Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '11

 
Kategori
Felsefe
 

Soytarı monoloğu.

Soytarı monoloğu.
 

http://neonwave.deviantart.com/art/AA-BW-173683275


Kendimin düşmanıyım hiç kimsenin değil.
Merhametinde merhalesi var;
Bilen bilir.
Kendime yapıyorum düşmanlığı,
Kendim kırıyorum kalbimin kahyalarını…
Acılar bir bir birikir içimde… Huzur terk eder, gider… Çileyi sadece dervişlere vermez… Çile insanın yüreğindedir. Bulan çeker, bulmayansa gider.
Sanma vurdumduymazlığın kekremsi tadından içiyorum. Sanma ki ben ahmaklığın kenarında yürüyorum. Bilsen, ah bilsen bir kendi kendimin avukatı oluyorum çoğu zaman… Çoğu zaman da onun soytarısıyım. Hıh… Sanma verdiğim cevaplar gayet makul ve mantıklı. Hayır, yalancı merhametinin, sahici aşağılama deryasında yüzdürüyorum kayığımı… Bilsen sen, “Karşındakinin yerine koymayı, kendini”, Bilsen sen “Karşındakinin yüreğinin sırça olduğunu”, Bilsen sen “Karşındakinin de gururu olduğunu”, Bilsen sen “Karşındakinin de meşrebinde durduğunu” Ah! bir, bir bilebilsen… 

İnsanlığın zor olduğunu. 

Nasıl eksiklik ama… Farkına varamadığın! Zor be, çok zor. 

En son ne zaman sarılmıştık birbirimize; samimi, sıcak, sevecen…Her sarılışımızın nasılda kendi kilolarımız gibi şişkin egodan beslendiğini… Senin biçare gördüğün beni, benim seni hoşgörü ile karşıladığımı. Elbet, sen, değilim ben. Sen olmak sevdam yok… “Sen gibi” olamadım ben… “Sen gibi” yaşamak için derdim de olmadı. Bilmezsin. Hep anlatıyorum aslında, bakışlarımla hayat bulan iç sesimle halbuki… 

Ben; yokluğun üst sınırında olmanın sevincini yaşarken, sen varlığın sınırsızlığında daha çok istemekteydin.Ben; bir başkasının ayağının izi kalmış ayakkabısında, ayaklarımı nasır yapardım. Bir başkasının terinden izler kalmış elbiseyi, bayramlık addederdim. . Akşama bir karnabahar, bir balık alırken, sen ıstakozlardan bıkardın. 

İşte ööööyle, öyle! İyice de anlattım. Okur musun; sanmam. 

Hayat senle beni karşılaştırdığında ben senin soytarılığına değil, kendi soytarılığıma soyunurum. Bilmezsin sen kalbim çok hassastır. Hassaslaştırdığım tek şey yaşamamım değil… Bir bilsen hassaslığımdan söyleyemem sana bazı şeyleri, susar, kendini aldattığın, yaşamak sandığın yaşamının sözlerini dinlerim. Hoş o da olacak be! Para da olmazsa olmaz. Değil mi? Hep yaşamın dolu, dolu. Dinler ve gülümserim. Sen aşağılayıcı bakışlarınla benim kavuşamadığım, senin kavuştuğun hepsi ışıltılı, hepsi silikon varlığınla seslenirsin. 

Ha unuttum. Bir asillik vardır; para da vardır, insanlıkta… Değer de vardır, yürekte… Duruş vardır asıl. Ah! O duruş… 

Sen paranın yanını aldın; belli. Ben, fukaralığın; o da belli. Ya, insanlık? 

Ah bir bilsen… Senin elindekilerde, benim elimdekilerde geçici. Bedenimiz geçici… Varlığımız geçici. O zaman, anlar mısın beni?... Anlar mısın sendeki eksikliğin ne olduğunu? 

Bir bilebilsem… Ben, kendimin soytarısıyım. Ah, üzgünüm, senin soytarılığına gerek kalmıyor. 

O yüzden her karşılaşmamız bizi birbirimizin hasretinden etmiyor.
Bizi birbirimizden ediyor…
 

Sen, kendin gibi birini karşında bulamamanın hayal kırıklığını yaşarken, nasılda belli ediyor o nazik yüzün her şeyi… Halbuki biz çocukluğumuzda daha anlamının içini doldurmayı bile başaramadığımız dostluğun, hadi şimdiki zamanla yazayım, kankalığın en alâsıydık lan. (kusura bakma, böyle seslenirdik) … O zamanlar bizdik biliyor musun? Hoş, isanlığın ne demek olduğunu da bilmeden insancılmışız halbuki. Ne acayip bi durum değil mi? 

Bazan anlamını bilmediğini yaşarsın, olduğu gibi, olduğunca… Anlamını öğrendiğimiz yaşamların ise, bizde olmadığını gördüğümüzde ise nasıl yanılmışlık kaplar her yanımızı… 

Vay be…
Gözyaşlarımızda aynıydı, gülmelerimizde…
Ben senin için canımı verirdim sokakların ortasında… Sen benim için ölürdün kavgalarımızda…
Olmuyor işte… Geçmişi hatırlamak bazı şeyleri değiştirmiyor. Seni değiştirmiyor, beni değiştirmiyor. Sadece hüzünlü bir bakış bırakıyor kısacık bir an… 

Sonra herkes gibi sen- ben oluyoruz… Hepsi bu. 

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..