Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

SOY

SOY
 

Bu çocuğu hakir mi göreceğiz! Bütün insanlar eşittir. Atanız belki bu çocuk gibiydi. Kim ne iddia.


Peygamberimiz kızına, nasihat ederek bana güvenme, benim sana hiç faydam şefaatim olmaz. Kendi ameline güveneceksin demiştir. İslam da soyla öğünmek doğru bir davranış değildir.

Ancak Allah (c.c.) soy öğüncünü sadece peygamberimize yapmıştır. Çünkü soyu peygamberler soyudur. "Kur'an_ı Kerim'in Enbiya Suresinin 107 ayetinde;"Ey Habibim!Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik",Peygamberimiz'in temiz bir soydan geldiğini de,Tevbe Suresinin 128 ayetinde işaret buyurarak;"Ey insanlar!İnanınız ki,sizin kendi cinsinizden soyu en temiz bir peygamber geldi O azizdir,yüksek şeref sahibidir Bütün mü'minlere çok şevkatli ve pek merhametlidir "buyurur

Bu konu (Soy) Kur'an dan özetlenirse, genelde akrabalar ile ilişkilerde davranış nasihatleri ve uyarılar vardır Soyla öğünmeye iltifat yoktur. : "Bakara" sûresinin 27. âyeti şöyle der: "O fasıklar ki Allah'ın ahdini bozarlar, bitişmesini buyurduğu şeyi ayırırlar". Bu âyette Allah ın bitişmesini buyurduğu şey, hısım ve akraba (Sıla-i rahim)'dır, bir anlamda' aile'dir. Aynı sûrenin 83. âyeti şöyle der: "O gün biz İsrailoğullarından söz almıştık: Allah'tan başkasına tapmayacaksınız, analarınıza ve babalarınıza, hısım ve akrabanıza iyilik edeceksiniz", 177. âyeti şöyle der: "Olgunluk Doğu Batı yönlerine yönelmekle olmaz. Olgun olan o kimsedir ki Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanır, hısım ve akrabasına... malını seve seve verir", 180. âyeti de şöyle der: "İçinizden biri ölüm döşeğine düşünce eğer mal bırakıyorsa bunu ana ve babasına, hısım ve akrabasına töreye uygun olarak vasiyet etmesi boynunun borcudur", 215. âyeti de şöyle der: "Onlar sana kimleri geçindireceklerini sorarlar. Onlara de ki: Geçindirecekleriniz ana ve babanız, hısım ve akrabanız, öksüzler, düşkünler ve yolda kalanlardır". Nisa sûresinin 8. âyeti şöyle der: "Miras bölüşülürken hısım ve akraba, öksüzler ve düşkünler de orada bulunacak olursa onları da azıklandırın". 36. âyeti şöyle der: "Anaya babaya iyilik edin, yakınlarınıza da". Tevbe sûresinin 113. âyeti şöyle der: "Cehennemlik oldukları anlaşılan tanımazlar için, hısım ve akraba bile olsa, bağış dileğinde bulunmak Peygamber için de, inananlar için de doğru olmaz". Nahl sûresinin 90. âyeti şöyle der: "Gerçekten Allah tüzüğü, iyiliği, hısım ve akrabaya karşı el açıklığını buyurur". İsra sûresinin 26. âyeti şöyle der: "Hısım ve akrabaya, yoksullara, yolda kalanlara hakkını ver". Nur sûresinin 22. âyeti şöyle der: "İçinizde üstünlüğü genliği olanlar, hısım ve akrabasına... vermemek için sakın and etmesinler, onları bağışlasınlar, onlara göz yumsunlar". Şuara sûresinin 214. âyeti şöyle der: "Sen önce hısım ve akrabanı uyarmakla işe başla". Ahzab sûresinin 6. âyeti şöyle der: "Peygamber, inananlara kendilerinden daha yakındır. Onun karılan inananların analarıdır, hısım ve akrabası da Allah'ın kitabına göre birbirlerine öbür inanırlarla göçmenlerden daha yakındırlar". Şura sûresinin 23. âyeti şöyle der: "De ki: Ben sizden hiçbir karşılık beklemiyorum. İstediğim sadece hısım ve akrabanıza karşı sevgi göstermenizdir". Buhari'nin Ebû Hüreyre'den naklettiği bir hadisin Peygamber Hz. Muhammed şöyle demektedir: "Allah bütün mahlûkaatı yarattı. Yaratmayı tamamladığında rahim (akrabalık) cisimleşip Allah'ın lütfunun eteğine sarıldı. Tanrı: Ne istiyorsun? diye sordu. Rahim: Yâ Rabbi, sıla-i rahim yapamamasından (akrabanın birbirini ziyaret etmemesinden) sana sığınırım, dedi. Tanrı da: Ey rahim, seni ziyaret edeni mükafatlandıracağım, ziyaret etmeyeni de cezalandıracağım, buyurdu". Bu hadisi anlatan Ebû Hüreyre "isterseniz Muhammed sûresinin 22. âyetini okuyunuz" diyor. Bu âyet şöyledir: "Ey ikiyüzlüler, siz insanlara egemen olmayı başarabilseydiniz yeryüzünde fesat çıkarır, hısım ve akrabaya yardımı da (Sıla-i rahmi de) bırakırdınız".

"Allah bu konuda ki üstünlüğü soydan dağil iyi inasan olmakda, helal lokma ve devamında takva ile saygınlık kazanacağını belirtmektedir. " "Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır?(Hucurât sûresi, 13) Bu âyet-i kerîmede Zât-ı Akdes, insanları kabile ve aşiretlere ayırdığının hikmet ve sırrını birbiriyle tanışmak ve yardımlaşmak hakikatına bina ediyor. Ve Allah katında makbûliyetin, Irk ve kabileye bağlılık ile değil, ancak, takva ile olduğunu beyan buyuruyor"

"Allah Resûlü (asm) Vedâ Hutbesinde: ?Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem?in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır. Arabın Arap olmayana takvâdan başka üstünlüğü yoktur"

"Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz. Hayır; öyle olmayın, yakında bileceksiniz. Hayır; gözünüzü açın, yakında bileceksiniz. Dikkat edin, şayet yaptığınızın sonucunu kesin olarak bir bilseniz! And olsun ki, Cehennem'i göreceksiniz, sonra, o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi)

Bu ayetlerden ve Hadislerden çıkan hakikat, Cenâb-ı Hakk'ın kavim ve kabileye, soy ve sopa değil, iman, takva ve amel-i sâlihe itibar ettiğidir.

Zaten İslam da ki soy değil, takva üstünlüğünden maksat da "poli-tika" (çok yüzlülükle ) halkı soymayan yetim malı yemeyen münafık olmayan, helal lokma yiyen meşru kazncı dışında rant ve rüşvet iltimas kazancına meyletmeyen dosdoğru insan demektir. Günümüzde Kur'an deyimiyle akleden her insan bu olumsuzlukların kimlerde olduğunu gayet iyi görür, anlar ve bilir. Bütün dinlerin özü İslam olduğu gibi maksadı da iyi, helal lokma yiyen insan terbiyesi vermektir.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..