Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Sözcükler...

Sözcükler...
 

Sözcüklere inancımı yitirdiğimi anlayalı çok zaman olmadı. Sözcüklerin üzerindeki büyüyü de aynı zamanda çözdüm zaten. Sözcük sadece sözcüktü işte. Söylenişine bakmamalı, arkasından gelen kelimeleri, ona öncülük eden kelimeleri okumayı bilmeliydin. Bazen de çok farklı şekillere bürünüp aslında hiç de net olarak ortaya konmayan bir şeyleri anlattıkları da oluyordu. Bunun için önce insanların gözlerini okumayı öğrenmeliydin. Sonra ise konuşurken o sözcükleri ard arda sıralarken yüzlerinden tıpkı hafif bir rüzgar gibi geçiveren anlamı çözmeliydin. Dedikleri gibiydi; davranışlar sözcüklerden daha yüksek sesle konuşuyorlardı aslında...

Birine senin için çok önemli olan bir haberi veriyordun mesela, yazılı olarak dökülse kağıda onun ağzından çıkan sözcükler çılgınca bir sevinci, dostça bir cıvıltıyı anlatırdı.Oysa o sesin titreşimlerinden, içindeki küçük zavallı kıskançlıkları hissedebiliyordun. Kafan karışıyordu dostluk hakkında. Sonra hak veriyordun ya da anlamaya çalışıyordun diyelim. Birine gazetede okuduğun ve aklının alamayacağı kadar korkunç bir olaydan söz ediyordun. Olayı anlatırken boğazında iğrenç bir kan tadı duyuyor kusmak istiyordun. O ise "ah vah"larla, "yazııık ne kötü"lerle cevap veriyor ama aslında seni pek duymuyordu bile. Şaşırıyordun bu kayıtsızlığa, olup biteni kabullenmişliğe. İşte bunu anlamaya bile çalışmıyordun.

Başka birine anlatıyordun aynı sevinçli haberi. O sana sadece gülümsüyor, elini tutup sıkıyordu. Tek kelime etmiyordu. Ama bangır bangır duyuyordun onun nasıl da senin için mutlu olduğunu. Ve ona o korkunç olayı anlatıyordun. Başını eğiyor ve "ben de okudum o haberi" diyordu. Gözlerini ayaklarına dikip öylece kalıyordu. Sen biliyordun o da boğazında aynı o iğrenç kan tadını duyuyor ve kusmak istiyor, gözlerinin dolmasını engelleyemiyordu.

Okumayı öğrendiğin zaman kelimelerin her zaman bir anlam ifade etmediğini ama insanın her hareketinin onun çıplak benliğini ele verdiğini anlıyordun. Kelimeler susuyordu o zaman. Havada öylece asılı kalıyor anlamlarını yitiriyorlardı. Çünkü sen çok daha zor bir alfabeyi sökmüş ve artık o alfabenin harfleriyle okumaya başlamış oluyordun.

Ve tüm sözcükler anlamını yitiyordu...

RESİM: Paul Klee

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..