekle anlayışlı olmamız bir şey ifade etmiyor. İğneyi önce kendimize batıralım.

Yalnızlığınızla baş başa olduğunuz anlarda şöyle bir düşünün. Bir anda tüm varlığınızı kaybedip, yoksun ve yoksul kaldığınızı, evsiz, çatısız, korunmasız olduğunuzu var sayın. Ne yapardınız? Olmaz, demeyin. Geçtiğimiz günlerde bu sütunlarda böyle bir gerçeği yansıttım ben, maalesef oluyor… Bu sebeple, bir an için kendinizi o garibanların yerine koyup düşünün. Aynı çaresizliği yaşamaz mısınız?

Düştüğünüzde çevrenizde size yardım edecek kimseler kalmamış, iyi günleriniz de dost bildikleriniz ortadan kaybolmuşlar. Ne yapardınız?

Birilerinden yardım istemek hoş bir şey değil, ama başka çare kalmamışsa zorda olanlar ne yapacaklar? Boyun büküp elden yardım talep etmek, kimsenin hoşuna gitmez. Ancak çaresiz kalınması gibi bir yadsınamaz gerçekte var, ne yazık ki…

Yardım istemeyi alışkanlık haline getiren, kendilerini acındırarak yardım toplamayı iş edinenlerde var, doğru. Hayatı kolay yaşamak isteyen tembel insanlarda var aramızda biliyorum. Böyleleri insanın iyilik duygularını istismar ediyorlar ve gerçek ihtiyaç sahiplerini de kendileriyle aynı kefeye koyduruyorlar. Ben de bu yönde çok istismara uğradım. Yanımda acıdım birine iş verdim, “çalış, kazan ayaklarının üzerinde dur. Kimseye muhtaç olma” dedim. Ocağıma incir ağacı dikmediği kaldı. Beni dolandırdı gitti. Elbet iyiliğimin karşılığında yapılanlar ağırıma gidiyor, ama biri canımı yaktı diye, Allah'ın gerçek ihtiyaç sahibi kullarını görmezden gelemem ki, Müslüman olarak birbirimize sorumluluklarımız var. Ben de zordayım, diyerek benden daha zor durumda olanlara duyarsız kalamam. Elimden biri için, yapabileceğim bir şey geliyorsa, onu yapmamak Allah'ın imtihanından kaçmak demek. Bu amaçla hiç olmazsa, mahallemde zor durumda olduğunu bildiklerimi en azından yarım elma, gönül alam misali hatırlarını sorarak, kimsesiz hastaları ziyaret ederek, bazılarını onurlarını zedelemeden yardım alabilecekleri kuruluşlara yönlendirerek elimden geleni yapıyorum.

İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylarda sizleri de sizlerden daha sıkıntılı bir hayat yaşayanlara yardım etmeye davet ediyorum. Zorlukları el birliği ile paylaşalım diyorum. Sosyal dayanışmayı gösterirsek, zorlukları aşacağımıza inanıyorum…

Yardımlarınız amacına ulaşsın istiyorsanız, her isteyene değil, istemesini beceremeyen, ama çaresizliğinden güvendiği birine derdini açabilen, gerçek ihtiyaç sahiplerine verin.

Sosyal dayanışma içinde olursak, fakirlerimiz doyar, hastalarımız şifa bulur, işsizlerimiz işle mutlu olurlarken sizleri de manevi doyuma ulaştırırlar. Az şey midir bu? Her şeyi devletten beklemeyelim. Olanın olmayana borcu vardır, demiyorum. Olan olamayanla dayanışma içinde olursa, zorlukları aşarız, refaha daha çabuk ulaşırız demek istiyorum. Bu ülke, insanlarıyla birlikte bizim. Hiçbir insan açlığı ve acı çekmeyi hak etmiyor. Onlara bu acıları bizim duyarsızlığımız çektiriyor. Elimizde olanı bölüşmesini bilelim. Kardeşlik bunu gerektirir. Hele içinde bulunduğumuz güzel günler, bu güzellikleri bize yaşatacak olan, güzel fırsatlardır. Bu vesileyle Cumanızı kutluyorum. Hayırlısıyla mübarek Ramazan ayına ve sağlıcakla Ramazan Bayramına ulaşmanızı diliyorum. Ülkemin her gününde, her insanımızın nasipleneceği güzellikler olsun.

Ayfer AYTAÇ -ayferaytac.com

 

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..