Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '09

 
Kategori
Dilbilim
 

Sözcüklere kıymayın efendiler!

Sözcüklere kıymayın efendiler!
 

Sözcükler, her yerde aynı anlamı vermez...


Sözcükler, toplumun ortak malıdır; birey, bunları dilediği gibi, dil dizgesi içinde kullanabilir.

Birey, konuşmalarında/ yazılarında sözcüklere kendince anlamlar da yükleyebilir. Bu anlamlar, bazen yerinde olmaz, orada sırıtabilir; dil ve anlatım yanlışı dediğimiz yanlışlar ortaya çıkar. Bu bakımdan, "dileği gibi kullanma", sözcükleri hoyratça kullanma değildir.

*****

Sözcük dağarcığı birkaç yolla genişler/ zenginleşir.

Bu yollardan biri de sözcük türetmedir. Ek-kök ilişkisinden yararlanarak yeni sözcükler türetilir.

Kullandığımız sözcükleri kimin bulduğunu her zaman bilme olanağı var mı?

Yok!

Ama ben, “sözcük” sözcüğünü kimin türettiğini/ bulduğunu biliyorum:

Sözcükü 1958 yılında Melih Cevdet Anday bir yazısında kullandı; Anday’la dalga geçildi.

Ama sözcük, bugün hepimizin!

Tepe tepe kullanıyoruz!

****

Ben de severim sözcükleri...

Salah Birsel’in dediği gibi severim:

“Onları ağzıma alır, eritir, onlara takla attırırım; öylesine severim sözcükleri...”

Salah Birsel, sevgisini, sözcüklere hakkını vererek kullandı; sevgisini böyle gösterdi.

Ben de, sözcükleri yerinde kullanmayı, sözcüklerin “birleştirici” yanının/ yanlarının öne çıkarılmasını düşünür, savunurum.

*****

Gel gör ki, kimi sözcükler, “gizli amaçlar” için kullanıldığı için, çoğu kez kitleler kandırılıyor/ uyutuluyor.

Zamanla “aşınama”ya uğrayan sözcük, taşıdığı o güzelim anlamını yitirir; hoş olmayan durumları anlatır olur.

O güzelim “devrim” sözcüğü, yakışmayan ağızlarda, uygun olmayan durumlarda/ olaylarda kullanıla kullanıla aşındı; özünden uzaklaştırıldı.

“Barış” sözcüğü de “aşınma süreci”ne çoktan girdi.

Bir sıcaklık, sevecenlik, aynı ortamı paylaşma anlamı vardır “barış” sözcüğünde.

Gel gör ki, “barış” sözcüğünü bayrak yapanlar, “savaş” çıkaranlar; “savaş” çığlıkları atanlar.

Meydanı bol bulmuş, at oynatıyorlar.

Barış, içi boşaltılmış bir sözcük olarak ağızlarda sakız.

Çiğneyin beyler, çiğneyin!

Siz de biliyorsunuz ki, her çiğnenen, çiğnemenin şiddetine/ süresine göre, zamanla küçülür; özelliğini yitirir.

Çiğnenen ya mideye gider ya da ağızdan sıkan sert bir “puf”lama ile dışarı atılır.

*****

Sözcükler, yakışan ağızlarda/ durumlarda/ olaylarda değerini korur, etkili olur.

Blog'da da görüyorum, sözcükler, kavramlar saldırıya uğruyor; sözcükler, sözcüklerle aşağılanıyor.

Bir toplumun dirilişini, yoktan var edişini simgeleyen nitelemelere "öfke" neden?

"Öfke"yi gemlemesen, sözcükleri "havadan gelen para" gibi bozdur bozdur harcarsan, sözcüksüz kalırsın!

*****

Uluorta kullanılan, içi boşaltılan, ilgisiz “şey”lerle doldurulan sözcükler, kurumuş ağaç misalidir.

Yapraksız!

Cansız!

Çağrıştırdıkları olumsuz!

Odun olacak, yakılacak günü bekleyen!

Sözcükleri “odun”laştırmayın, sözcüklere kıymayın efendiler!

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..