Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '09

 
Kategori
Deneme
 

Söz üretirken dilimin havsalası

Söz üretirken dilimin havsalası
 

Ben senden gidemiyordum. Ve sen beni bilmiyordun, adım ve kelimelerimden başka.


Soğuktu;
Martavallarına sığındığımız gecenin üşümüşlüğü.
Yalan yanlış baharlar çiziyordu,
Güneş üstümüze.
Kendimiz diye bellediğimiz,
Göğümüze.

Az mı demlenmiştik oysa,
Bir güz ağacının gölgesinde?
Az mı ağıt yakmıştık,
Giden sevgilinin ardından,
Şiir şiir,
Söyle…

Yazmadık mı?

Beni her gün öldürürken sensizliğin bahçelerinde, Çiğ düşerdi havadaki bulutun ıslaklığına. Korkusuz bir tedirginlikti içimden geçen üşümüşlüğün titremeleri. Sen, gitmelerden dem vuruyordun gözlerimin alacasına. Sen sevmemelerden yudumluyordun sözcüklerin sarhoşluğunu. Kayboluyordum ormanlarında sana tohumlanmış yeşilliklerin…

Üzerimdeki lacivertliğin sıcaklığından kaçıyordum kendimce. Ve sen bilmiyordun. Söz üretirken dilimin havsalası, nasıl da seni yaşıyordum boylu boyunca. Nasıl da senden önce vuruluyordum daha doğmamış cümlelerin sana aitliğine. Her harfin ilk nefes alışından önce yediği tokatta sana ağlıyorken gözlerimdeki pınarlar, yazıya düşen nefesim oluyordun bir alıp bir verdiğim. Ciğerim oluyordun. Genzim oluyordun yanık yanık. Yüreğim oluyordun kendimin dahi bilmediği. Sana ait bir yürekte ben soluyorken dünyanın havasını, Bana ait damarları istila edişinin esaretiyle yaşıyordum kan kırmızı gözlerimde.

Ben senden gidemiyordum. Ve sen beni bilmiyordun, adım ve kelimelerimden başka.

Bi düşünsene yüreği benden kopuk eski sevgili. Bu yazı, neden geçmiş zaman kipiyle yazıldı sence?...!!!

Bu rüzgârlar,
Kime fırtına biçiyor,
Kendince?
Kimin hercai dağ menekşelerine esiyor,
Bıçkın, delice?
Kime karartmış gözünü?
Kimin yüzüne ağlamaklı düşüyor,
Yağmur?
Bu bahar damlasında,
Güz ağacının işine,
Ha?
Çekip gitmiş eski sevgili,
Söylesene,
Biz bu aşkın bittiğini daha ilk günden,
Yazmadık mı?
Ölürcesine susamışken “Su” ya.
Biz daha ilk günden,
Kör kütük sarhoş olmadık mı?
Bitmişliğin şerefine...

Eeey gözleri uykuda yanan,
Bende sönen sevgili,
Hangi şarabın kırmızısı,
Efkâr kattı koynuna?
Sol yanına nasırlı bahçelerden,
Kim ördü duvarlarını?
Güz de mi yeşil senin ufuklarında?
Bu terk edilmişliğin günahını kim çizdi,
Senin boylu boyunca ufkuna?

Şimdi,
Beti benzi solmuş hülyalarımın.
Kara kalem resimler çizmiş,
Aşk erosu, şarkılarımın nakaratına.
Sus ve benden git,
Yüreği çığırtkan ürkek sevgili.
Benim doğmalarım sende ölüyor.

Bi dolu düşten geçerken yalnızlığım,
Bana bıraktığın kahırdan soluklanıyorum.
Rüzgâr mevsimlerini aşıp gelmişliğim,
Çare olmuyor bitip tükenişlerime.
Zora sokuyorum adımlarımın
Sürüklenişlerini, kendi kendime.
Bir adım sonrası ölüm,
Her seferinde…

Kanatlanamıyorum sana.
İçimdeki yangınların alevi,
Vurmuyor yüzüne her nedense.
İtiyorsun sağ elinle,
Sol yanımdaki titremişliği.
Sırtını dönüp gidiyorsun,
Lanet olası sevgili,
Bu sana yazdığım son şiir olsun.
Gelmişini geçmişini iğfal ettiğim,
Zaman kipiyle…

Kenan Ocak

26 / Kasım / 2009 05.00

 
Toplam blog
: 22
: 463
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

1966 İstanbul doğumluyum... Kendi çapımda yazmaya bayılıyorum.. Okunurmu okunmazmı bilemem tabii ki ..