Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '09

 
Kategori
Eğitim
 

Söz uçar yazı kalır

Söz uçar yazı kalır
 

kalemler


Niçin Yazarız?

Mustafa Koç

Henüz on yedi yaşındayım; Toroslarda bir köye öğretmen olarak atandım. Allah’ım, ne kadar istekli ve nasıl heyecanlıyım! Tek öğretmen olarak beş sınıfı birden okutuyorum. Köye Manavgat – Akseki asfaltından sonra 9 km yürüyerek gidebiliyorsunuz. O zamanlar ne böyle yollar var ne de böyle arabalar…

Yetmiş öğrencinin ders kitaplarını, çoğu zaman sırtımda taşıdım. Ders kitapları gecikmesin diye kitapları ilk hafta Manavgat’tan alıp, işte bu yollardan köye çıkardım ve çocuklara dağıttım. Öyle yapmasam, kitaplar ne zaman tamamlanır; nasıl derse başlardık, bilemiyorum.

Okulun ikinci günü 4. Sınıflarda ilk dersim Tarihti. Öğrencilere, ilk derste hangi konuyu göreceğimizi hatırlatmak için Tarih kitabının ilk konusunu okuyup gelmelerini söyledim. İlk konu: “Tarihin Başlangıcı”ydı..

Ertesi gün mesleğimdeki ilk Tarih dersimde; öğrenciler:

“Çocuklar, verdiğim konuyu okudunuz mu? Söyleyin bakalım, Tarih neyle başlar?” diye sordum. Arka sıralardaki Hüseyin, parmak kaldırarak şöyle cevap verdi:

“Tarih, T ile başlar öğretmenim…”

Belli ki Hüseyin, kitaba bakmadan gelmişti. Oldukça dürüstçe ve zekice verilen bu cevaba çok gülmüştüm. Sonradan bu hatıramı, Hasan Pulur’a da gönderdim ve Milliyet Gazetesinde yayınladı.

Tarih kitaplarının ilk konusu; Tarihin Başlangıcı’nda; “Tarih yazıyla, yazının icadıyla başlar.” diye yazar.

Gerçekte de; insanoğlunun tarihi ve uygarlığı en derinden etkileyen buluşu yazıdır. Binlerce yıldır bilgiler, yazı yardımıyla kuşaktan kuşağa aktarılabiliyor. Bizden önceki insanların deneyimleri, buluşları, bilgileri eğer yazı olmasaydı bugüne ulaşamazdı. Bu nedenle dil, anlatım ve aktarım aracı olarak uygarlığımızı yaratan da geliştiren de yazı olmuştur.

Haberleşeme ve iletişim ihtiyacı ilk insandan beri var. İnsan, sosyal bir varlık olduğu için toplu yaşamaya ve iletişime gereksinimi var. Konuşma dilinin ortaya çıkması da zaten bu ihtiyaçtan doğmuş olmalı. Her türlü işaretle ve dumanla başlayan iletişim ve haberleşme ihtiyacı, çok zor yıllardan ve yollardan geçerek dilleri ve yazıyı yarattı. Mağara duvarlarına kazınmış resimlerden, kil tabletlerden bugüne geldik.

Ama bir şey var; insanoğlu konuşmayı, haberleşmeyi sevdiği kadar yazıyı da sevdi. Yazı yardımıyla bilgi; toplanıp saklanabilen ve ileriye aktarılabilen bir değer haline geldi. Bu durumu en iyi örnekleyen deyiş de şu: ”Söz uçar, ama yazı kalır.”

Zamanla yazma alışkanlığı çok gelişti. Kalem ve kağıt, düşünen her insanın en yakın dostu oldu. Kalıcı olmak ve yarınlarda yaşamak için herkes bir şeyler yazmayı seviyor.

Eskiden duygu ve düşüncelerini bir kağıda dökebilenler için “eli kalem tutanlar” deyimi kullanılırdı. Şimdi ise “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu”; artık eli kalem tutan yok; eli klavye tutanlar var. Duygularımızı ve düşündüklerimizi artık kalem yerine bilgisayar klavyesinin tuşlarıyla yazıya döküyoruz. Anlaşılıyor ki artık okuryazarlığın da adı değişecek; ve “Bilgisayar okuryazarlığı” aranacak. Çok yakın bir zamanda, sadece bilgisayar kullanmayı bilmeyenlere “cahil” denecek.

Belki bir gün, zaman gelecek okul sıralarında bile kalem yerine bilgisayarlar kullanılacak. Çok uzak değil, her çocuğun elindeki küçücük bilgisayarlar, öğrencilerin omuzlarındaki ağır yükü, kocaman çantaları tarihe gömecek; dev ansiklopediler, kalın ders kitapları ve büyük sözlükler, bu minik bilgisayarlara yüklenecek; çocukların omuzları çökmeyecek; beli kamburlaşmayacak.

Daha da ilerisi belki bir gün yazıyı bizim yerimize bilgisayarlar yazacak. Olmaz demeyin; bir gün mutlaka ağzımızdan çıkan sözleri bilgisayar ekranında yazıya çevrilmiş olarak göreceğiz. Yani bilgisayarlar sesi yazıya çevirecek.

Günümüzde artık kalem yerine klavyelerin öne çıktığını görüyoruz. Gerçekten parmaklarınızı alıştırmışsanız bilgisayarla daha kolay yazabiliyorsunuz. Bu dönemde yazar olmak da kolaylaşacak ve yazarlar çoğalacak. Bana sorarsanız bu çağda yazı yazmak, yazar olmak eskiye göre çok daha kolaylaştı.

Yazmak bu kadar kolay ve zevkli hale gelince belki de düşünce hayatımıza binlerce yeni yazarlar katılacak. Bugün bile internet ortamında adı sanı bilinmeyen binlerce yazar dolaşıyor.

“Blog” adı verilen yazı paylaşım ortamlarında on binlerce yazar var. Gazeteler ya da bazı internet siteleri, insanlara ücretsiz, kendilerine ait özel blog sayfaları açma izni veriyor. Burada yazarlık denemeleri yapabiliyorsunuz. Okuyucu bulursanız kendinizi tanıtmış ve düşüncelerinizi başkalarıyla paylaşmış olursunuz; ya da kendi yazılarınızı bir yerde biriktirmiş, saklamış oluyorsunuz.

Görüldüğü gibi artık yazmamak için hiçbir nedeniniz yok. Sizler de yazdıklarınızı bir blog grubunda toplayıp kendinizi geliştirebilirsiniz. Özellikle öğrencilerin kompozisyon derslerinde yazı üretme sıkıntısı çektiklerini biliyorum. Bunu geliştirmenin en kolay yollarından birinin yazmayı alışkanlık haline getirmek olduğunu söylemeliyim.

Herkes hayatıyla ilgili, düşünceleriyle ilgili bir şeyler yazabilir. Sizler de yazın, çocuklar da yazsın. Erken yaşlarda yazma denemelerine başlayanlar, ileride bunun inanılmaz yararlarını görecek.

Yazma işi daha çok okuyarak ve yazarak gelişiyor. İlk yazdıklarınızı beğenmiyor olabilirsiniz. Ama zamanla daha güzel şeyler yazdığınızı fark edeceksiniz. Hiç kimse doğuştan yazar olarak gelmiyor. Lütfen cesaretinizi toplayın ve bir şeyler yazın.

Birçok insanın yazmak istediğini ama cesaret edemediğini biliyorum. Oysa bu, o kadar zor değil. Sadece aklınızdan geçenleri, düşüncelerinizi ve duygularınızı fazla özentiye kaçmadan olduğu gibi yazın yeter. Zaten gördüğünüz gibi artık kalem kağıt kullanmadan yazabiliyorsunuz.

Yazma cesaretinizi artırmak için bu konuda bazı temel bilgiler vermek istiyorum. Gelecek yazıda, yazarken uymamız gereken bazı kuralları anlatacağım:

Nasıl Yazalım?

Herkese yazma cesareti dilerim.

Sevgiyle kalın…

 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...