Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '09

 
Kategori
Blog
 

Söylesem mi?

Söylesem mi?
 

Söylesem mi?

31 Temmuz itibariyle Telekom’dan ayrılıp, Devletin Havuzuna düştüğümü…

İlk bir hafta hiçbir şey hissetmezken bir yağmur akşamı gözyaşlarına boğulduğumu…

Çantamı, kitabımı hazırlayıp, saat sabahın sekizinde deniz kenarına konuşlandığımı…

Akşama kadar kalıp, rengimi Afrikalılar ayarına getirdiğimi…

Kendimi denize kaldırıp, kaldırıp attığımı…

Yine de denizden çok korktuğumu…

Bir anda işsizler Ordusunun neferi olduğumu anladığımdaki acıyı…

Ya da onsekiz yıldır çalıştığım, köklerimin saldığını hissettiğim topraktan koparılma hissini…

Arkadaşlarımı öğle yemeğine çağırmanın mutluluğunu… Onlar giderkenki hüznümü…

Ailecek fındık toplayışımızı..Önceleri misafir işçi iken bahçede, bu yaz kadrolu işçi olduğumu…

Her ne olduysa Fındığımızın fiyat edemediğini! Bunu TMO’dan piyasaya gizlice fındık verilişinin sağladığını, bundan da hükümetin haberi olduğunu…

Ramazan Ayı boyunca köyde kaldığımı… Küslükleri yılları deviren babamla amcamın barıştığını…

Bunun şerefine iftar daveti verdiğimizi…

Bu olayda aşırı çalışma, yorgunluk sonucu bir ay belimden dolayı yürüyemediğimi…

Bab_ı Esrar, Aşk, Bit Palas'ı okuduğumu,

Şu an Elimde Mesnevi'nin olduğunu...

Bu süreçte epey bir kilo kaybıyla ayakta kaldığımı...

Açılım sürecine, dersim sürecine, domuz gribi sürecine epey bir uzak kaldığımı...

Dünyada olup bitenlerden çok sonraları haberim olduğunu...

Tv dünyasına ve net dünyasına yabancılaştığımı...

Kaza yaptığımı… Arabamın ön tarafının gittiğini… Çok şükür bizde bir şey olmadığını…

Tuğba’nın Üniversiteyi kazandığını, Dumlupınar İİBF’de okuduğunu…

Onunla birlikte Kütahya’ya gidiş gelişimi… Eskişehir’de gezdiğimizi, bu şehri çok beğendiğimi…

Ankara’ya birkaç kez gelip gittiğimi…

Gecenin gündüze yaklaştığı saatlerde uykuya daldığımı, sabahın öğlene çalan saatlerinde uyandığım zamanları…

Sabahın köründe kalkıp, gün boyunca dolanıp durduğum, dost kahvelerinde konuşlandığım saatleri…

Pırlanta sandığım arkadaşımın aslında hiçbir şey ifade etmediğini, bir insanın ancak bu kadar ayarsız olduğunu şaşkınlıkla öğrendiğimi…

Dostlukların kolay kolay bitmediğini, zaten yüzeysel olanlarında zaman içerisinde kendiliğinden silinip gittiğini…

Kasım’ın Onaltısı’nda Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde göreve başladığımı…

Çok, çok büyük gerginlikle başladığım iş ortamının aslında ne kadar da nezih olduğunu…

Uyku düzenimin normale dönmeye çalıştığını, Üç buçuk aylık boşlukta ne kadar kendimi bıraktığımı, salaş hayatımda çalışmanın güzelliğini düşündüğümü…

Elime ne bir kalem aldığımı, ne bir defter… İki satır yazmadığımı…

Ve bir kez daha meşrebimle burada olacağımı…

Söylesem mi?

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..