Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '14

 
Kategori
Deneme
 

Söz sahibi olmak da zor olmamak da

Söz sahibi olmak da zor olmamak da
 

Doğru, adil, vicdanlı, tarafsız kararlar alabilen söz sahibi insan güzeldir.


Söz önemlidir.

Söz karşısında dinleyen, özgür iradesiyle kabul edip onaylayan varsa çok daha önemlidir.

İnsan önce anlamsız sesleri sözcüklere çevirmeyi öğrenir sonra da anlamlı sözlere.

Sonra zamanla söz sahibi olur.

Yaşam süreçleri onu baba ya da anne kıldığı için söz sahibi olur.

Küçük işini biraz büyütüp başka insanları çalıştırmaya başladığı için söz sahibi olur.

Bir kurumda, kuruluşta belli bir süre çalışıp yükseldiği, daha üst düzey bir göreve gelip kimi konularda yetkilendirildiği için söz sahibi olur.

Basın, yayın organlarında bir yerde kendini ifade ettiği için, bir siyasal partide küçüklü büyüklü bir yer edindiği için, eğitimci kimliği nedeniyle, ya da başka bir konuda diploma, yetki kazandığı için söz sahibi olur. 

Derneklerde, vakıflarda, birliklerde, sendikalarda belli yerlere geldiği için söz sahibi olur.

Söz sahibi olan insan diğerlerinin anlam dünyalarında yer değiştirir. Her nerede söz sahibi olmuşsa o çevrede kümelenmiş insanların gözünde prestij kazanır. Bazen duruma göre karşıt konumdakiler nezdinde değer kaybeder.

Ama söz sahibi olduğunu bilenler duruşlarını olumlu ya da olumsuz anlamda düzeltirler.

Artık sıra söz sahibi olan kimsenin ağzından çıkacak sözlerin sağlamlığına gelmiştir. Artık söz sahibi olan kimse söz sahibi olmayana göre çok daha özenli olmak durumundadır. Yalan ya da yanlış olduğu hemen anlaşılacak sözler etmemelidir, doğru da olsa her gerçeği her yerde dile getirmemelidir, hangi alanda söz sahibiyse o alanda söylenebilecek olanın en güzelini, doğrusunu, etkilisini söylemelidir.

Eğer işin farkında, sorumluluğunuzun bilincindeyseniz söz sahibi olmak bu anlamda söz sıratında olmak demektir.

Tabii söz sahibi olduğunuz yerin niteliğini de dikkate almak gerekir.

Söz sahipliğiniz bir mafya yapılanmasında ise, bir terör örgütünde ise, bir hırsızlık çetesinde ya da başkaca bir yıkıcı yapıda ise belki de toplumun çoğunluğunun yanlış dediği kararlar sizin doğrularınız olacaktır ve siz toplumun çoğunluğunun yanlış olduğuna inandığını bildiğiniz şeyleri önerdiğiniz, yaptırdığınız zaman güç ve değer kazanacaksınızdır.

Dilerseniz gelin bu tür yapılara negatif yapılar diyelim.

İyi, güzel, yararlı, toplumun özlediği işlerin yapıldığı yapılara pozitif yapılar ve kazandırdığı kaybettirdiği eşit olanlara da nötr yapılar diyelim.

Diyelim ve devam edelim.

Çünkü söz sahibi olunan yapının niteliği de gerçekten önemli bir değişkendir. Onu hesaba katalım, hesabın dışında bırakmayalım.

Hatta bir başka değişkeni de hemen getirip koyalım hesabın içine.

Söz sahibi olunan yapının büyüklüğünü, etki alanını, gücünü.

Bir devlette söz sahibi olmak var bir de çay ocağında. İkisi aynı şey değil elbet.

Ama bir şey de var ki hiçbir şeyi küçümsemek gerekmez. Bazen bir köydeki sağlık ocağı doktoru bir felaket esnasında hastanede görev yapanların çoğundan fazla yaşam kurtarabilir.

Yani sorumluluklar ve sonuçlar açısından pek çok şeyde olduğu gibi mikro ile makro birbirine geçmiş durumdadır.

Onu da bir kenara yazalım.

Söz sahibi olan kimsenin duygusal zekasının keskinliği, vicdanının ağırlığı da birer değişkendirler.

Göz önünde tutalım.

Sonra da şöyle bir çevremize bakıp söz sahibi olunan yerleri, söz sahibi kimseleri, onların konuşup yaptıklarının insanlar, hayvanlar, doğa üzerindeki etkilerini değerlendirelim.

G-20 toplantılarında devlet başkanlarının ne tür kararlara imza attıklarını, o toplantılar esnasında niye birilerinin kalabalık mitingler yaptığını düşünelim.

NATO, Birleşmiş Milletler ve diğer çeşitli dünya örgütlerinde söz sahibi olanların sözlerine, özlerine bakalım.

Dönüp kendi ülkemizdekilere, kendi bölgemizdekilere bakalım.

Bakanlarımıza, valilerimize, komutanlarımıza, eğitim yöneticilerimize, belediye yetkililerimize, daire amirlerimize, özel sektördeki firma sahipleri ile yöneticilerine bakalım.

En büyüğünden en küçüğüne bütün söz sahibi kimselere bakalım.

Zabıtada söz sahibi olanlarla apartman görevlisi olarak apartmanlarda söz sahibi olanlara bakalım.

Bakıp görelim ki oralarda gerçekten en doğru işleri o yerleri en iyi dolduran insanlar yapıyorlar.

Görelim ki, bir şekilde kimi şeyleri zorlayarak söz sahibi olmuş insanlar hem kendileri rahat etmiyorlar, hem de rahat ettiremiyorlar.

Görelim ki, çoğu insan büyük bir hevesle söz sahibi olma peşinde. Buna karşılık o arzulanan konumlarda ancak dürüst, etkili, verimli insanların bulunmasında yarar vardır. Söz sahibi olan insanın önce bulunduğu yere uygun doğruları net belirlemesi sonra da karşılaşacağı tüm fırtınalara, alttan ve üstten gelen baskılara rağmen doğru bildiğini yapması ile güzel sonuçlar elde edilir. Bunları yapabilmek de her heveslenenin becerebileceği şey değildir.

Alttakileri ya da üsttekilerin çaktırmadan getirip söz sahibi ettikleri yetersiz kimseler bulundukları her konumda sıkıntı nedeni olmaktan başka bir işe yaramamışlardır.

Kimilerimiz için söz sahibi olmak bir nimet. Kimimiz için de söz sahibi olanımızın gücü, dürüstlüğü, verimi bir nimet.

Kimilerimiz için de bir külfet.

Kesinlikle yanaşmamalıyız, o sorumluluğu da, vebali de kuşanmamalıyız.

Ne kadar hevesli olursak olalım.

*

Konumuz söz ve söz sahibi olmak ise Yunus Emre'nin bu anlamdaki güzel şiirini de hatırlamadan geçmek olmaz.

Hani o demişti ya;

"Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı."

Bu konuyu Milliyet Blog Yazarı Sayın Hicran İpekbağlar yine bu sitede değerlendirmiş.

Çok da güzel yazmış.

Onu da henüz okumamışsak kendi kaynağından okuyalım.

http://blog.milliyet.com.tr/soz-ola-kese-savasi--soz-ola-kestire-basi/Blog/?BlogNo=442218

Her farklı bakış açısı ayrı bir zenginlik değil midir?

Dostluk ve sevgiyle,

 

29.12.2014

11.55 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..