Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '12

 
Kategori
Sinema
 

SOYKIRIMIN GÖLGESİNDE ‘ÖZGÜR ADAMLAR’…

SOYKIRIMIN GÖLGESİNDE ‘ÖZGÜR ADAMLAR’…
 

Silahların hâkimiyetinde her türlü değer bir bir yok edilirken, bilinçleriyle var olan insanların sığınabileceği tek şey, ruhlarında yanan ‘özgürlük’ ateşidir. Esaret ve kimliksizliğin onursuzluğuyla yaşamaktansa ölüm pahasına özgürlük savaşçısına dönüşmek ve başkalarının hayatı için kendilerininkini ortaya koymak da ‘Özgür Adamlar’ın işidir!

Temmuz 1939… Son büyük göç dalgasının Fransa’ya ulaştığı yıllar… Özgürlük rüzgârına kapılıp Fransa’ya koşanlar, ya fabrikaların sendikasız ve iş güvencesiz ortamına esir düşerler ya da el altından buldukları malları kaçak satarak para kazanırlar. Dünyanın başına ikinci büyük savaşının hemen öncesinde, Fransız polisi her geçen gün denetimlerini artırmıştır. Cezayirli göçmenlerden biri olan ve sendikacı kuzeni Ali’yle birlikte yaşayan Younes de günün birinde bu baskınlardan nasiplenir. Özgürlüğüne karşılık Fransız polisinin muhbiri olacak, Paris Camisi’nde olup bitenleri rapor edecektir. Ancak kendi içinde vicdan muhasebesine giren Younes için bu iş bir süre sonra yıpratıcı olmaya başlar. Bu esnada ortam iyice kızışmış Almanlar Fransa’da hüküm sürer olmuştur. Yahudilere sahte kimlik düzenleyip Müslüman olarak gösteren Cami’dekilerin yakınlığı, Yahudi olduğunu saklayıp Cezayirli kimliğine bürünen şarkıcı Salim’in dostluğu ve Cezayir Ekselansı’nın ‘Namaz bizi yaşadığımız dünyadan uzaklaştırır’ sözü Younes için muhbirlikten vazgeçip özgürlük savaşçılığına başlamanın etkenleridir.

‘Soykırım’, özünde maddi menfaatlerin ve hâkimiyet isteğinin yattığı bir kavram. Bu kavramı, yaşanmış olaylardan esinlenerek sinemaya aktaran Fas asıllı yönetmen Ismael Ferroukhi’nin uzun bir aranın ardından seyirciyle buluşturduğu ÖZGÜR ADAMLAR/LES HOMMES LIBRES ise soykırımın insani boyutundan ve savaşın kötülüğünden ziyade İkinci Dünya Savaşı sırasında açığa çıkan Müslüman-Yahudi ilişkilerine odaklanan bir yapım. Ülkelerindeki Alman işgaline boyun eğen Fransız yönetiminin Yahudilere karşı Nazilerle giriştiği işbirliğine karşın Cezayir, Fas gibi Müslüman Kuzey Afrika ülkelerinin korumacı tavrını, sade ve doğal bir dille anlatan öykünün en büyük özelliği gerçek olayları aktarıyor olması gibi görünse de aslında insan ilişkilerindeki kaypaklığı da düşündürmesi açısından kayda değer! Yahudi soykırımına fazla derine dalmadan, iki küçük çocuk ve eşcinselliği satır arasına sıkıştırılan Salim Halali özelinde yaklaşan hikâyede, maddi menfaatler karşılığında Almanlarla işbirliğine giren Müslümanlar da yer almakta.

Gazze olaylarını, Yahudilerin Almanların zamanında yaptıklarının aynısını bugün bölgedeki Müslümanlara uygulama çelişkisi noktasında dillendiren ve her dönem geçerli olan çıkar çelişkilerini sorgulatan yapımda özellikle mezarlık sahnesi bir hayli düşündürücü. Saklı kimlikle yaşamanın zorluğunu ve kişileri baskılayıcı etkilerini ince çizgilerle akıllara işleyen filmi izlerken dünyanın pek çok yerinde benzer acıların yaşandığını düşünüp insanlık adına etkilenmemek mümkün değil. İnsanın doğarken kimliğini seçme şansı var mı ki böylesi sıkıntılar reva görülmekte?

Yahudilik kontrolünün ilk etapta pantolon indirmesiyle yapıldığı Alman baskınlarında, insanların çaresizliğini kısa geçişlerle aktaran ÖZGÜR ADAMLAR, sırf hayatta kalabilmek için babasının Müslüman mezarlığında yattığını söyleyen Salim’le ‘özünü inkâr’ dramını gündeme getirip kişinin yaşamla-inkâr arasındaki iç mücadelesini yaşatmakta.

Komünistlerin özgürlük yanlılarıyla omuz omuza dayanışmasını, sendikal hareketle iş ortamına özgürlük getirmeye ve adaleti sağlamaya çalışanların, Fransızlardan daha çok özgürlük için savaşan Müslüman Afrikalıların resmedildiği filmde özgürlük adına Fas ve Cezayir’e çıkartma yapan Amerikan-İngiliz askerlerinden de bahsedilmekte. Savaş ortamına rağmen çalgı çengilerinden vazgeçmeyen, doğum günü kutlaması yapıp göbek atan karakterlerle yaşam-ölüm ikilemini doğal sürecinde yansıtan filmde oyuncular da alabildiğine abartısız.

Tahir Rahim, Mahmoud Shalaby, Lubna Azabal ve Michael Lonsdale soğukkanlı duruşlarıyla çevrelerinde bir savaş yaşanmadığı izlenimi uyandırsalar da asıl amaç o günlerdeki soykırımcı Hıristiyan hareketine karşı Müslüman-Yahudi dayanışmasına dikkat çekmek olduğundan bu durgunluk pek önem taşımıyor. Alman ve Fransızların, Müslüman toplumları karşılarına almamak için yürüttükleri ikiyüzlü politikaları da bir ölçüde deşifre etmeye soyunan ÖZGÜR ADAMLAR, günümüz bağnazlığının tam aksine Paris Camisi’ndeki insani dayanışmayla zirve yapıyor! Müzikleriyle de baş döndüren, seyirciyi ortama çeken film ‘özgürlük’ ve ‘dinsel kimliklerle yargılanma’ konularını düşünmeye sevk eden başarılı bir çalışma. Her ne kadar, Cezayir’de yaptığı katliamlarla tarihe geçmesine karşın sözde soykırım karşıtı görünen ve dünya siyasetiyle insan hakları konusunda sağ gösterip sol vuran Fransız desteğiyle meydana getirilmiş olsa da…

 

Anibal GÜLEROĞLU

 www.sinematur.com

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..