Söz ola kese Savaşı

Günlerdir Taksim Gezi Parkı eylemleri hız kesmeden devam ediyor. Başlangıçta Taksim’deki gezi parkı alanına “Topçu Kışlası” yapılacağı ve bu alanın değerlendirileceği açıklamalarına direnen bir avuç doğaseverin isyanı Başbakan’ın ve hükümetin inatlaşması sonrası büyük kitleleri de bu olaya dâhil etmiştir.

Özellikle Başbakanın sert tutumu ve inadı on dört gündür tüm Türkiye’de eyleme dönüşmüş, sonuçta bu olayın daha da büyümesini sağlamıştır.

Yunus Emre’nin söylediği bir deyiş tam da bu günkü Gezi Parkı eylemleriyle örtüşmektedir.

Bakınız ünlü halk şairimiz ne söylemiş;

“Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı;

Söz ola avlu ( zehirli) aşı yağ ede bir söz”.

Yunus Emre’nin bu sözüne uyan güzelde bir hikâye vardır. Sizlere bu hikâyeyi de anlatmadan geçemeyeceğim.

Eskiden bir kral varmış. Kral uykusunda bir rüya görür. Rüyayı gördükten sonra kendisini bir sıkıntı alır.

Kral bu sıkıntıdan kurtulmak için rüyanın tabirini öğrenmek ister ve rüya tabircilerinden birisini çağırır.

Kralımız rüyasını tabirciye anlatır, rüyanın hala etkisinden kurtulamadığını söyler ve rüyasını “tabir” etmesini ister.

Rüyayı kraldan dinleyen tabirci:

“Kralım sizin için çok üzülüyorum” der. Telaşlanan kral tabirciye:

“hayırdır neden üzülürsün tabirci” der.

Tabirci hemen rüyayı yorumlar:

“ Efendim sizin aileniz, akrabalarınız ve yakın çevreniz sizden önce ölecek ve siz onlara çok üzüleceksiniz” der.

Yapılan bu yoruma kral çok sinirlenir ve rüya yorumcusun başının kesilmesini emreder ve tabircinin başı kesilir.

Kral kendisine başka bir tabirci getirilmesini ister ve huzura başka bir tabirci gelir, Kral gördüğü rüyayı bu kez de ikinci tabirciye anlatır ve rüyayı yorumlamasını ister.

Rüya Tabircisi rüyayı dinledikten sonra sevinçli bir ifade ile yorumunu yapar;

“Kralım sizin için çok seviniyorum, çünkü siz akrabalarınızdan, yakınlarınızdan daha çok yaşayacaksınız, Allah size uzun ömürler bahşediyor” yorumunda bulunur.

Bu yoruma çok sevinen kral tabirciyi altınlarla ödüllendirir ve rahatlar.

Anlatımız bu hikâyede de olduğu gibi dil güzelliğinin nelere güç yetirir olduğunu, Yunus Emre’nin dediği gibi;

 Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.

Sözü gezi parkı olaylarına getirecek olursak;

Sayın Başbakan ve hükümeti bu olay karşısında inatlaşmasaydı, ağzına geleni söylemeseydi ve bu insanları anlamaya ve dinlemeye çalışsaydı Taksim’de yakılan bir kıvılcım ateş tüm yurdu sarmayacaktı.

Sayın Başbakan’ın “inadım inat” tutumu, konuyla ilgili sert tavırları yakılan ateşi söndürmemiş, aksine “yangın yerine” döndürmüştür.

Özellikle “Gezi parkı direnişçilerini” “bir avuç çapulcuya” benzetmesi ise fitili daha da ateşlemiştir.

Başbakan bu gençleri anlamaya çalışmak, onları dinlemek yerine “sertlik ve tahriki” seçmesi, ağzından olumlu ve ılımlı bir cümlenin çıkmaması kanımca “bardağı taşıran” son damla olmuştur.

Halk ozanımızın çok güzel ifade ettiği gibi,

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede,” anlamında bir cümle başbakanın ağzından çıkmamıştır.

Güzel Türkçemiz'de öyle deyimler, öyle atasözleri vardır ki, her sözün derin anlamı vardır. İşte size birkaç örnek;

- Bin düşün, bir konuş.

Hz Ali;

“Söz ağızdan çıkana kadar o senin esirin ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir” diyor.

Yazımıza başlık olan Yunus Emre’nin güzel Türkçemizle kaleme aldığı şiirinin tamamını sizlere sunarak bugünkü yazımızı sonlandıralım;

Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

Kişi bile söz demini, Demeye sözün kemini,
Bu cihan cehennemini, Sekiz cennet ede bir söz.
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
Pek sakın o sah katından, Seni ırak ede bir söz.

ONSUZLUK  (Osman Özeker)   11.06.2013